FETİH SURESİ 29. Ayeti Ahmet Tekin Meali
Medine döneminde inmiştir. 29 âyettir. Sûre, adını 1, 18 ve 27. âyetlerde geçen “fetih” kelimesinden almıştır.
مُّحَمَّدٌ رَّسُولُ اللَّهِ وَالَّذِينَ مَعَهُ أَشِدَّاء عَلَى الْكُفَّارِ رُحَمَاء بَيْنَهُمْ تَرَاهُمْ رُكَّعًا سُجَّدًا يَبْتَغُونَ فَضْلًا مِّنَ اللَّهِ وَرِضْوَانًا سِيمَاهُمْ فِي وُجُوهِهِم مِّنْ أَثَرِ السُّجُودِ ذَلِكَ مَثَلُهُمْ فِي التَّوْرَاةِ وَمَثَلُهُمْ فِي الْإِنجِيلِ كَزَرْعٍ أَخْرَجَ شَطْأَهُ فَآزَرَهُ فَاسْتَغْلَظَ فَاسْتَوَى عَلَى سُوقِهِ يُعْجِبُ الزُّرَّاعَ لِيَغِيظَ بِهِمُ الْكُفَّارَ وَعَدَ اللَّهُ الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ مِنْهُم مَّغْفِرَةً وَأَجْرًا عَظِيمًا ﴿٢٩﴾
Ayet Transkripsiyonu ve Sade Meali
söz öbeklerinin üzerine farenizi sürükleyerek çevirilerini görebilirsiniz. Çevirileri tablo halinde görmek için buraya tıklayın
Kelime | Türkçe karşılığı |
---|---|
muhammedun | Hz. Muhammed (S.A.V) |
resûlu allâhi | Allah'ın Resûlü |
ve ellezîne | ve onlar, olanlar |
mea-hu | onunla beraber |
eşiddâu | daha şiddetli, çok şiddetli |
alâ | ...'a (karşı) |
kuffâri | kâfirler, inkârcılar |
ruhamâu | çok merhametli |
beyne-hum | kendi aralarında |
terâ-hum | onları görürsün |
rukkean | rükû halinde, rükû ederlerken |
succeden | secde halinde, secde ederlerken |
yebtegûne | isterler |
fadlen | fazıl |
min | ...'den |
allâhi | Allah |
ve | ve |
rıdvânen | rıza |
sîmâ-hum | onların nişaneleri, alâmetleri |
fî vucûhi-him | onların yüzlerinde (yüzlerinde var olan, yüzlerindeki) |
min | ...'den |
eseru | eserler, izler |
sucûdi | secdeler |
zâlike | işte bu, bu |
meselu-hum | onların örneği, durumu, özelliği, vasıfları |
fî et tevrâti | Tevrat'ta |
ve | ve |
meselu-hum | onların örneği, durumu, özelliği, vasıfları |
fi el incîli | İncil'de |
ke | gibi |
zer'in | ekin |
ahrace | çıkardı |
şat'e-hu | onun filizi, filizini |
fe | sonra, böylece |
âzere-hu | onu kuvvetlendirdi |
fe | sonra, böylece |
istagleza | galiz hale getirdi, kalınlaştırdı |
fe | sonra, böylece |
istevâ | sevva oldu, yöneldi, doğruldu, yükseldi |
alâ | üzerinde |
sûkı-hî | kendi gövdesi |
yu'cibu | hoşuna gider |
ez zurrâa | ekinciler, çiftçiler |
li yagîza | öfkelendirmek için |
bi him | onunla (onlarla) |
el kuffâr(kuffâra) | kâfirler |
vaada allâhu | Allah vaadetti |
ellezîne | onlar |
âmenû | âmenû oldular, Allah'a ulaşmayı dilediler |
ve | ve |
amilû es sâlihâti | salih amel (nefs tezkiye edici amel) işlediler |
min-hum | onlardan |
magfiraten | mağfiret |
ve | ve |
ecren | bir ecir |
azîmen | büyük |
Allah’ın Resûl’ü Hz. Muhammed (S.A.V) ve O’nunla beraber olanlar, kâfirlere karşı çok şiddetli; kendi aralarında çok merhametlidirler. Onları rükû ederken, secde ederken ve Allah’dan fazl ve rıza isterken görürsün. Onların alâmetleri yüzlerindeki secde izleridir. İşte bunlar, onların Tevrat’taki ve İncil’deki vasıflarıdır. Filizini çıkaran sonra onu kuvvetlendiren, böylece kalınlaşan, sonunda gövdesi üzerinde yükselen, çiftçilerin hoşuna giden ekin gibidir. Onlarla kâfirleri öfkelendirmek içindir. Ve Allah, onlardan âmenû olanlara (Allah’a ulaşmayı dileyenlere) ve salih amel (nefs tezkiyesi) yapanlara mağfiret ve büyük ecir vaadetti.
FETİH SURESİ 29. Ayeti Ahmet Tekin Meali
Muhammed, Allah’ın ilâhî hükümleri icraya, ülkeyi imara, dünya düzenini kurmaya, sağlamaya memur tek yetkili Rasûlüdür. Onunla beraber bulunanlar, müslümanlar, kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına iterek örtbas edip inkârda ısrar eden kâfirlere karşı güçlü, kararlı ve tavizsiz, başları dik, aralarında engin merhamet sahibidirler. Onları, cemaat halinde rükûa varırlarken namazlarda, saygıyla Allah’ın emirlerine itaat ederek İslâmî faaliyetlerde, kamu hizmetlerinde, secdelerde görürsün. Allah’ın lütfunu ve O’nun rızasını, rızasına ulaşma mertebesini isterler. Yüzlerindeki secde izlerinden tanınırlar. Bu onların, yazılı ve şifahî bilgileri, sünneti içeren Tevrat’taki vasıflarıdır. İncil’deki vasıfları da şöyledir: Onlar, filizini yarıp çıkarmış, gittikçe kuvvetlenerek kalınlaşmış, gövdesi üzerine dikilmiş çiftçilerin hoşuna giden ekine benzer. Allah böylece, onları çoğaltıp kuvvetlendirmekle kâfirleri öfkelendirir. Allah mü’minlerden, imanda kemale erip, hâlis niyet ve amaçlarla, İslâm esaslarını, İslâmî düzeni hayata geçirenlere, iş barışı içinde bilinçli, planlı, mükemmel, meşrû, faydalı, verimli çalışarak nimetin-ürünün bollaşmasını sağlayanlara, yerinde, haklı çıkışlar yaparak, düzelmeye, iyiliğe, iyileştirmeye ön ayak olanlara, cârî-kalıcı hayırlar-sâlih ameller işleyenlere koruma kalkanı, bağışlanma ve büyük bir mükâfat va’detmiştir.
Ahmet Tekin