Medine döneminde hicretin ikinci yılında Bedir savaşından sonra inmiştir. 75 âyettir. Sûre, adını ilk ayetteki “el-Enfâl” kelimesinden almıştır. “Enfâl”, savaş ganimetleri demektir.

يَسْأَلُونَكَ عَنِ الأَنفَالِ قُلِ الأَنفَالُ لِلّهِ وَالرَّسُولِ فَاتَّقُواْ اللّهَ وَأَصْلِحُواْ ذَاتَ بِيْنِكُمْ وَأَطِيعُواْ اللّهَ وَرَسُولَهُ إِن كُنتُم مُّؤْمِنِينَ ﴿١﴾

8/ENFÂL SURESİ-1. AYET (Meâlleri Kıyasla): Yes’elûneke anil enfâl(enfâli), kulil enfâlu lillâhi ver resûl(resûli), fettekullâhe ve aslihû zâte beynikum ve etîûllâhe ve resûlehû in kuntum mu’minîn(mu’minîne).

Ey peygamber! Sana savaşlarda elde edilen enfâl hakkında sorarlar. De ki: Bütün ganimetler Allah'a ve O'nun elçisine aittir. Öyleyse yolunuzu, Allah'ın kitabıyla bulmaya çalışın, birbirinizle aranızı düzeltip kardeşlik bağlarını canlı tutun. Eğer gerçekten inanan kimselerseniz, Allah'ın ve peygamberin buyruklarına uyun.

إِنَّمَا الْمُؤْمِنُونَ الَّذِينَ إِذَا ذُكِرَ اللّهُ وَجِلَتْ قُلُوبُهُمْ وَإِذَا تُلِيَتْ عَلَيْهِمْ آيَاتُهُ زَادَتْهُمْ إِيمَانًا وَعَلَى رَبِّهِمْ يَتَوَكَّلُونَ ﴿٢﴾

8/ENFÂL SURESİ-2. AYET (Meâlleri Kıyasla): İnnemâl mu'minûnellezîne izâ zukirallâhu vecilet kulûbuhum ve izâ tuliyet aleyhim âyâtuhu zâdethum îmânen ve alâ rabbihim yetevekkelûn(yetevekkelûne).

Gerçek mü'minler o kimselerdir ki, her ne zaman Allah'tan söz edilse, kalpleri korkuyla titrer ve kendilerine, her ne zaman O'nun ayetleri onlara okunduğunda, imanları artar ve Rablerine daima güvenip, dayanırlar.

الَّذِينَ يُقِيمُونَ الصَّلاَةَ وَمِمَّا رَزَقْنَاهُمْ يُنفِقُونَ ﴿٣﴾

8/ENFÂL SURESİ-3. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ellezîne yukîmûnes salâte ve mimmâ razaknâhum yunfikûn(yunfikûne).

Onlar ki, namazlarında devamlı ve kararlıdırlar; kendilerine rızık olarak bahşettiğimiz şeylerden başkalarının yararına harcarlar.

أُوْلَئِكَ هُمُ الْمُؤْمِنُونَ حَقًّا لَّهُمْ دَرَجَاتٌ عِندَ رَبِّهِمْ وَمَغْفِرَةٌ وَرِزْقٌ كَرِيمٌ ﴿٤﴾

8/ENFÂL SURESİ-4. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ulâike humul mu’minûne hakkâ(hakkan), lehum deracâtun inde rabbihim ve magfiratun ve rızkun kerîm(kerîmun).

İşte böyleleridir gerçekten inanmış olanlar. Rablerinin katında dereceler, bağışlanma ve çok değerli bir rızık vardır onlara...

كَمَا أَخْرَجَكَ رَبُّكَ مِن بَيْتِكَ بِالْحَقِّ وَإِنَّ فَرِيقاً مِّنَ الْمُؤْمِنِينَ لَكَارِهُونَ ﴿٥﴾

8/ENFÂL SURESİ-5. AYET (Meâlleri Kıyasla): Kemâ ahraceke rabbuke min beytike bil hakkı ve inne ferîkan minel mu’minîne le kârihûn(kârihûne).

Nitekim Rabbin hak uğrunda, seni savaşmak üzere evinden çıkarmıştı da, mü'minlerden bir kısmı, bundan hoşlanmamış, isteksizlik göstermişlerdi.

يُجَادِلُونَكَ فِي الْحَقِّ بَعْدَمَا تَبَيَّنَ كَأَنَّمَا يُسَاقُونَ إِلَى الْمَوْتِ وَهُمْ يَنظُرُونَ ﴿٦﴾

8/ENFÂL SURESİ-6. AYET (Meâlleri Kıyasla): Yucadilûneke fîl hakkı ba'de mâ tebeyyene ke ennemâ yusâkûne ilâl mevti ve hum yanzurûn(yanzurûne).

Herşey açıkça ortaya çıktıktan sonra bile, sanki kendileri göz göre göre, ölüme sürükleniyorlarmış gibi seninle hak olan cihad konusunda tartışıyorlardı.

وَإِذْ يَعِدُكُمُ اللّهُ إِحْدَى الطَّائِفَتِيْنِ أَنَّهَا لَكُمْ وَتَوَدُّونَ أَنَّ غَيْرَ ذَاتِ الشَّوْكَةِ تَكُونُ لَكُمْ وَيُرِيدُ اللّهُ أَن يُحِقَّ الحَقَّ بِكَلِمَاتِهِ وَيَقْطَعَ دَابِرَ الْكَافِرِينَ ﴿٧﴾

8/ENFÂL SURESİ-7. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve iz yaıdukumullâhu ihdât tâifeteyni ennehâ lekum, ve teveddûne enne gayra zâtiş şevketi tekûnu lekum, ve yurîdullâhu en yuhıkkal hakka bi kelimâtihî ve yaktaa dâbiral kâfirîn(kâfirîne).

Hani Allah iki düşman topluluğundan birisinin, sizin elinize düşeceği konusunda size söz vermişti; sizlerse güçsüz, silahsız olan kervan topluluğunun, elinize düşmesini arzu ediyordunuz. Allah da, sözleriyle hakkın hak olduğunu göstermek ve kendisinden gelen gerçekleri örtbas edenlerin, kökünü kazımak istiyordu.

لِيُحِقَّ الْحَقَّ وَيُبْطِلَ الْبَاطِلَ وَلَوْ كَرِهَ الْمُجْرِمُونَ ﴿٨﴾

8/ENFÂL SURESİ-8. AYET (Meâlleri Kıyasla): Li yuhıkkal hakka ve yubtılel bâtıle ve lev kerihel mucrimûn(mucrimûne).

Böylece Allah, hakkın her zaman hak olduğunu, batılın da daima değersiz ve geçersiz olduğunu ortaya koyacaktı. Bu husus günaha gömülüp gidenlerin hoşuna gitmese bile.

إِذْ تَسْتَغِيثُونَ رَبَّكُمْ فَاسْتَجَابَ لَكُمْ أَنِّي مُمِدُّكُم بِأَلْفٍ مِّنَ الْمَلآئِكَةِ مُرْدِفِينَ ﴿٩﴾

8/ENFÂL SURESİ-9. AYET (Meâlleri Kıyasla): İz testegîsûne rabbekum festecâbe lekum ennî mumiddukum bi elfin minel melâiketi murdifîn(murdifîne).

Hani, yardım için Rabbinize yalvarıp yakarmıştınız da, O da bunun üzerine, size şöyle cevap vermişti: “Size birbiri ardından inen bin melekle yardım edeceğim.”

وَمَا جَعَلَهُ اللّهُ إِلاَّ بُشْرَى وَلِتَطْمَئِنَّ بِهِ قُلُوبُكُمْ وَمَا النَّصْرُ إِلاَّ مِنْ عِندِ اللّهِ إِنَّ اللّهَ عَزِيزٌ حَكِيمٌ ﴿١٠﴾

8/ENFÂL SURESİ-10. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve mâ cealehullâhu illâ buşrâ ve li tatmainne bihî kulûbukum ve mân nasru illâ min indillâh(indillâhi), innallâhe azîzun hakîm(hakîmun).

Allah bu yardımı yalnızca, bir müjde olsun diye ve onunla kalplerinizin yatışması için yapmıştı. Yardım ancak Allah'tandır. Çünkü Allah her zaman ve her yerde güçlüdür, yaptığı her işi yerli yerince yapandır.

إِذْ يُغَشِّيكُمُ النُّعَاسَ أَمَنَةً مِّنْهُ وَيُنَزِّلُ عَلَيْكُم مِّن السَّمَاء مَاء لِّيُطَهِّرَكُم بِهِ وَيُذْهِبَ عَنكُمْ رِجْزَ الشَّيْطَانِ وَلِيَرْبِطَ عَلَى قُلُوبِكُمْ وَيُثَبِّتَ بِهِ الأَقْدَامَ ﴿١١﴾

8/ENFÂL SURESİ-11. AYET (Meâlleri Kıyasla): İz yugaşşîkumun nuâse emeneten minhu ve yunezzilu aleykum mines semâi mâen li yutahhirakum bihî ve yuzhibe ankum riczeş şeytâni ve li yarbıta alâ kulûbikum ve yusebbite bihil akdâm(akdâme).

O vakit Allah sizi, kendisinden bir eminlik olmak üzere, hafif bir uykuya daldırmıştı. Sizi, kullanacağınız o su ile tertemiz yapmak, şeytanın içinize attığı kötü düşünce pisliğini sizden gidermek, kalplerinizi iyice hakka bağlamak ve ayaklarınızı kaydırmayıp, sağlam tutmak için, gökten üzerinize su indirmişti.

إِذْ يُوحِي رَبُّكَ إِلَى الْمَلآئِكَةِ أَنِّي مَعَكُمْ فَثَبِّتُواْ الَّذِينَ آمَنُواْ سَأُلْقِي فِي قُلُوبِ الَّذِينَ كَفَرُواْ الرَّعْبَ فَاضْرِبُواْ فَوْقَ الأَعْنَاقِ وَاضْرِبُواْ مِنْهُمْ كُلَّ بَنَانٍ ﴿١٢﴾

8/ENFÂL SURESİ-12. AYET (Meâlleri Kıyasla): İz yûhî rabbuke ilâl melâiketi ennî meakum fe sebbitûllezîne âmenû, se ulkî fî kulûbillezîne keferûr ru'be fadribû fevkal a'nâkı vadribû minhum kulle benân(benânin).

Hani Rabbin meleklere: “Şüphesiz ben sizinle beraberim. Haydi iman eden o mücahidleri, benim şu sözümle yüreklendirin” mesajını vahyetmişti. “Allah'tan gelen gerçekleri örtbas edenlerin kalplerine, korku salacağım. Öyleyse ey mü'minler, onların boyunlarını vurun, parmaklarını kırın.”

ذَلِكَ بِأَنَّهُمْ شَآقُّواْ اللّهَ وَرَسُولَهُ وَمَن يُشَاقِقِ اللّهَ وَرَسُولَهُ فَإِنَّ اللّهَ شَدِيدُ الْعِقَابِ ﴿١٣﴾

8/ENFÂL SURESİ-13. AYET (Meâlleri Kıyasla): Zâlike bi ennehum şâkkullâhe ve resûlehu, ve men yuşâkıkıllâhe ve resûlehu fe innallâhe şedîdul ıkâb(ıkâbi).

Bu onların Allah'a ve peygamberine karşı gelmelerindendir. Kim Allah'a ve peygamberine karşı gelirse bilsin ki, Allah'ın azabı çok zorludur.

ذَلِكُمْ فَذُوقُوهُ وَأَنَّ لِلْكَافِرِينَ عَذَابَ النَّارِ ﴿١٤﴾

8/ENFÂL SURESİ-14. AYET (Meâlleri Kıyasla): Zâlikum fe zûkûhu ve enne lil kâfirîne azâben nâr(nâri).

Ey Allah'ın düşmanları! Bu sizin içindir. Haydi öyleyse tadın onu; ve bilin ki, Allah'tan gelen gerçekleri örtbas edenleri ateşli bir azap beklemektedir.

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ إِذَا لَقِيتُمُ الَّذِينَ كَفَرُواْ زَحْفاً فَلاَ تُوَلُّوهُمُ الأَدْبَارَ ﴿١٥﴾

8/ENFÂL SURESİ-15. AYET (Meâlleri Kıyasla): Yâ eyyuhâllezîne âmenû izâ lekîtumullezîne keferû zahfen fe lâ tuvellûhumul edbâr(edbâra).

Siz ey iman edenler! Allah'tan gelen gerçekleri örtbas edenlerle, toplu halde karşılaştığınızda, onlara arkanızı dönüp kaçmayın.

وَمَن يُوَلِّهِمْ يَوْمَئِذٍ دُبُرَهُ إِلاَّ مُتَحَرِّفاً لِّقِتَالٍ أَوْ مُتَحَيِّزاً إِلَى فِئَةٍ فَقَدْ بَاء بِغَضَبٍ مِّنَ اللّهِ وَمَأْوَاهُ جَهَنَّمُ وَبِئْسَ الْمَصِيرُ ﴿١٦﴾

8/ENFÂL SURESİ-16. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve men yuvellihim yevme izin duburahû illâ muteharrifen li kıtâlin ev mutehayyizen ilâ fietin fe kad bâe bi gadabin minallâhi ve me’vâhu cehennem(cehennemu), ve bi’sel masîr(masîru).

Çünkü o gün, bir savaş taktiği gözetmeksizin, ya da bir başka mü'minler gurubuyla birleşme amacı gütmeksizin, her kim ki o gün arkasını dönüp kaçarsa, bilsin ki mutlaka Allah'ın gazabını üzerine çekmiş olacak ve varacağı yer de cehennem olacaktır. Ne kötü bir varış yeridir orası.

فَلَمْ تَقْتُلُوهُمْ وَلَكِنَّ اللّهَ قَتَلَهُمْ وَمَا رَمَيْتَ إِذْ رَمَيْتَ وَلَكِنَّ اللّهَ رَمَى وَلِيُبْلِيَ الْمُؤْمِنِينَ مِنْهُ بَلاء حَسَناً إِنَّ اللّهَ سَمِيعٌ عَلِيمٌ ﴿١٧﴾

8/ENFÂL SURESİ-17. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fe lem taktulûhum ve lâkinnallâhe katelehum, ve mâ rameyte iz rameyte ve lâkinnallâhe ramâ, ve li yubliyel mu’minîne minhu belâen hasenâ(hasenen), innallâhe semîun alîm(alîmun).

Ve şunu iyi bilin ki, ey mü'minler! Düşmanı öldüren siz değildiniz, Allah'tı onları öldüren. Onlara attığın zaman sen atmadın, ama Allah attı. Bu da Allah'ın güzel bir denemeyle mü'minleri denemesi içindi. Şüphesiz ki Allah, herşeyi iştendir, bilendir.

ذَلِكُمْ وَأَنَّ اللّهَ مُوهِنُ كَيْدِ الْكَافِرِينَ ﴿١٨﴾

8/ENFÂL SURESİ-18. AYET (Meâlleri Kıyasla): Zâlikum ve ennallâhe mûhinu keydil kâfirîn(kâfirîne).

İşte bu denemeydi Allah'ın istediği, Allah kendisinden gelen gerçekleri örtbas edenlerin düzenlerini, hep yıpratarak boşa çıkarandır.

إِن تَسْتَفْتِحُواْ فَقَدْ جَاءكُمُ الْفَتْحُ وَإِن تَنتَهُواْ فَهُوَ خَيْرٌ لَّكُمْ وَإِن تَعُودُواْ نَعُدْ وَلَن تُغْنِيَ عَنكُمْ فِئَتُكُمْ شَيْئًا وَلَوْ كَثُرَتْ وَأَنَّ اللّهَ مَعَ الْمُؤْمِنِينَ ﴿١٩﴾

8/ENFÂL SURESİ-19. AYET (Meâlleri Kıyasla): İn testeftihû fe kad câekumul fethu, ve in tentehû fe huve hayrun lekum, ve in teûdû naud, ve len tugniye ankum fietukum şey'en ve lev kesuret ve ennallâhe meal mu'minîn(mu'minîne).

Ey Mekkeliler! Sizler zafer mi istiyordunuz? İşte zafer aleyhinize neticelenmiştir. Eğer küfürden ve düşmanlıktan vazgeçerseniz, bu sizin kendi iyiliğinize olacaktır. Her ne kadar çok da olsa, cemaatiniz size fayda etmeyecektir. Çünkü bilin ki, Allah ancak inananlarla beraberdir.

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ أَطِيعُواْ اللّهَ وَرَسُولَهُ وَلاَ تَوَلَّوْا عَنْهُ وَأَنتُمْ تَسْمَعُونَ ﴿٢٠﴾

8/ENFÂL SURESİ-20. AYET (Meâlleri Kıyasla): Yâ eyyuhâllezîne âmenû etîullâhe ve resûlehu ve lâ tevellev anhu ve entum tesmeûn(tesmeûne).

Ey mü'minler! Allah'a ve rasulüne itaat edin, bağlılık gösterin ve artık O'nun mesajını işitmiş olduğunuz halde O'ndan yüz çevirmeyin.

وَلاَ تَكُونُواْ كَالَّذِينَ قَالُوا سَمِعْنَا وَهُمْ لاَ يَسْمَعُونَ ﴿٢١﴾

8/ENFÂL SURESİ-21. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve lâ tekûnû kellezîne kâlû semi’nâ ve hum lâ yesmeûn(yesmeûne).

Ve böylece dinleyip kulak asmadıkları halde, işittik diyen münafıklar gibi olmayın.

إِنَّ شَرَّ الدَّوَابَّ عِندَ اللّهِ الصُّمُّ الْبُكْمُ الَّذِينَ لاَ يَعْقِلُونَ ﴿٢٢﴾

8/ENFÂL SURESİ-22. AYET (Meâlleri Kıyasla): İnne şerred devâbbi indallâhis summul bukmullezîne lâ ya’kılûn(ya’kılûne).

Gerçek şu ki, Allah katında yeryüzünde hareket eden canlıların en kötüsü ve en bayağısı; aklını kullanamadığı için Allah ve elçisinin buyruklarına karşı sağır ve dilsiz olanlardır.

وَلَوْ عَلِمَ اللّهُ فِيهِمْ خَيْرًا لَّأسْمَعَهُمْ وَلَوْ أَسْمَعَهُمْ لَتَوَلَّواْ وَّهُم مُّعْرِضُونَ ﴿٢٣﴾

8/ENFÂL SURESİ-23. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve lev alimallâhu fî him hayran le esmeahum, ve lev esmeahum le tevellev ve hum mu'ridûn (mu'ridûne).

Eğer Allah onlarda iyi bir hal görseydi, onların mutlaka duyup işitmelerini sağlardı. Kaldı ki, onların hakkı duyup, işitmelerini sağlasaydı, dikbaşlı tutumları içinde, kuşkusuz yine haktan yüz çevirirlerdi.

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ اسْتَجِيبُواْ لِلّهِ وَلِلرَّسُولِ إِذَا دَعَاكُم لِمَا يُحْيِيكُمْ وَاعْلَمُواْ أَنَّ اللّهَ يَحُولُ بَيْنَ الْمَرْءِ وَقَلْبِهِ وَأَنَّهُ إِلَيْهِ تُحْشَرُونَ ﴿٢٤﴾

8/ENFÂL SURESİ-24. AYET (Meâlleri Kıyasla): Yâ eyyuhâllezîne âmenûstecîbû lillâhi ve lir resûli izâ deâkum limâ yuhyîkûm, va'lemû ennallâhe yehûlu beynel mer'i ve kalbihî ve ennehû ileyhi tuhşerûn (tuhşerûne).

Ey iman edenler! Sizi canlandıracak, size hayat verecek, sizi düzeltecek mesajlara çağırdığı zaman, Allah ve elçisinin mesajına uyun ve bilin ki Allah, kişi ile kalbi arasına girer ve kişinin yöneleceği yöne göre kalbini o tarafa çevirir veya kişinin arzu ve eğilimlerinin yaptırmaya yönelttiği şeylerden alıkoyup caydırabilir. Sonuçta hepiniz O'nun yanında toplanacaksınız.

وَاتَّقُواْ فِتْنَةً لاَّ تُصِيبَنَّ الَّذِينَ ظَلَمُواْ مِنكُمْ خَآصَّةً وَاعْلَمُواْ أَنَّ اللّهَ شَدِيدُ الْعِقَابِ ﴿٢٥﴾

8/ENFÂL SURESİ-25. AYET (Meâlleri Kıyasla): Vettekû fitneten lâ tusîbennellezîne zalemû minkum hâssah (hâssaten), va'lemû ennallâhe şedîdul ıkâb(ıkâbi).

Felaketler yönündeki imtihan ve belalara karşı uyanık ve duyarlı olun ki, o felaketler sizden yalnız varlık gayesine aykırı hareket edenlere musallat olmaz, hepinize ulaşır ve hepinizi perişan eder. Biliniz ki Allah'ın azabı şiddetlidir.

وَاذْكُرُواْ إِذْ أَنتُمْ قَلِيلٌ مُّسْتَضْعَفُونَ فِي الأَرْضِ تَخَافُونَ أَن يَتَخَطَّفَكُمُ النَّاسُ فَآوَاكُمْ وَأَيَّدَكُم بِنَصْرِهِ وَرَزَقَكُم مِّنَ الطَّيِّبَاتِ لَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ ﴿٢٦﴾

8/ENFÂL SURESİ-26. AYET (Meâlleri Kıyasla): Vezkurû iz entum kalîlun mustad'afûne fîl ardı tehâfûne en yetehattafekumun nâsu fe âvâkum ve eyyedekum bi nasrihî ve razakakum minet tayyibâtî leallekum teşkurûn(teşkurûne).

Ve yeryüzünde azınlıkta, zayıf ve aciz durumda olduğunuzda insanların, sizi kapıp götürmesinden korktuğunuz günleri hatırlayın ki, O Allah sizi himaye etti, yardımıyla güç verip destekledi ve geçiminiz için temiz ve hoş rızıklardan bahşetti ki, sonunda şükredesiniz.

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ لاَ تَخُونُواْ اللّهَ وَالرَّسُولَ وَتَخُونُواْ أَمَانَاتِكُمْ وَأَنتُمْ تَعْلَمُونَ ﴿٢٧﴾

8/ENFÂL SURESİ-27. AYET (Meâlleri Kıyasla): Yâ eyyuhâllezîne âmenû lâ tehûnûllâhe ver resûle ve tehûnû emânâtikum ve entum ta'lemûn(ta'lemûne).

O halde ey iman edenler! Allah'a ve elçiye karşı hainlik etmeyin. Bilip dururken kendi emanetlerinize, hainlik eder misiniz?

وَاعْلَمُواْ أَنَّمَا أَمْوَالُكُمْ وَأَوْلاَدُكُمْ فِتْنَةٌ وَأَنَّ اللّهَ عِندَهُ أَجْرٌ عَظِيمٌ ﴿٢٨﴾

8/ENFÂL SURESİ-28. AYET (Meâlleri Kıyasla): Va'lemû ennemâ emvâlukum ve evlâdukum fitnetun ve ennallâhe indehû ecrun azîm(azîmun).

Biliniz ki, mallarınız ve çocuklarınız ancak sizin için bir sınavdır. En büyük mükafat ise Allah katındadır.

يِا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ إَن تَتَّقُواْ اللّهَ يَجْعَل لَّكُمْ فُرْقَاناً وَيُكَفِّرْ عَنكُمْ سَيِّئَاتِكُمْ وَيَغْفِرْ لَكُمْ وَاللّهُ ذُو الْفَضْلِ الْعَظِيمِ ﴿٢٩﴾

8/ENFÂL SURESİ-29. AYET (Meâlleri Kıyasla): Yâ eyyuhâllezîne âmenû in tettekullâhe yec’al lekum furkânen ve yukeffir ankum seyyiâtikum ve yagfir lekum, vallâhu zul fadlil azîm(azîmi).

Ey iman edenler! Yolunuzu Allah'ın kitabıyla bulmaya çalışırsanız, O size hakkı batıldan ayırmaya yarayan bir ölçü, yani ahlaki ve manevi planda değerlendirme yeteneği verecek ve kötülüklerinizi silip örtecek, sizi bağışlayacaktır. Çünkü Allah bağış ve cömertliğinde sınırı olmayandır.

وَإِذْ يَمْكُرُ بِكَ الَّذِينَ كَفَرُواْ لِيُثْبِتُوكَ أَوْ يَقْتُلُوكَ أَوْ يُخْرِجُوكَ وَيَمْكُرُونَ وَيَمْكُرُ اللّهُ وَاللّهُ خَيْرُ الْمَاكِرِينَ ﴿٣٠﴾

8/ENFÂL SURESİ-30. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve iz yemkuru bikellezîne keferû li yusbitûke ev yaktulûke ev yuhricûke ve yemkurûne ve yemkurullâh(yemkurullâhu), vallâhu hayrul mâkirîn(mâkirîne).

Ve hatırla ey peygamber! Allah'tan gelen gerçekleri örtbas etmeye şartlanmış olanlar, seni tebliğden alıkoyup durdurmak yani tutuklamak, öldürmek, yahut sürgün etmek için sana karşı nasıl tuzaklar kuruyorlardı. Onlar hep böyle tertipler peşinde koşarlarken, Allah onların bu düzenlerini boşa çıkarıverdi, çünkü Allah bütün tuzak kuranların üstündedir.

وَإِذَا تُتْلَى عَلَيْهِمْ آيَاتُنَا قَالُواْ قَدْ سَمِعْنَا لَوْ نَشَاء لَقُلْنَا مِثْلَ هَذَا إِنْ هَذَا إِلاَّ أَسَاطِيرُ الأوَّلِينَ ﴿٣١﴾

8/ENFÂL SURESİ-31. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve iza tutlâ aleyhim âyâtunâ kâlû kad semi'nâ lev neşâu le kulnâ misle hâzâ in hâzâ illâ esâtîrul evvelîn(evvelîne).

Kendilerine her ne zaman ayetlerimiz okunsa, “Artık işittik, istesek şüphesiz biz kendimiz de bu tür sözler söyleyebiliriz, eskilerin masallarından başka birşey değildir bunlar” derlerdi.

وَإِذْ قَالُواْ اللَّهُمَّ إِن كَانَ هَذَا هُوَ الْحَقَّ مِنْ عِندِكَ فَأَمْطِرْ عَلَيْنَا حِجَارَةً مِّنَ السَّمَاء أَوِ ائْتِنَا بِعَذَابٍ أَلِيمٍ ﴿٣٢﴾

8/ENFÂL SURESİ-32. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve iz kâlûllâhumme in kâne hâzâ huvel hakka min indike fe emtir aleynâ hıcâraten mines semâi evi'tinâ bi azâbin elîm(elîmin).

Ve bir de şöyle derlerdi: “Ey Allah'ımız! Eğer bu gerçekten senin katından indirilen gerçeğin kendisi ise, o zaman gökten taş yağdır başımıza, yahut daha can yakıcı bir azap çıkar karşımıza.”

وَمَا كَانَ اللّهُ لِيُعَذِّبَهُمْ وَأَنتَ فِيهِمْ وَمَا كَانَ اللّهُ مُعَذِّبَهُمْ وَهُمْ يَسْتَغْفِرُونَ ﴿٣٣﴾

8/ENFÂL SURESİ-33. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve mâ kânallâhu li yuazzibehum ve ente fîhim, ve mâ kânallâhu muazzibehum ve hum yestagfirûn(yestagfirûne).

Oysa ey peygamber! Sen onların arasında iken, Allah onlara azap edecek değildir. Ve onların arasında bulunan mü'minler, Allah'tan bağışlanmalarını isterlerken yine Allah onlara azap edici değildir.

وَمَا لَهُمْ أَلاَّ يُعَذِّبَهُمُ اللّهُ وَهُمْ يَصُدُّونَ عَنِ الْمَسْجِدِ الْحَرَامِ وَمَا كَانُواْ أَوْلِيَاءهُ إِنْ أَوْلِيَآؤُهُ إِلاَّ الْمُتَّقُونَ وَلَكِنَّ أَكْثَرَهُمْ لاَ يَعْلَمُونَ ﴿٣٤﴾

8/ENFÂL SURESİ-34. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve mâ lehum ellâ yuazzibehumullâhu ve hum yasuddûne anil mescidil harâmi ve mâ kânû evliyâehu, in evliyâuhû illâl muttakûne ve lâkinne ekserehum lâ ya'lemûn(ya'lemûne).

Ey peygamber! Sen aralarından ayrıldıktan sonra, Allah onlara ne diye azap etmeyecek? Onlar, Mescidi Haram'da, müslümanların ibadet etmelerine engel oluyorlar ve onlar Mecidi Haram'ın gerçek ve layık koruyucuları değildirler. O'nun gerçek koruyucuları ve dostları, yolunu Allah ve kitabıyla bulmaya çalışan müslümanlardır. Ne var ki onların çoğu bunun farkında değillerdir.

وَمَا كَانَ صَلاَتُهُمْ عِندَ الْبَيْتِ إِلاَّ مُكَاء وَتَصْدِيَةً فَذُوقُواْ الْعَذَابَ بِمَا كُنتُمْ تَكْفُرُونَ ﴿٣٥﴾

8/ENFÂL SURESİ-35. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve mâ kâne salâtuhum indel beyti illâ mukâen ve tasdiyeh(tasdiyeten), fe zûkûl azâbe bimâ kuntum tekfurûn(tekfurûne).

Ve bu yüzden de onların, bu Allah'ın evi yanındaki tapınmaları, yalnızca ıslık çalmak ve el çırpmaktan başkası değildir. Siz ey inanmayanlar! Gerçekleri örtbas etmenizin bir karşılığı olarak, tadın azabı öyleyse.

إِنَّ الَّذِينَ كَفَرُواْ يُنفِقُونَ أَمْوَالَهُمْ لِيَصُدُّواْ عَن سَبِيلِ اللّهِ فَسَيُنفِقُونَهَا ثُمَّ تَكُونُ عَلَيْهِمْ حَسْرَةً ثُمَّ يُغْلَبُونَ وَالَّذِينَ كَفَرُواْ إِلَى جَهَنَّمَ يُحْشَرُونَ ﴿٣٦﴾

8/ENFÂL SURESİ-36. AYET (Meâlleri Kıyasla): İnnellezîne keferû yunfikûne emvâlehum li yesuddû an sebîlillâh(sebîlillâhi), fe se yunfikûnehâ summe tekûnu aleyhim hasraten summe yuglebûn(yuglebûne), vellezîne keferû ilâ cehenneme yuhşerûn(yuhşerûne).

Bakın Allah'tan gelen gerçekleri örtbas edenler, insanları Allah yolundan çevirmek için, mallarını nasıl da harcıyorlar ve daha da harcayacaklar. Ta ki, bu harcamaları kendileri için, yürek acısı olacak ve sonra da yenilmiş olacaklar. Allah'tan gelen gerçekleri örtbas etmekte direnen bu kimseler, topluca cehenneme tıkılacaklardır.

لِيَمِيزَ اللّهُ الْخَبِيثَ مِنَ الطَّيِّبِ وَيَجْعَلَ الْخَبِيثَ بَعْضَهُ عَلَىَ بَعْضٍ فَيَرْكُمَهُ جَمِيعاً فَيَجْعَلَهُ فِي جَهَنَّمَ أُوْلَئِكَ هُمُ الْخَاسِرُونَ ﴿٣٧﴾

8/ENFÂL SURESİ-37. AYET (Meâlleri Kıyasla): Li yemîzallâhul habîse minet tayyibi ve yec'alel habîse ba'dahu alâ ba'dın fe yerkumehu cemîan fe yec'alehu fî cehennem(cehenneme), ulâike humul hâsirûn(hâsirûne).

Böylece Allah murdarı temizden, yani Allah'tan gelen gerçeklere inanmayıp, örtbas eden inkârcıyı mü'minden ayırt etsin de, murdarı ve kötüyü birbiri üstüne yığıp, hepsini toptan cehenneme yerleştirsin içindir. İşte her bakımdan aldanmış olacak olanlar böyleleridir.

قُل لِلَّذِينَ كَفَرُواْ إِن يَنتَهُواْ يُغَفَرْ لَهُم مَّا قَدْ سَلَفَ وَإِنْ يَعُودُواْ فَقَدْ مَضَتْ سُنَّةُ الأَوَّلِينِ ﴿٣٨﴾

8/ENFÂL SURESİ-38. AYET (Meâlleri Kıyasla): Kul lillezîne keferû in yentehû yugfer lehum mâ kad selef(selefe), ve in yeûdû fe kad madat sunnetul evvelîn(evvelîne).

Ey peygamber! Allah'tan gelen gerçekleri örtbas edenlere söyle ki, eğer inkâr, inat ve azgınlıktan vazgeçerlerse, geçmiş günahları bağışlanacaktır. Eğer geçmişteki hatalı durum ve davranışlarına dönecek olurlarsa, o zaman geçmişte kendileri gibi olanların başına gelenleri, hatırlat onlara.

وَقَاتِلُوهُمْ حَتَّى لاَ تَكُونَ فِتْنَةٌ وَيَكُونَ الدِّينُ كُلُّهُ لِلّه فَإِنِ انتَهَوْاْ فَإِنَّ اللّهَ بِمَا يَعْمَلُونَ بَصِيرٌ ﴿٣٩﴾

8/ENFÂL SURESİ-39. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve kâtilûhum hattâ lâ tekûne fitnetun ve yekûned dînu kulluhu lillâhi, fe inintehev fe innallâhe bimâ ya'melûne basîr(basîrun).

Yeryüzünde fitne kalmayıncaya ve insanların Allah'ın dininin egemenliğini kabul etmelerine kadar onlarla savaşın. Eğer inkâr ve fitneden vazgeçer direnmeyi bırakırlarsa bilin ki, Allah onların edip eylediği herşeyi görmektedir.

وَإِن تَوَلَّوْاْ فَاعْلَمُواْ أَنَّ اللّهَ مَوْلاَكُمْ نِعْمَ الْمَوْلَى وَنِعْمَ النَّصِيرُ ﴿٤٠﴾

8/ENFÂL SURESİ-40. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve in tevellev fa'lemû ennallâhe mevlâkum, ni'mel mevlâ ve ni'men nasîr(nasîru).

Ve bütün bunlara rağmen, onlar yine de haktan yüz çevirirlerse, artık bilin ki Allah, sizin dostunuz ve yardımcınızdır. O ne güzel dost ve ne eşsiz bir yardımcıdır.

وَاعْلَمُواْ أَنَّمَا غَنِمْتُم مِّن شَيْءٍ فَأَنَّ لِلّهِ خُمُسَهُ وَلِلرَّسُولِ وَلِذِي الْقُرْبَى وَالْيَتَامَى وَالْمَسَاكِينِ وَابْنِ السَّبِيلِ إِن كُنتُمْ آمَنتُمْ بِاللّهِ وَمَا أَنزَلْنَا عَلَى عَبْدِنَا يَوْمَ الْفُرْقَانِ يَوْمَ الْتَقَى الْجَمْعَانِ وَاللّهُ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ ﴿٤١﴾

8/ENFÂL SURESİ-41. AYET (Meâlleri Kıyasla): Va'lemû ennemâ ganimtum min şey'in fe enne lillâhi humusehu ve lir resûli ve li zîl kurbâ vel yetâmâ vel mesâkîni vebnis sebîli in kuntum âmentum billâhi ve mâ enzelnâ alâ abdinâ yevmel furkâni yevmettekal cem'âni, vallâhu alâ kulli şey'in kadîr(kadîrun).

Bilesiniz ki, savaşta ganimet olarak her ne ki ele geçirdiyseniz, onun beşte biri Allah'a ve Rasûl'e, yakın akrabaya, yetimlere, ihtiyaç içinde olanlara ve yolda kalmışlara aittir. Gözetmeniz gereken ölçü budur. Eğer Allah'a ve hakkın batıldan ayrıldığı, iki topluluğun savaşta karşı karşıya geldiği gün, kulumuza indirdiğimize inanıyorsanız ki, işte o gün tanık olduğunuz gibi, Allah'ın gücü herşeye yeter.

إِذْ أَنتُم بِالْعُدْوَةِ الدُّنْيَا وَهُم بِالْعُدْوَةِ الْقُصْوَى وَالرَّكْبُ أَسْفَلَ مِنكُمْ وَلَوْ تَوَاعَدتَّمْ لاَخْتَلَفْتُمْ فِي الْمِيعَادِ وَلَكِن لِّيَقْضِيَ اللّهُ أَمْراً كَانَ مَفْعُولاً لِّيَهْلِكَ مَنْ هَلَكَ عَن بَيِّنَةٍ وَيَحْيَى مَنْ حَيَّ عَن بَيِّنَةٍ وَإِنَّ اللّهَ لَسَمِيعٌ عَلِيمٌ ﴿٤٢﴾

8/ENFÂL SURESİ-42. AYET (Meâlleri Kıyasla): İz entum bil udvetid dunyâ ve hum bil udvetil kusvâ ver rekbu esfele minkum, ve lev tevâadtum lehteleftum fîl mîâdi ve lâkin li yakdiyallâhu emren kâne mef'ûlen li yehlike men heleke an beyyinetin ve yahyâ men hayye an beyyineh (beyyinetin), ve innallâhe le semîun alîm(alîmun).

Sizin Bedir vadisinin bir ucunda, onların da öteki ucunda ve kervanında sizden aşağılarda olduğu o günü hatırlayın ve düşünün ki, eğer daha önce onlarla savaş konusunda sözleşmiş olsaydınız, belirlenen vakitte orada bulunmak hususunda görüş ayrılığına düşerdiniz. Ama Allah yapılmasını irade buyurduğu işi yerine getirmek için sizi, Bedir savaşı meydanında böyle buluşturdu ki, yok olup gidecek olan açık bir delille yok olsun, yaşayacak olan da yine apaçık delili gözüyle gördükten sonra hayatta kalsın. Şüphesiz ki Allah herşeyi işitir ve bilir.

إِذْ يُرِيكَهُمُ اللّهُ فِي مَنَامِكَ قَلِيلاً وَلَوْ أَرَاكَهُمْ كَثِيرًا لَّفَشِلْتُمْ وَلَتَنَازَعْتُمْ فِي الأَمْرِ وَلَكِنَّ اللّهَ سَلَّمَ إِنَّهُ عَلِيمٌ بِذَاتِ الصُّدُورِ ﴿٤٣﴾

8/ENFÂL SURESİ-43. AYET (Meâlleri Kıyasla): İz yurîkehumullâhu fî menâmike kalîlen, ve lev erâkehum kesîran le feşiltum ve le tenâza'tum fîl emri ve lâkinnallâhe sellem(selleme), innehu alîmun bi zâtis sudûr(sudûri).

Hatırla o vakti ki, Allah rüyanda onları sana az gösteriyordu. Eğer onları çok gösterseydi, muhakkak ki, yılgınlık duyacak ve tutulacak yol hakkında anlaşmazlığa düşecektiniz. Ama Allah sizi böyle bir duruma düşmekten kurtardı. Çünkü O, insanların kalplerinde ne varsa, onun hakkında mutlak bilgi sahibidir.

وَإِذْ يُرِيكُمُوهُمْ إِذِ الْتَقَيْتُمْ فِي أَعْيُنِكُمْ قَلِيلاً وَيُقَلِّلُكُمْ فِي أَعْيُنِهِمْ لِيَقْضِيَ اللّهُ أَمْرًا كَانَ مَفْعُولاً وَإِلَى اللّهِ تُرْجَعُ الأمُورُ ﴿٤٤﴾

8/ENFÂL SURESİ-44. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve iz yurîkumûhum iziltekaytum fî a'yunikum kalîlen ve yukallilukum fî a'yunihim li yakdıyallâhu emren kâne mef'ûlâ(mef'ûlen), ve ilâllâhi turceul umûr(umûru).

İşte böylece savaşta karşı karşıya geldiğinizde, onları gözünüze az gibi gösterdi, tıpkı sizi de onların gözünde azalttığı gibi ki, böylece Allah yapılmasını istediği bir işi, gerçekleştirmiş olsun. Çünkü bütün olayların gidişi, başlangıç ve sonuç olarak hep gelip Allah'a dayanır.

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ إِذَا لَقِيتُمْ فِئَةً فَاثْبُتُواْ وَاذْكُرُواْ اللّهَ كَثِيرًا لَّعَلَّكُمْ تُفْلَحُونَ ﴿٤٥﴾

8/ENFÂL SURESİ-45. AYET (Meâlleri Kıyasla): Yâ eyyuhâllezîne âmenû izâ lekîtum fieten fesbutû vezkurullâhe kesîran leallekum tuflihûn(tuflihûne).

Ey iman edenler! Savaşmak üzere çıkan bir düşman topluluğu ile karşılaştığınız vakit korkmayın, sıkı durun, Allah'ı çokça anın ki, kurtuluş ve başarıya erişesiniz.

وَأَطِيعُواْ اللّهَ وَرَسُولَهُ وَلاَ تَنَازَعُواْ فَتَفْشَلُواْ وَتَذْهَبَ رِيحُكُمْ وَاصْبِرُواْ إِنَّ اللّهَ مَعَ الصَّابِرِينَ ﴿٤٦﴾

8/ENFÂL SURESİ-46. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve etîullâhe ve resûlehu ve lâ tenâzeû fe tefşelû ve tezhebe rîhukum vasbirû, innallâhe meas sâbirîn(sâbirîne).

Allah'a ve Rasûlüne itaat edin, sakın birbirinizle çekişmeyin, yoksa yılgınlığa kapılırsınız da cesaretiniz sönüverir. Zor durumlarda ve her türlü sıkıntılara karşı dirençli olun, gerçekten Allah zorluğa göğüs gerip sıkıntılara katlananlarla beraberdir.

وَلاَ تَكُونُواْ كَالَّذِينَ خَرَجُواْ مِن دِيَارِهِم بَطَرًا وَرِئَاء النَّاسِ وَيَصُدُّونَ عَن سَبِيلِ اللّهِ وَاللّهُ بِمَا يَعْمَلُونَ مُحِيطٌ ﴿٤٧﴾

8/ENFÂL SURESİ-47. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve lâ tekûnû kellezîne haracû min diyârihim bataran ve riâen nâsi ve yasuddûne an sebîlillâh (sebîlillâhi), vallâhu bimâ ya'melûne muhît(muhîtun).

İnsanların gözlerini kamaştıran bir gösteriş içinde ve çalım satarak insanları Allah yolundan alıkoymak için yurtlarından çıkan, Mekke'li kâfirler gibi olmayın. Oysa Allah onların edip eylediği herşeyi, sınırsız kuşatmış bulunuyordu.

وَإِذْ زَيَّنَ لَهُمُ الشَّيْطَانُ أَعْمَالَهُمْ وَقَالَ لاَ غَالِبَ لَكُمُ الْيَوْمَ مِنَ النَّاسِ وَإِنِّي جَارٌ لَّكُمْ فَلَمَّا تَرَاءتِ الْفِئَتَانِ نَكَصَ عَلَى عَقِبَيْهِ وَقَالَ إِنِّي بَرِيءٌ مِّنكُمْ إِنِّي أَرَى مَا لاَ تَرَوْنَ إِنِّيَ أَخَافُ اللّهَ وَاللّهُ شَدِيدُ الْعِقَابِ ﴿٤٨﴾

8/ENFÂL SURESİ-48. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve iz zeyyene lehumuş şeytânu a'mâlehum ve kâle lâ gâlibe lekumul yevme minen nâsi ve innî cârun lekum, fe lemmâ terâetil fietâni nekesa alâ akibeyhi ve kâle innî berîun minkum innî erâ mâ lâ terevne innî ehâfullâh (ehâfullâhe), vallâhu şedîdul ıkâb(ıkâbi).

Güya şeytan o zaman, onlara tüm yapıp ettiklerini güzel ve yerinde gösterip: “Bu gün, kimse sizinle baş edemez; çünkü ben de sizin arkanızdayım” demişti. Fakat iki ordu birbirinin görüş alanına girer girmez, topukları üzerinde geri dönüp; “Yoo” dedi “Ben sizden sorumlu değilim. Çünkü bakın sizin görmediğiniz bir şeyi görüyorum ben ve doğrusu Allah'tan korkuyorum. Çünkü Allah gerçekten azabında çok çetin ve çok şiddetlidir.”

إِذْ يَقُولُ الْمُنَافِقُونَ وَالَّذِينَ فِي قُلُوبِهِم مَّرَضٌ غَرَّ هَؤُلاء دِينُهُمْ وَمَن يَتَوَكَّلْ عَلَى اللّهِ فَإِنَّ اللّهَ عَزِيزٌ حَكِيمٌ ﴿٤٩﴾

8/ENFÂL SURESİ-49. AYET (Meâlleri Kıyasla): İz yekûlul munâfikûne vellezîne fî kulûbihim maradun garra hâulâi dînuhum, ve men yetevekkel alâllâhi fe innallâhe azîzun hakîm(hakîmun).

O zaman münafıklarla, kalplerinde hastalık bulunanlar: “Bu adamları dinleri yanlış yola götürüyor” diyorlardı. Ama Allah'a güvenip dayanan kişiye gelince o bilir ki, Allah mutlaka her yaptığını yerli yerince yapan ve en yüce iktidar sahibi olandır.

وَلَوْ تَرَى إِذْ يَتَوَفَّى الَّذِينَ كَفَرُواْ الْمَلآئِكَةُ يَضْرِبُونَ وُجُوهَهُمْ وَأَدْبَارَهُمْ وَذُوقُواْ عَذَابَ الْحَرِيقِ ﴿٥٠﴾

8/ENFÂL SURESİ-50. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve lev terâ iz yeteveffellezîne keferûl melâiketu yadrıbûne vucûhehum ve edbârahum, ve zûkû azâbel harîk(harîkı).

Allah kendinden gelen gerçekleri örtbas etmekte olanları, ölüme sürüklediği zaman bir görebilseydin. Melekler onların yüzlerine, sırtlarına vurarak, yakıp kavuran azabı tadın bakalım diyecekler.

ذَلِكَ بِمَا قَدَّمَتْ أَيْدِيكُمْ وَأَنَّ اللّهَ لَيْسَ بِظَلاَّمٍ لِّلْعَبِيدِ ﴿٥١﴾

8/ENFÂL SURESİ-51. AYET (Meâlleri Kıyasla): Zâlike bimâ kaddemet eydîkum ve ennallâhe leyse bi zallâmin lil abîd(abîdi).

“İşte bu sizin ellerinizle işlediğiniz günahların karşılığıdır. Yoksa Allah asla kullarına haksızlık yapmaz.”

كَدَأْبِ آلِ فِرْعَوْنَ وَالَّذِينَ مِن قَبْلِهِمْ كَفَرُواْ بِآيَاتِ اللّهِ فَأَخَذَهُمُ اللّهُ بِذُنُوبِهِمْ إِنَّ اللّهَ قَوِيٌّ شَدِيدُ الْعِقَابِ ﴿٥٢﴾

8/ENFÂL SURESİ-52. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ke de'bi âli fir'avne vellezîne min kablihim, keferû bi âyâtillâhi fe ehazehumullâhu bi zunûbihim, innallâhe kaviyyun şedîdul ıkâb(ıkâbi).

Firavun yandaşlarının ve onlardan önce yaşayıp gidenlerin başlarına gelen şey, bunların da başına gelecek. Onlar Allah'ın ayetlerinin, gerçek olduğunu örtbas etmeye kalkıştılar ve Allah da bu günahlarından dolayı, onları kıskıvrak yakaladı… Çünkü Allah'ın kuvveti, herşeyi çepeçevre kuşatmış olup, hak edenlere karşı da, cezası çetin ve yıldırıcıdır.

ذَلِكَ بِأَنَّ اللّهَ لَمْ يَكُ مُغَيِّرًا نِّعْمَةً أَنْعَمَهَا عَلَى قَوْمٍ حَتَّى يُغَيِّرُواْ مَا بِأَنفُسِهِمْ وَأَنَّ اللّهَ سَمِيعٌ عَلِيمٌ ﴿٥٣﴾

8/ENFÂL SURESİ-53. AYET (Meâlleri Kıyasla): Zâlike biennallâhe lem yeku mugayyiren ni'meten en'amehâ alâ kavmin hattâ yugayyirû mâ bi enfusihim ve ennallâhe semîun alîm(alîmun).

Bu gerçek böyledir. Çünkü Allah bir topluma bahşettiği nimeti, o toplum kendi gidişini değiştirmedikçe, asla değiştirip elinden almaz ve bilin ki, Allah herşeyi işiten ve herşeyi bilendir.

كَدَأْبِ آلِ فِرْعَوْنَ وَالَّذِينَ مِن قَبْلِهِمْ كَذَّبُواْ بآيَاتِ رَبِّهِمْ فَأَهْلَكْنَاهُم بِذُنُوبِهِمْ وَأَغْرَقْنَا آلَ فِرْعَونَ وَكُلٌّ كَانُواْ ظَالِمِينَ ﴿٥٤﴾

8/ENFÂL SURESİ-54. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ke de'bi âli fir'avne vellezîne min kablihim, kezzebû biâyâti rabbihim, fe ehleknâhum bi zunûbihim ve agraknâ âle fîr'avn(fîr'avne), ve kullun kânû zâlimîn(zâlimîne).

Firavun yandaşlarının ve onlardan önce yaşayıp gidenlerin başlarına ne geldiyse, bunların da başına benzeri gelecek. Onlar Rablerinin ayetlerine, yalan gözüyle bakmışlardı ve bu yüzden biz de onları bu günahlarına karşılık helak ettik, boğuverdik o Firavun ve yandaşlarını. Çünkü onların hepsi yaratılış gayelerine aykırı davranan kimselerdi.

إِنَّ شَرَّ الدَّوَابِّ عِندَ اللّهِ الَّذِينَ كَفَرُواْ فَهُمْ لاَ يُؤْمِنُونَ ﴿٥٥﴾

8/ENFÂL SURESİ-55. AYET (Meâlleri Kıyasla): İnne şerred devâbbi indallâhillezîne keferû fe hum lâ yu'minûn(yu'minûne).

Gerçek şu ki, Allah katında yaratıkların en bayağısı, Allah'tan gelen gerçekleri örtbas eden ve sonuç olarak inanmayan kimselerdir.

الَّذِينَ عَاهَدتَّ مِنْهُمْ ثُمَّ يَنقُضُونَ عَهْدَهُمْ فِي كُلِّ مَرَّةٍ وَهُمْ لاَ يَتَّقُونَ ﴿٥٦﴾

8/ENFÂL SURESİ-56. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ellezîne âhedte minhum summe yenkudûne ahdehum fî kulli merratin ve hum lâ yettekûn (yettekûne).

O inanmayanlar kendileriyle antlaşma yaptığında, hiç çekinmeden her defasında yaptıkları antlaşmayı bozan kimselerdir.

فَإِمَّا تَثْقَفَنَّهُمْ فِي الْحَرْبِ فَشَرِّدْ بِهِم مَّنْ خَلْفَهُمْ لَعَلَّهُمْ يَذَّكَّرُونَ ﴿٥٧﴾

8/ENFÂL SURESİ-57. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fe immâ teskafennehum fîl harbi fe şerrid bihim men halfehum leallehum yezzekkerûn(yezzekkerûne).

Onları savaşta karşında bulursan, arkalarından gelenler için öyle yıldırıcı bir ders ver ki, belki berikiler ibret alırlar.

وَإِمَّا تَخَافَنَّ مِن قَوْمٍ خِيَانَةً فَانبِذْ إِلَيْهِمْ عَلَى سَوَاء إِنَّ اللّهَ لاَ يُحِبُّ الخَائِنِينَ ﴿٥٨﴾

8/ENFÂL SURESİ-58. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve immâ tehâfenne min kavmin hiyâneten fenbiz ileyhim alâ sevâin, innallâhe lâ yuhıbbul hâinîn(hâinîne).

Beri yandan eğer kendisiyle antlaşma yapmış bulunduğun bir topluluğun, hainlik etmesinden kaygı duyman için ortada makul sebebler varsa sen de buna bir karşılık olarak onlarla, yaptığın antlaşmayı bozup yüzlerine at. Çünkü Allah asla hainleri sevmez.

وَلاَ يَحْسَبَنَّ الَّذِينَ كَفَرُواْ سَبَقُواْ إِنَّهُمْ لاَ يُعْجِزُونَ ﴿٥٩﴾

8/ENFÂL SURESİ-59. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve lâ yahsebennellezîne keferû sebekû, innehum lâ yu'cizûn(yu'cizûne).

Bunun için Allah'tan gelen gerçekleri örtbas edenler, Allah'tan kaçıp kurtulacaklarını sanmasınlar. Yani O'nun istediği şeyin gerçekleşmesine, asla engel olamayacaklardır.

وَأَعِدُّواْ لَهُم مَّا اسْتَطَعْتُم مِّن قُوَّةٍ وَمِن رِّبَاطِ الْخَيْلِ تُرْهِبُونَ بِهِ عَدْوَّ اللّهِ وَعَدُوَّكُمْ وَآخَرِينَ مِن دُونِهِمْ لاَ تَعْلَمُونَهُمُ اللّهُ يَعْلَمُهُمْ وَمَا تُنفِقُواْ مِن شَيْءٍ فِي سَبِيلِ اللّهِ يُوَفَّ إِلَيْكُمْ وَأَنتُمْ لاَ تُظْلَمُونَ ﴿٦٠﴾

8/ENFÂL SURESİ-60. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve eıddû lehum mâsteta'tum min kuvvetin ve min rıbâtil hayli turhibûne bihî aduvvallâhi ve aduvvekum ve âharîne min dûnihim, lâ ta'lemûnehum, allâhu ya'lemuhum, ve mâ tunfikû min şey'in fî sebîlillâhi yuveffe ileykum ve entum lâ tuzlemûn(tuzlemûne).

O halde onlara karşı toplayabildiğiniz kadar kuvvet ve savaş atları hazırlayın ki, bununla hem Allah'ın, hem de sizin düşmanınız olan bu insanları, hem de sizin bilmediğiniz, ama Allah'ın bildiği başka düşmanları yıldırıp caydırabilesiniz; ve bilin ki, Allah yolunda her ne sarfederseniz, size bütünüyle ödenecek ve size haksızlık yapılmayacaktır.

وَإِن جَنَحُواْ لِلسَّلْمِ فَاجْنَحْ لَهَا وَتَوَكَّلْ عَلَى اللّهِ إِنَّهُ هُوَ السَّمِيعُ الْعَلِيمُ ﴿٦١﴾

8/ENFÂL SURESİ-61. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve in cenehû lis selmi fecnah lehâ ve tevekkel alâllâh (alâllâhi), innehu huves semîul alîm(alîmu).

Ama onlar eğer barıştan yana eğilim gösterirlerse, sen de barıştan yana ol ve Allah'a güven. Çünkü O, gerçekten herşeyi işiten ve herşeyi bilendir.

وَإِن يُرِيدُواْ أَن يَخْدَعُوكَ فَإِنَّ حَسْبَكَ اللّهُ هُوَ الَّذِيَ أَيَّدَكَ بِنَصْرِهِ وَبِالْمُؤْمِنِينَ ﴿٦٢﴾

8/ENFÂL SURESİ-62. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve in yurîdû en yahdeûke fe inne hasbekallâh(hasbekallâhu), huvellezî eyyedeke bi nasrihî ve bil mu'minîn(mu'minîne).

Ama barış yanlısı gözükmekle, niyetleri sadece seni aldatmaksa, o zaman bil ki Allah sana yeter. O'dur seni yardımıyla ve mü'minlerle destekleyen.

وَأَلَّفَ بَيْنَ قُلُوبِهِمْ لَوْ أَنفَقْتَ مَا فِي الأَرْضِ جَمِيعاً مَّا أَلَّفَتْ بَيْنَ قُلُوبِهِمْ وَلَكِنَّ اللّهَ أَلَّفَ بَيْنَهُمْ إِنَّهُ عَزِيزٌ حَكِيمٌ ﴿٦٣﴾

8/ENFÂL SURESİ-63. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve ellefe beyne kulûbihim, lev enfakte mâ fîl ardı cemîan mâ ellefte beyne kulûbihim ve lâkinnallâhe ellefe beynehum, innehu azîzun hakîm(hakîmun).

İnanmış kimselerin kalplerini, O bağdaştırdı, kaynaştırdı. O inanmış kimseler ki uğrunda, yeryüzündeki herşeyi toptan harcasaydın, onların kalplerini birbirine ısındırıp kaynaştıramazdın; ama işte Allah onları biraraya getirdi. Gerçekten de Allah yaptığı herşeyi yerli yerince yapar ve en yüce iktidar sahibidir.

يَا أَيُّهَا النَّبِيُّ حَسْبُكَ اللّهُ وَمَنِ اتَّبَعَكَ مِنَ الْمُؤْمِنِينَ ﴿٦٤﴾

8/ENFÂL SURESİ-64. AYET (Meâlleri Kıyasla): Yâ eyyuhân nebiyyu hasbukallâhu ve menittebeake minel mu'minîn(mu'minîne).

Ey peygamber! Allah sana da yeter, sana uyan inanmış kişilere de.

يَا أَيُّهَا النَّبِيُّ حَرِّضِ الْمُؤْمِنِينَ عَلَى الْقِتَالِ إِن يَكُن مِّنكُمْ عِشْرُونَ صَابِرُونَ يَغْلِبُواْ مِئَتَيْنِ وَإِن يَكُن مِّنكُم مِّئَةٌ يَغْلِبُواْ أَلْفًا مِّنَ الَّذِينَ كَفَرُواْ بِأَنَّهُمْ قَوْمٌ لاَّ يَفْقَهُونَ ﴿٦٥﴾

8/ENFÂL SURESİ-65. AYET (Meâlleri Kıyasla): Yâ eyyuhân nebiyyu harridıl mu'minîne alâl kıtâl(kıtâli), in yekun minkum işrûne sâbirûne yaglibû mieteyn(mieteyni), ve in yekûn minkum mietun yaglibû elfen minellezîne keferû bi ennehum kavmun lâ yefkahûn (yefkahûne).

Ey peygamber! İnananları savaşmaya teşvik et. Sizden zor durumlara göğüs germesini bilen yirmi kişi çıkarsa, bunlar ikiyüz kişiye bedeldir. Sizden böyle yüz kişi çıkarsa, Allah'tan gelen gerçekleri örtbas etmeye kalkışanlardan bin kişiye bedeldir. Çünkü onlar her gerçeği ve bu savaştaki gerçekleri anlayamayan bir topluluktur.

الآنَ خَفَّفَ اللّهُ عَنكُمْ وَعَلِمَ أَنَّ فِيكُمْ ضَعْفًا فَإِن يَكُن مِّنكُم مِّئَةٌ صَابِرَةٌ يَغْلِبُواْ مِئَتَيْنِ وَإِن يَكُن مِّنكُمْ أَلْفٌ يَغْلِبُواْ أَلْفَيْنِ بِإِذْنِ اللّهِ وَاللّهُ مَعَ الصَّابِرِينَ ﴿٦٦﴾

8/ENFÂL SURESİ-66. AYET (Meâlleri Kıyasla): El'âne haffefallâhu ankum ve alime enne fîkum da'fâ(da'fen), fe in yekun minkum mietun sâbiratun yaglibû mieteyn(mieteyni), ve in yekun minkum elfun yaglibû elfeyni bi iznillâh(iznillâhi), vallâhu meas sâbirîn(sâbirîne).

Ama yine de Allah, şimdilik yükünüzü hafifletmiş bulunuyor. Çünkü zayıf olduğunuzu biliyor. Şöyle ki: Sizden eğer zor durumlarda, sabretmesini bilen yüz kişi çıkarsa, bunlar ikiyüz kişiyi yenip alteder ve sizden böyle bin kişi çıkarsa, Allah'ın izniyle ikibin kişiyi yenip altedebilir. Çünkü Allah zor durumlarda göğüs gerip dirençli davrananlarla beraberdir.

مَا كَانَ لِنَبِيٍّ أَن يَكُونَ لَهُ أَسْرَى حَتَّى يُثْخِنَ فِي الأَرْضِ تُرِيدُونَ عَرَضَ الدُّنْيَا وَاللّهُ يُرِيدُ الآخِرَةَ وَاللّهُ عَزِيزٌ حَكِيمٌ ﴿٦٧﴾

8/ENFÂL SURESİ-67. AYET (Meâlleri Kıyasla): Mâ kâne li nebiyyin en yekûne lehû esrâ hattâ yushıne fîl ard(ardı), turîdûne aradad dunyâ, vallâhu yurîdul âhirah(âhirate), vallâhu azîzun hakîm(hakîmun).

Yeryüzünde küfrün belini kırıp, tam hakimiyet sağlamadıkça hiçbir peygambere esir almak yakışık almaz. Siz bu dünyanın geçici kazançlarını istiyorsunuz. Ama Allah, sizin için ahiretteki cenneti elde etmenizi istiyor. Çünkü Allah en yüce iktidar sahibi olup, yaptığı herşeyi yerli yerince yapandır.

لَّوْلاَ كِتَابٌ مِّنَ اللّهِ سَبَقَ لَمَسَّكُمْ فِيمَا أَخَذْتُمْ عَذَابٌ عَظِيمٌ ﴿٦٨﴾

8/ENFÂL SURESİ-68. AYET (Meâlleri Kıyasla): Lev lâ kitâbun minallâhi sebeka le messekum fîmâ ehaztum azâbun azîm(azîmun).

Allah tarafından, önceden buyurulmuş böyle bir ilke olmasaydı, aldığınız bütün bu esirler yüzünden, başınıza mutlaka büyük bir azap çökerdi.

فَكُلُواْ مِمَّا غَنِمْتُمْ حَلاَلاً طَيِّبًا وَاتَّقُواْ اللّهَ إِنَّ اللّهَ غَفُورٌ رَّحِيمٌ ﴿٦٩﴾

8/ENFÂL SURESİ-69. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fe kulû mimmâ ganimtum halâlen tayyiben vettekullâh(vettekullâhe), innallâhe gafûrun rahîm(rahîmun).

Artık savaşta elde ettiğiniz ganimetlerden, helal ve temiz olarak kullanın ve yolunuzu Allah'ın kitabıyla bulmaya çalışın, şüphesiz ki Allah, çok bağışlayan ve acıyandır.

يَا أَيُّهَا النَّبِيُّ قُل لِّمَن فِي أَيْدِيكُم مِّنَ الأَسْرَى إِن يَعْلَمِ اللّهُ فِي قُلُوبِكُمْ خَيْرًا يُؤْتِكُمْ خَيْرًا مِّمَّا أُخِذَ مِنكُمْ وَيَغْفِرْ لَكُمْ وَاللّهُ غَفُورٌ رَّحِيمٌ ﴿٧٠﴾

8/ENFÂL SURESİ-70. AYET (Meâlleri Kıyasla): Yâ eyyuhân nebiyyu kul li men fî eydîkum minel esrâ in ya'lemillâhu fî kulûbikum hayran yu'tikum hayran mimmâ uhıze minkum ve yagfir lekum, vallâhu gafûrun rahîm(rahîmun).

Ey peygamber! Elinizdeki esirlere de ki: Eğer Allah, kalplerinizde bir hayır olduğunu bilirse size sizden alınan fidyeden daha değerlisini verir ve sizi bağışlar. Çünkü Allah çok bağışlayan ve çok acıyandır.

وَإِن يُرِيدُواْ خِيَانَتَكَ فَقَدْ خَانُواْ اللّهَ مِن قَبْلُ فَأَمْكَنَ مِنْهُمْ وَاللّهُ عَلِيمٌ حَكِيمٌ ﴿٧١﴾

8/ENFÂL SURESİ-71. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve in yurîdû hıyâneteke fe kad hânullâhe min kablu fe emkene minhum, vallâhu alîmun hakîm(hakîmun).

Ve eğer o esirler fidye ödemeyip, sahte müslüman olmak gibi bir hainliğe yeltenirlerse unutmasınlar ki, daha önce Allah'a da ihanet etmişlerdi de, bu yüzden Allah inananları, onlara karşı galip getirmişti. Çünkü Allah, herşeyi bilen ve yaptığı herşeyi yerli yerince yapandır.

إِنَّ الَّذِينَ آمَنُواْ وَهَاجَرُواْ وَجَاهَدُواْ بِأَمْوَالِهِمْ وَأَنفُسِهِمْ فِي سَبِيلِ اللّهِ وَالَّذِينَ آوَواْ وَّنَصَرُواْ أُوْلَئِكَ بَعْضُهُمْ أَوْلِيَاء بَعْضٍ وَالَّذِينَ آمَنُواْ وَلَمْ يُهَاجِرُواْ مَا لَكُم مِّن وَلاَيَتِهِم مِّن شَيْءٍ حَتَّى يُهَاجِرُواْ وَإِنِ اسْتَنصَرُوكُمْ فِي الدِّينِ فَعَلَيْكُمُ النَّصْرُ إِلاَّ عَلَى قَوْمٍ بَيْنَكُمْ وَبَيْنَهُم مِّيثَاقٌ وَاللّهُ بِمَا تَعْمَلُونَ بَصِيرٌ ﴿٧٢﴾

8/ENFÂL SURESİ-72. AYET (Meâlleri Kıyasla): İnnellezîne âmenû ve hâcerû ve câhedû bi emvâlihim ve enfusihim fî sebîlillâhi vellezîne âvev ve nasarû ulâike ba'duhum evliyâu ba'dın, vellezîne âmenû ve lem yuhâcirû mâ lekum min velâyetihim min şey'in hattâ yuhâcirû, ve inistensarûkum fîd dîni fe aleykumun nasru illâ alâ kavmin beynekum ve beynehum mîsâk(mîsâkun), vallâhu bimâ ta'melûne basîr(basîrun).

Öte yandan iman edip, hicret edenler ve Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla çaba gösterip duran kimselere ve hicret edenlere kol kanat açıp yardım edenlere gelince; işte bunlar gerçekten birbirlerinin dostudurlar. Fakat inanmış oldukları halde, sizin bölgenize göç etmemiş olan kimselere gelince; hicret edene kadar onların korunup gözetilmesinden siz hiçbir zaman sorumlu değilsiniz. Eğer onlar din hususunda sizden yardım isterlerse, yardım etmek üstünüze borçtur, yeter ki bu yardım kendileriyle aranızda antlaşma bulunan bir topluluğa karşı olmasın. Çünkü Allah yaptığınız herşeyi görmektedir.

وَالَّذينَ كَفَرُواْ بَعْضُهُمْ أَوْلِيَاء بَعْضٍ إِلاَّ تَفْعَلُوهُ تَكُن فِتْنَةٌ فِي الأَرْضِ وَفَسَادٌ كَبِيرٌ ﴿٧٣﴾

8/ENFÂL SURESİ-73. AYET (Meâlleri Kıyasla): Vellezîne keferû ba'duhum evliyâu ba'dın, illâ tef'alûhu tekun fitnetun fîl ardı ve fesâdun kebîr (kebîrun).

Bütün bunlarla birlikte unutmayın ki, Allah'tan gelen gerçekleri örtbas edenler, birbirlerinin yardımcıları ve dostlarıdır. Siz de birbirinizle öylece dost ve yardımcı olmaz iseniz, yeryüzünde fitne ve büyük bir karışıklık baş gösterecektir.

وَالَّذِينَ آمَنُواْ وَهَاجَرُواْ وَجَاهَدُواْ فِي سَبِيلِ اللّهِ وَالَّذِينَ آوَواْ وَّنَصَرُواْ أُولَئِكَ هُمُ الْمُؤْمِنُونَ حَقًّا لَّهُم مَّغْفِرَةٌ وَرِزْقٌ كَرِيمٌ ﴿٧٤﴾

8/ENFÂL SURESİ-74. AYET (Meâlleri Kıyasla): Vellezîne âmenû ve hâcerû ve câhedû fî sebîlillâhi vellezîne âvev ve nasarû ulâike humul mu'minûne hakkâ(hakkân), lehum magfiratun ve rızkun kerîm(kerîmun).

İman edip hicret eden ve Allah yolunda elinden gelen her türlü çabayı sarfeden kimselerle, onlara kol kanat gerip yardım eden kimseler: İşte bunlardır gerçekten inanan kimseler, onlar için bağışlanma ve bereketli rızıklar vardır.

وَالَّذِينَ آمَنُواْ مِن بَعْدُ وَهَاجَرُواْ وَجَاهَدُواْ مَعَكُمْ فَأُوْلَئِكَ مِنكُمْ وَأُوْلُواْ الأَرْحَامِ بَعْضُهُمْ أَوْلَى بِبَعْضٍ فِي كِتَابِ اللّهِ إِنَّ اللّهَ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيمٌ ﴿٧٥﴾

8/ENFÂL SURESİ-75. AYET (Meâlleri Kıyasla): Vellezîne âmenû min ba'du ve hâcerû ve câhedû meakum fe ulâike minkum, ve ûlûl erhâmi ba'duhum evlâ biba'dın fî kitâbillâh(kitâbillâhi), innallâhe bi kulli şey'in alîm(alîmun).

Sonradan iman edip te hicret eden ve Allah yolunda sizinle çaba sarfedenlere gelince, bunlar da sizdendirler; ama Allah'ın kitabına göre akrabalık bağıyla birbirine bağlı olan akrabalar, birbirlerine daha da yakındırlar, miraslarını paylaşacak kadar. Allah herşeyi hakkıyla bilendir.