FÂTIR SURESİ 40. Ayeti Ahmed Hulusi Meali
Mekke döneminde inmiştir. 45 âyettir. Sûre, adını birinci âyette geçen “Fâtır” kelimesinden almıştır. Fâtır, yaratan, yoktan var eden demektir. Yine ilk âyette geçen “el-Melâike” kelimesinden dolayı “Melâike sûresi” diye de anılır.
قُلْ أَرَأَيْتُمْ شُرَكَاءكُمُ الَّذِينَ تَدْعُونَ مِن دُونِ اللَّهِ أَرُونِي مَاذَا خَلَقُوا مِنَ الْأَرْضِ أَمْ لَهُمْ شِرْكٌ فِي السَّمَاوَاتِ أَمْ آتَيْنَاهُمْ كِتَابًا فَهُمْ عَلَى بَيِّنَةٍ مِّنْهُ بَلْ إِن يَعِدُ الظَّالِمُونَ بَعْضُهُم بَعْضًا إِلَّا غُرُورًا ﴿٤٠﴾
Ayet Transkripsiyonu ve Sade Meali
(in ... illâ) gurûran
söz öbeklerinin üzerine farenizi sürükleyerek çevirilerini görebilirsiniz. Çevirileri tablo halinde görmek için buraya tıklayın
Kelime | Türkçe karşılığı |
---|---|
kul | de ki, söyle |
e raeytum | siz gördünüz mü? |
şurakâe-kum | sizin ortaklarınız |
ellezîne | ki onlar |
ted'ûne | tapıyorsunuz |
min dûni allâhi | Allah'tan başka |
erû-nî | bana gösterin |
mâzâ | ne, neyi |
halakû | halkettiler, yarattılar |
min el ardı | yerden, topraktan |
em | yoksa, veya (öyle) mi |
lehum | onların vardır |
şirkun | şirk, ortaklık |
fî es semâvâti | semalarda, göklerde |
em | yoksa, veya |
âteynâ-hum | onlara verdik |
kitâben | kitap |
fe | artık, öyleki, ... de, dahi |
hum | onlar |
alâ beyyinetin | beyyine üzerinde, delil üzerinde |
min-hu | ondan |
bel | hayır |
in (in ... illâ) | eğer, ... ise (sadece) |
yaıdu | vaadediyorlar, vaadederler |
ez zâlimûne | zalimler, zulmedenler |
ba'du-hum ba'dan | onların bir kısmı bir kısmına, birbirlerine |
illâ
(in ... illâ) |
ancak, sadece, ...'den başka
: (sadece, ancak) |
gurûran | aldatma, aldatıcı şeyler |
De ki: “Allah’tan başka taptığınız ortaklarınızı gördünüz mü? Bana gösterin! Yerden (topraktan) ne halkettiler (yarattılar). Veya onların göklerde ortakları mı var? Yoksa onlara kitap mı verdik de onlar, ondan (o kitaptan) bir beyyine (delil) üzerindeler mi (üzerinde mi oldular)? Hayır, zalimler sadece birbirlerine aldatıcı şeyler vaadederler.”
FÂTIR SURESİ 40. Ayeti Ahmed Hulusi Meali
De ki: "Allâh dûnunda tapındığınız ortaklarınızı - dostlarınızı gördünüz mü? Gösterin bana, arzdan ne yarattılar (bedeninizde ne tasarrufları oldu)?". . . Yoksa onların semâlarda bir ortaklığı mı var (bilinç dünyanıza farklı bir kendini bilme hâli mi oluşturdular siz kendinizi beden kabullenirken)? Yoksa kendilerine hakikat bilgisi (kitap) verdik de onlar ondan bir açık delil üzere midirler? Bilakis, zâlimler birbirlerine aldanıştan başka bir şey vadetmezler.
Ahmed Hulusi