Mekke döneminde inmiştir. 45 âyettir. Sûre, adını birinci âyette geçen “Fâtır” kelimesinden almıştır. Fâtır, yaratan, yoktan var eden demektir. Yine ilk âyette geçen “el-Melâike” kelimesinden dolayı “Melâike sûresi” diye de anılır.


وَمَا يَسْتَوِي الْبَحْرَانِ هَذَا عَذْبٌ فُرَاتٌ سَائِغٌ شَرَابُهُ وَهَذَا مِلْحٌ أُجَاجٌ وَمِن كُلٍّ تَأْكُلُونَ لَحْمًا طَرِيًّا وَتَسْتَخْرِجُونَ حِلْيَةً تَلْبَسُونَهَا وَتَرَى الْفُلْكَ فِيهِ مَوَاخِرَ لِتَبْتَغُوا مِن فَضْلِهِ وَلَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ ﴿١٢﴾


Ayet Transkripsiyonu ve Sade Meali

ve mâ yestevî el bahrâni hâzâ azbun furâtun sâigun şerâbu-hu ve hâzâ milhun ucâcun ve min kullin te'kulûne lahmen tariyyen ve testahricûne hilyeten telbesûne-hâ ve terâ el fulke fîhi mevâhira li tebtegû min fadli-hi ve lealle-kum teşkurûne
söz öbeklerinin üzerine farenizi sürükleyerek çevirilerini görebilirsiniz. Çevirileri tablo halinde görmek için buraya tıklayın
Kelime Türkçe karşılığı
ve mâ yestevî ve musavi olmaz, eşit olmaz
el bahrâni iki deniz
hâzâ bu
azbun lezzetli, tatlı
furâtun tatlı, susuzluğu gideren
sâigun boğazdan kolay geçen, içimi kolay
şerâbu-hu onun içimi
ve hâzâ ve bu
milhun tuzlu
ucâcun acı
ve min kullin ve hepsinden
te'kulûne yersiniz
lahmen et
tariyyen taze
ve testahricûne ve çıkarırsınız
hilyeten süs eşyaları
telbesûne-hâ onu giyersiniz, takarsınız
ve terâ ve görürsün
el fulke gemi(ler)
fîhi onun içinde, orada
mevâhira yarıp giden
li tebtegû aramanız, talep etmeniz için
min fadli-hi onun fazlından
ve lealle-kum ve umulur ki böylece siz
teşkurûne şükredersiniz

Ve iki deniz müsavi (eşit) olamaz. Bu lezzetli, tatlıdır. Susuzluğu gideren, içimi kolay olandır. Ve bu (diğeri) tuzludur, acıdır. Hepsinden taze et yersiniz. Ve giyeceğiniz (takacağınız) süs eşyası (inci, mercan) çıkarırsınız. Ve onun fazlından istemeniz için onda (suyu) yarıp giden gemiler görürsünüz. Umulur ki böylece şükredersiniz.

FÂTIR SURESİ 12. Ayeti Suat Yıldırım Meali

(Allah sınırsız miktarda birbirinden farklı varlıkları yaratabilir. Bu cümleden olarak) iki denizin suyu bir olmaz: şu tatlı, içimi âfiyetli, boğazdan kayıverir; o ise tuzlu, acıdır. Bununla beraber her iki denizden de taptaze et yersiniz ve takındığınız inci gibi süs eşyası çıkarırsınız. Allah’ın lütfundan nasip arayıp bulmak için gemilerin suları yardığını, denizlerde devamlı dolaştıklarını görürsün. Umulur ki bütün bu nimetlere şükredersiniz.

Suat Yıldırım