Mekke döneminde inmiştir. 112 âyettir. “Enbiyâ”, peygamberler demektir.


وَاقْتَرَبَ الْوَعْدُ الْحَقُّ فَإِذَا هِيَ شَاخِصَةٌ أَبْصَارُ الَّذِينَ كَفَرُوا يَا وَيْلَنَا قَدْ كُنَّا فِي غَفْلَةٍ مِّنْ هَذَا بَلْ كُنَّا ظَالِمِينَ ﴿٩٧﴾


Ayet Transkripsiyonu ve Sade Meali

vakterabe (ve ıkterabe) el va'du el hakku fe izâ hiye şâhısatun ebsâru ellezîne keferû yâ veyle-nâ kad kun-nâ fî gafletin min hâzâ bel kun-nâ zâlimîne
söz öbeklerinin üzerine farenizi sürükleyerek çevirilerini görebilirsiniz. Çevirileri tablo halinde görmek için buraya tıklayın
Kelime Türkçe karşılığı
vakterabe (ve ıkterabe) ve yaklaştı
el va'du vaad
el hakku hak (olan)
fe o zaman, işte o zaman
izâ olduğu zaman
hiye o
şâhısatun göz kırpamaz, gözleri açık kalır, gözleri büyür
ebsâru gözler
ellezîne keferû inkâr edenler, kâfir olanlar
yâ veyle-nâ bize yazıklar olsun
kad olmuştu
kun-nâ biz olduk
fî gafletin gaflet içinde
min hâzâ bundan
bel hayır, öyle değil, meğer
kun-nâ biz olduk
zâlimîne zalimler

Ve hak vaad yaklaştı. İşte o zaman kâfir olanların gözleri (korku ile) büyür. (Derler ki): “Bize yazıklar olsun. Biz bundan gaflet içindeydik. Meğer biz zalimler olmuşuz (kendimize zulmetmişiz).”

ENBİYÂ SURESİ 97. Ayeti Ali Bulaç Meali

Gerçek olan va'd yaklaşmıştır, işte o zaman, inkâr edenlerin gözleri yuvalarından fırlayacak: "Eyvahlar bize, biz bundan tam bir gaflet içindeydik, hayır, bizler zalim kimselerdik" (diyecekler).

Ali Bulaç