FETİH SURESİ 17. Ayeti Ömer Nasuhi Bilmen Meali
Medine döneminde inmiştir. 29 âyettir. Sûre, adını 1, 18 ve 27. âyetlerde geçen “fetih” kelimesinden almıştır.
لَيْسَ عَلَى الْأَعْمَى حَرَجٌ وَلَا عَلَى الْأَعْرَجِ حَرَجٌ وَلَا عَلَى الْمَرِيضِ حَرَجٌ وَمَن يُطِعِ اللَّهَ وَرَسُولَهُ يُدْخِلْهُ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِن تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ وَمَن يَتَوَلَّ يُعَذِّبْهُ عَذَابًا أَلِيمًا ﴿١٧﴾
Ayet Transkripsiyonu ve Sade Meali
leyse
alâ
el a'mâ
haracun
ve lâ
alâ
el a'raci
haracun
ve lâ
alâ
el marîdı
haracun
ve
men
yutıa
allâhe
ve
resûle-hu
yudhil-hu
cennâtin
tecrî
min
tahti-hâ
enhâru
ve
men
yetevelle
yuazzib-hu
azâben
elîmen
söz öbeklerinin üzerine farenizi sürükleyerek çevirilerini görebilirsiniz. Çevirileri tablo halinde görmek için buraya tıklayın
söz öbeklerinin üzerine farenizi sürükleyerek çevirilerini görebilirsiniz. Çevirileri tablo halinde görmek için buraya tıklayın
Kelime | Türkçe karşılığı |
---|---|
leyse | değil, yoktur |
alâ | üzerine, ...'e |
el a'mâ | âmâ, kör |
haracun | güçlük, zorluk, vebal |
ve lâ | ve yoktur |
alâ | üzerlerine |
el a'raci | aksak, topal |
haracun | güçlük, zorluk, vebal |
ve lâ | ve yoktur |
alâ | üzerine, ...'e |
el marîdı | hasta |
haracun | güçlük, zorluk, vebal |
ve | ve |
men | kim, kimse, kişi |
yutıa | itaat eder |
allâhe | Allah |
ve | ve |
resûle-hu | onun resûlü |
yudhil-hu | onu dahil eder, koyar |
cennâtin | cennetler |
tecrî | akar |
min | dan |
tahti-hâ | onun altı |
enhâru | nehirler |
ve | ve |
men | kim |
yetevelle | yüz çevirir, döner |
yuazzib-hu | onu azaplandırır, ona azap eder |
azâben | azap |
elîmen | elîm, acı |
Âmâlara, topallara ve hastalara bir güçlük (vebal) yoktur. Kim Allah’a ve O’nun Resûl’üne itaat ederse, altından nehirler akan cennetlere koyar. Ve kim (yüz çevirir) dönerse, ona elîm azapla azap eder.
FETİH SURESİ 17. Ayeti Ömer Nasuhi Bilmen Meali
Âmâ'ya güçlük yoktur ve topala güçlük yoktur, hasta olana da güçlük yoktur. Ve her kim Allah'a ve Peygamberine itaat ederse onu altından ırmaklar akar cennetlere girdirir ve her kim de yüz çevirirse onu da bir elîm azab ile azablandırır.
Ömer Nasuhi Bilmen