ENFÂL SURESİ 42. Ayeti Muhammed Esed Meali
Medine döneminde hicretin ikinci yılında Bedir savaşından sonra inmiştir. 75 âyettir. Sûre, adını ilk ayetteki “el-Enfâl” kelimesinden almıştır. “Enfâl”, savaş ganimetleri demektir.
إِذْ أَنتُم بِالْعُدْوَةِ الدُّنْيَا وَهُم بِالْعُدْوَةِ الْقُصْوَى وَالرَّكْبُ أَسْفَلَ مِنكُمْ وَلَوْ تَوَاعَدتَّمْ لاَخْتَلَفْتُمْ فِي الْمِيعَادِ وَلَكِن لِّيَقْضِيَ اللّهُ أَمْراً كَانَ مَفْعُولاً لِّيَهْلِكَ مَنْ هَلَكَ عَن بَيِّنَةٍ وَيَحْيَى مَنْ حَيَّ عَن بَيِّنَةٍ وَإِنَّ اللّهَ لَسَمِيعٌ عَلِيمٌ ﴿٤٢﴾
Ayet Transkripsiyonu ve Sade Meali
(bi el udveti ed dunyâ)
(udve)
(dünya) ve hum bil udvetil kusvâ
(bi el udveti el kusvâ)
(udve)
(kusva) ve er rekbu esfele min-kum ve lev tevâadtum lehteleftum (le ihteleftum) fîl mîâdi (fî el mîâdi) ve lâkin li yakdıye allâhu emren kâne mef'ûlen li yehlike men heleke an beyyinetin ve yahyâ men hayye an beyyinetin ve inne allâhe le semîun alîmun
söz öbeklerinin üzerine farenizi sürükleyerek çevirilerini görebilirsiniz. Çevirileri tablo halinde görmek için buraya tıklayın
Kelime | Türkçe karşılığı |
---|---|
iz | olduğu zaman |
entum | siz |
bil udvetid dunyâ
(bi el udveti ed dunyâ) (udve) (dünya) |
vadinin yakın kenarında
: (vadinin kenarı, kıyısı) : (edna (yakın) kelimesinin muennesidir) (muennes = dişi kelime) |
ve hum | ve onlar |
bil udvetil kusvâ
(bi el udveti el kusvâ) (udve) (kusva) |
vadinin uzak kenarında
: (vadinin kenarı, kıyısı) : (aksa (uzak) kelimesinin muennesidir) |
ve er rekbu | ve kervan |
esfele | daha aşağıda |
min-kum | sizden |
ve lev | ve eğer, şayet |
tevâadtum | vaadleştiniz, sözleştiniz |
lehteleftum (le ihteleftum) | elbette,mutlaka anlaşmazlığa düşerdiniz |
fîl mîâdi (fî el mîâdi) | zaman hakkında, konusunda |
ve lâkin | ve fakat, ama |
li yakdıye | vuku bulması için, olması için |
allâhu | Allah |
emren | emir, iş |
kâne mef'ûlen | yapılması gerekli oldu, yapılacak olan |
li yehlike | helâk olması için |
men heleke | helâk olan kişi |
an beyyinetin | bir beyyineden, delilden |
ve yahyâ | ve hayatta kalır, yaşar |
men hayye | yaşayan kişi |
an beyyinetin | bir beyyineden, delilden |
ve inne allâhe | ve muhakkak ki Allah |
le semîun | mutlaka en iyi işiten |
alîmun | en iyi bilen |
Siz vadinin yakın kenarında (Medine tarafı) idiniz ve onlar (da) vadinin uzak tarafında (Mekke tarafı) idiler ve kervan, sizden daha aşağıda idi. Ve şâyet sözleşseydiniz, zaman konusunda mutlaka anlaşmazlığa düşerdiniz. Ve fakat yapılması gerekli olan bir işin (emrin) yapılması, Allah’ın vukua getirmesi; helâk olanın bir beyyineden helâk olması için yaşayanın bir beyyine üzerine yaşaması içindir. Ve muhakkak ki Allah, mutlaka işitendir, bilendir.
ENFÂL SURESİ 42. Ayeti Muhammed Esed Meali
Sizin (Bedir) vadisinin bir ucunda, onların da ta öteki ucunda ve kervanın sizden aşağılarda olduğu o gün(ü hatırlayın). Ve (düşünün ki,) eğer bir savaşın patlak vereceğini bilseydiniz, muhakkak ki, böyle bir meydan okumayı göğüslemekten kaçınırdınız: Ama (her şeye rağmen) Allah, yapılması(nı irade buyurduğu) işi gerçekleştirsin de yok olup gidecek olan, hakkın açık tecellisiyle yok olup gitsin, kalıp yaşayacak olan da (yine) hakkın açık tecellisiyle yaşasın diye (savaş böylece olup bitiverdi). Allah her şeyi işiten, her şeyi bilendir.
Muhammed Esed