Mekke döneminde inmiştir. 45 âyettir. Sûre, adını birinci âyette geçen “Fâtır” kelimesinden almıştır. Fâtır, yaratan, yoktan var eden demektir. Yine ilk âyette geçen “el-Melâike” kelimesinden dolayı “Melâike sûresi” diye de anılır.


وَلَوْ يُؤَاخِذُ اللَّهُ النَّاسَ بِمَا كَسَبُوا مَا تَرَكَ عَلَى ظَهْرِهَا مِن دَابَّةٍ وَلَكِن يُؤَخِّرُهُمْ إِلَى أَجَلٍ مُّسَمًّى فَإِذَا جَاء أَجَلُهُمْ فَإِنَّ اللَّهَ كَانَ بِعِبَادِهِ بَصِيرًا ﴿٤٥﴾


Ayet Transkripsiyonu ve Sade Meali

ve lev yuâhızu allâhu en nâse bi-mâ kesebû mâ terake alâ zahri-hâ min dâbbetin ve lâkin yuahhıru-hum ilâ ecelin musemmen fe izâ câe ecelu-hum fe innallâhe (inne allâhe) kâne bi ibâdi-hi basîran
söz öbeklerinin üzerine farenizi sürükleyerek çevirilerini görebilirsiniz. Çevirileri tablo halinde görmek için buraya tıklayın
Kelime Türkçe karşılığı
ve lev ve eğer, şayet, ... olsaydı
yuâhızu muaheze eder, sorgular
allâhu Allah
en nâse insanlar
bi-mâ sebebiyle
kesebû kazandılar
mâ terake terketmedi, bırakmadı
alâ zahri-hâ onun sırtında, onun üstünde
min dâbbetin bir dabbe, yürüyen bir canlı
ve lâkin ve lâkin
yuahhıru-hum onları tehir eder, erteler
ilâ ecelin bir zamana kadar
musemmen isimlendirilmiş, belirlenmiş
fe artık, fakat
izâ o zaman
câe geldi
ecelu-hum onların eceli, onların zamanının sonu
fe o zaman
innallâhe (inne allâhe) muhakkak ki Allah
kâne ... oldu, ... idi, ...dır
bi ibâdi-hi onun kullarını, kullarını
basîran gören

Ve eğer Allah insanları, kazandıkları şeyler sebebiyle muaheze etseydi (sorgulasaydı), onun üstünde (yeryüzünde) dabbe (yürüyen bir canlı) bırakmazdı. Ve lâkin belirlenmiş bir zamana kadar onları tehir eder (erteler). Fakat onların ecelleri geldiği zaman (hesaba çeker). Muhakkak ki Allah, kullarını görendir.

FÂTIR SURESİ 45. Ayeti Ahmet Varol Meali

Eğer Allah insanları işlediklerinden dolayı ele alsaydı onun üzerinde bir tek canlı bırakmazdı. Fakat onları belirli bir süreye kadar ertelemektedir. Ecelleri geldiğinde artık muhakkak ki Allah kullarını görmektedir.

Ahmet Varol