HÛD SURESİ 116. Ayeti Ali Ünal Meali
Mekke döneminde inmiştir. 123 âyettir. Sûre, adını içinde söz konusu edilen Hûd peygamberden almıştır.
فَلَوْلاَ كَانَ مِنَ الْقُرُونِ مِن قَبْلِكُمْ أُوْلُواْ بَقِيَّةٍ يَنْهَوْنَ عَنِ الْفَسَادِ فِي الأَرْضِ إِلاَّ قَلِيلاً مِّمَّنْ أَنجَيْنَا مِنْهُمْ وَاتَّبَعَ الَّذِينَ ظَلَمُواْ مَا أُتْرِفُواْ فِيهِ وَكَانُواْ مُجْرِمِينَ ﴿١١٦﴾
Ayet Transkripsiyonu ve Sade Meali
(teref) fî-hi ve kânû mucrimîne
söz öbeklerinin üzerine farenizi sürükleyerek çevirilerini görebilirsiniz. Çevirileri tablo halinde görmek için buraya tıklayın
Kelime | Türkçe karşılığı |
---|---|
fe | o zaman, bu durumda |
lev lâ kâne | olmaz mıydı, olmasaydı |
min el kurûni | nesillerden (asırlardan) |
min kabli-kum | sizden öncekilerden |
ûlû bakıyyetin | bakiye sahipleri (asırlarca münkerden nehyedenler ve ma'rufla emredenler) |
yenhevne | nehyederler, men ederler |
an el fesâdi | fesat(lar)dan |
fi el ardı | yeryüzünde |
illâ kalîlen | pek azı hariç |
mimmen (min men) enceynâ | kurtardıklarımızdan |
min-hum | onlardan |
vettebea (ve ittebea) | ve tâbî oldular |
ellezîne zalemû | zulmeden kimseler |
mâ utrifû
(teref) |
şımartıldıkları şeyler (mal, mülk)
: (şımarıklık, ni'met ve bolluk içinde olup şımarmak) |
fî-hi | onun içinde, onda (o şeylerde) |
ve kânû | ve oldular |
mucrimîne | mücrimler, suçlular, günahkârlar |
Bu durumda, sizden önceki nesillerden bakiye sahiplerinden (asırlarca münkerden nehyedenler ve ma’rufla emredenler) onlardan kurtardıklarımızdan pek azı dışındakilerden de bir kısmı, yeryüzünde fesattan nehyetseler (men) olmaz mıydı? Zalim olanlar, onları şımartan şeylere (mal, mülk) tâbî oldular. Ve mücrimler (suçlular) oldular.
HÛD SURESİ 116. Ayeti Ali Ünal Meali
Ne olurdu, sizden önce (helâk edilen) nesiller içinde (iman, ilim, ahlâk ve salih davranışlar gibi) kalıcı faziletler sahibi ve Allah yanında kalıcılığı olan değerleri gaye edinmiş bazı insanlar bulunsaydı da, yeryüzünde bozgunculuk çıkmaması için çalışsalardı. Ne yazık ki, onların içinde bu vazifeyi yapıp da kurtardığımız pek az kişi vardı. En büyük zulüm (olan Allah’a şirk koşma) suçunu işledikleri gibi, insanların haklarına da tecavüz edip neticede kendilerine yazık edenlere gelince: onlar, içine dalıp gittikleri zevk ve safa peşinde koştular hep ve sürekli günah hasadıyla meşgul oldular.
Ali Ünal