Medine döneminde inmiştir. 29 âyettir. Sûre, adını 1, 18 ve 27. âyetlerde geçen “fetih” kelimesinden almıştır.


إِذْ جَعَلَ الَّذِينَ كَفَرُوا فِي قُلُوبِهِمُ الْحَمِيَّةَ حَمِيَّةَ الْجَاهِلِيَّةِ فَأَنزَلَ اللَّهُ سَكِينَتَهُ عَلَى رَسُولِهِ وَعَلَى الْمُؤْمِنِينَ وَأَلْزَمَهُمْ كَلِمَةَ التَّقْوَى وَكَانُوا أَحَقَّ بِهَا وَأَهْلَهَا وَكَانَ اللَّهُ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيمًا ﴿٢٦﴾


Ayet Transkripsiyonu ve Sade Meali

iz ceale
(ceale fî)
ellezîne keferû fî kulûbi-him el hamiyyete hamiyyete el câhiliyyeti fe enzele allâhu sekînete-hu alâ resûli-hî ve alâ mu'minîne ve elzeme-hum kelimete takvâ ve kânû ehakka bi-hâ ve ehle-hâ ve kâne allâhu bi kulli şey'in alîmen
söz öbeklerinin üzerine farenizi sürükleyerek çevirilerini görebilirsiniz. Çevirileri tablo halinde görmek için buraya tıklayın
Kelime Türkçe karşılığı
iz ... olunca
ceale
(ceale fî)
kıldı, yaptı
: (yerleştirdi)
ellezîne onlar, ... olanlar
keferû inkâr ettiler, kâfir oldular
fî kulûbi-him onların kalplerinde, kalplerinin içine, kalplerine
el hamiyyete hamiyyet, gayret, ihtimam, himaye, muhafaza etme duygusu
hamiyyete el câhiliyyeti cahillik duygusu, cahiliyet taassubu
fe enzele böylece indirdi
allâhu Allah
sekînete-hu sekînetini, huzur ve güvenini
alâ üzerine
resûli-hî onun resûlü, kendi resûlü
ve alâ ve üzerine
mu'minîne mü'minler
ve elzeme-hum ve onlara elzem oldu, onlar hakettiler
kelimete kelime, söz
takvâ takva
ve kânû ve ... oldular
ehakka daha çok hak sahibi
bi-hâ ona
ve ehle-hâ ve ona ehil, lâyık
ve kâne ve oldu
allâhu Allah
bi kulli şey'in herşeyi
alîmen en iyi bilen

Kâfirler hamiyeti, cahiliye taassubunu kalplerine yerleştirince, Allah da Resûl’ünün ve mü’minlerin üzerine sekînetini indirdi. Ve takva sözü onlara elzem oldu (hakettiler). Ve onu (takva sahibi olmayı), en çok onlar hakettiler. Ve ona ehil (lâyık) oldular. Ve Allah, herşeyi en iyi bilendir.

FETİH SURESİ 26. Ayeti Celal Yıldırım Meali

Hani o inkâra sapanlar kalblerinde Cahiliyye Devri'nin gurur ve taassubunu alevlendirdikleri zaman Allah, Peygamberi ve mü'minler üzerine güven, huzur ve kalb sükûneti indirdi de onlara takva sözünü gerekli kıldı. Zaten onlar bu söze daha lâyık ve ehil idiler. Allah her şeyi bilendir.

Celal Yıldırım