HÛD SURESİ 116. Ayeti Ahmet Tekin Meali
Mekke döneminde inmiştir. 123 âyettir. Sûre, adını içinde söz konusu edilen Hûd peygamberden almıştır.
فَلَوْلاَ كَانَ مِنَ الْقُرُونِ مِن قَبْلِكُمْ أُوْلُواْ بَقِيَّةٍ يَنْهَوْنَ عَنِ الْفَسَادِ فِي الأَرْضِ إِلاَّ قَلِيلاً مِّمَّنْ أَنجَيْنَا مِنْهُمْ وَاتَّبَعَ الَّذِينَ ظَلَمُواْ مَا أُتْرِفُواْ فِيهِ وَكَانُواْ مُجْرِمِينَ ﴿١١٦﴾
Ayet Transkripsiyonu ve Sade Meali
(teref) fî-hi ve kânû mucrimîne
söz öbeklerinin üzerine farenizi sürükleyerek çevirilerini görebilirsiniz. Çevirileri tablo halinde görmek için buraya tıklayın
Kelime | Türkçe karşılığı |
---|---|
fe | o zaman, bu durumda |
lev lâ kâne | olmaz mıydı, olmasaydı |
min el kurûni | nesillerden (asırlardan) |
min kabli-kum | sizden öncekilerden |
ûlû bakıyyetin | bakiye sahipleri (asırlarca münkerden nehyedenler ve ma'rufla emredenler) |
yenhevne | nehyederler, men ederler |
an el fesâdi | fesat(lar)dan |
fi el ardı | yeryüzünde |
illâ kalîlen | pek azı hariç |
mimmen (min men) enceynâ | kurtardıklarımızdan |
min-hum | onlardan |
vettebea (ve ittebea) | ve tâbî oldular |
ellezîne zalemû | zulmeden kimseler |
mâ utrifû
(teref) |
şımartıldıkları şeyler (mal, mülk)
: (şımarıklık, ni'met ve bolluk içinde olup şımarmak) |
fî-hi | onun içinde, onda (o şeylerde) |
ve kânû | ve oldular |
mucrimîne | mücrimler, suçlular, günahkârlar |
Bu durumda, sizden önceki nesillerden bakiye sahiplerinden (asırlarca münkerden nehyedenler ve ma’rufla emredenler) onlardan kurtardıklarımızdan pek azı dışındakilerden de bir kısmı, yeryüzünde fesattan nehyetseler (men) olmaz mıydı? Zalim olanlar, onları şımartan şeylere (mal, mülk) tâbî oldular. Ve mücrimler (suçlular) oldular.
HÛD SURESİ 116. Ayeti Ahmet Tekin Meali
Sizden önceki asırlarda yaşayan nesiller içinden, akıllı, ileri görüşlü, dindar fazilet sahipleri, yeryüzünde insanları bozgunculuktan, yozlaşmaktan, bunların savunuculuğunu, sözcülüğünü yapmaktan vazgeçirmeye çalışsalardı, ne iyi olurdu. Ancak, onların içinden kurtardığımız pek az kimse bunu yaptı. İsyan ile, inkâr ile, baskı zulüm ve işkence ile temel hak ve hürriyetleri Allah yolunu, Allah yolundaki faaliyetleri engelleyen, haksızlık eden zâlimler ise, kendilerine verilen servetin, eğlencenin, şımartıldıkları refahın peşine düştüler. Onlar zaten İslâm’a planlı cephe alarak, müslümanlığı, müslüman nesilleri yozlaştırma, yok etme suçu işleyen güç ve iktidar sahibi âsi, suçlu, günahkâr idiler.
Ahmet Tekin