HAŞR SURESİ 14. Ayeti Tefhim-ul Kuran Meali
Medine döneminde inmiştir. 24 âyettir. Sûre, adını ikinci ayette geçen “el-Haşr” kelimesinden almıştır. Haşr, toplamak demektir.
لَا يُقَاتِلُونَكُمْ جَمِيعًا إِلَّا فِي قُرًى مُّحَصَّنَةٍ أَوْ مِن وَرَاء جُدُرٍ بَأْسُهُمْ بَيْنَهُمْ شَدِيدٌ تَحْسَبُهُمْ جَمِيعًا وَقُلُوبُهُمْ شَتَّى ذَلِكَ بِأَنَّهُمْ قَوْمٌ لَّا يَعْقِلُونَ ﴿١٤﴾
Ayet Transkripsiyonu ve Sade Meali
lâ yukâtilûne-kum
cemîan
illâ
fî kuran
muhassanetin
ev
min verâi
cudurin
be'su-hum
beyne-hum
şedîdun
tahsebu-hum
cemîan
ve kulûbu-hum
şettâ
zâlike
bi enne-hum
kavmun
lâ ya'kılûne
söz öbeklerinin üzerine farenizi sürükleyerek çevirilerini görebilirsiniz. Çevirileri tablo halinde görmek için buraya tıklayın
söz öbeklerinin üzerine farenizi sürükleyerek çevirilerini görebilirsiniz. Çevirileri tablo halinde görmek için buraya tıklayın
Kelime | Türkçe karşılığı |
---|---|
lâ yukâtilûne-kum | sizinle savaşamazlar |
cemîan | toplu halde, toplu olarak |
illâ | ancak, hariç, ...'den başka |
fî kuran | beldelerde, şehirlerde |
muhassanetin | sağlamlaştırılmış, muhafaza altına alınmış, korunmuş |
ev | veya |
min verâi | arkasından |
cudurin | duvarlar |
be'su-hum | onların çarpışmaları |
beyne-hum | kendi aralarında |
şedîdun | şiddetli |
tahsebu-hum | sen onları sanırsın, zannedersin |
cemîan | toplu halde |
ve kulûbu-hum | ve onların kalpleri |
şettâ | parçalanmış, dağınık |
zâlike | işte bu, bu |
bi enne-hum | onların ... olmaları sebebiyle |
kavmun | kavim |
lâ ya'kılûne | akıl etmezler |
Onlar, korunmuş şehir içinde veya duvarlar arkasında (surlar içinde) olmadıkça, sizinle toplu olarak savaşamazlar. Onların kendi aralarındaki çarpışmaları şiddetlidir. Sen onları toplu sanırsın, (oysa) onların kalpleri dağınıktır. Bu, onların akıl etmez bir kavim olmaları sebebiyledir.
HAŞR SURESİ 14. Ayeti Tefhim-ul Kuran Meali
Onlar, iyice korunmuş şehirlerde veya duvar arkasında olmaksızın sizinle toplu bir halde savaşmazlar. Kendi aralarındaki çarpışmaları ise pek şiddetlidir. Sen onları birlik sanırsın, oysa kalpleri paramparçadır. Bu, gerçekten onların akletmeyen bir kavim olmaları dolayısıyla böyledir.
Tefhim-ul Kuran