HADÎD SURESİ 16. Ayeti Ahmet Tekin Meali
Medine döneminde inmiştir. 29 âyettir. Sûre, adını 25. âyette geçen “el-Hadîd” kelimesinden almıştır. Hadîd, demir demektir.
أَلَمْ يَأْنِ لِلَّذِينَ آمَنُوا أَن تَخْشَعَ قُلُوبُهُمْ لِذِكْرِ اللَّهِ وَمَا نَزَلَ مِنَ الْحَقِّ وَلَا يَكُونُوا كَالَّذِينَ أُوتُوا الْكِتَابَ مِن قَبْلُ فَطَالَ عَلَيْهِمُ الْأَمَدُ فَقَسَتْ قُلُوبُهُمْ وَكَثِيرٌ مِّنْهُمْ فَاسِقُونَ ﴿١٦﴾
Ayet Transkripsiyonu ve Sade Meali
söz öbeklerinin üzerine farenizi sürükleyerek çevirilerini görebilirsiniz. Çevirileri tablo halinde görmek için buraya tıklayın
Kelime | Türkçe karşılığı |
---|---|
e lem ye'ni | gelmedi mi? |
li ellezîne | o kimseler için, onlar için, ... olanlar için |
âmenû | îmân ettiler, âmenû oldular |
en tahşea | huşûya ulaşmak, huşû duymak |
kulûbu-hum | onların kalpleri |
li zikri allâhi | Allah'ın zikri için |
ve | ve |
mâ | şey |
nezele | indirdi |
min el hakki | Hakk'tan |
ve lâ yekûnû | ve olmayın |
ke ellezîne | onlar gibi |
ûtû | verildi |
el kitâbe | kitap |
min kablu | daha önceden, daha önce |
fe | artık, böylece |
tâle | geçti |
aleyhim | onların üzerinde |
el emedu | uzun zaman |
fe | artık, böylece |
kaset | katılaştı |
kulûbu-hum | onların kalpleri |
ve kesîrun | ve çok, çoğu |
min-hum | onlardan |
fâsikûne | fasıklar, fıska düşenler, hidayete erdikten sonra tekrar dalâlete düşenler |
Allah’ın zikri ile ve Hakk’tan inen şeyle (Allah’ın nurları ile), âmenû olanların (Allah’a ulaşmayı dileyenlerin) kalplerinin huşû duyma zamanı gelmedi mi? Kendilerine daha önce kitap verilip de böylece üzerinden uzun zaman geçince, artık (zikri unuttukları için) kalpleri katılaşan kimseler gibi olmasınlar. Onlardan çoğu fasıklardır.
HADÎD SURESİ 16. Ayeti Ahmet Tekin Meali
Allah’ı zikretmek ve gerekçeli, hikmete dayalı, toplumda hakça düzeni gerçekleştirecek Hak kitap Kur’ân’dan inen âyetleri anlatmak, tebliğ etmek için, tam bir samimiyetle Allah’a imanın, kulluk ve itaatin şuuruna erip saygı göstererek mü’minlerin akıllarının, ruhlarının kıpırdanma zamanı gelmedi mi? Onlar, daha önce kendilerine verilen kutsal kitaplardaki emir ve hükümleri uygulamakla sorumlu tutulanlar gibi olmasınlar. Onların üzerinden uzun zaman geçmiş ve kafaları kalınlaşmış, kalpleri katılaşmıştı. Onların çoğu da doğru ve mantıklı düşünmeyi, hak dini terkeden fâsıktı, âsi ve bozguncu bir topluluk idi.
Ahmet Tekin