Mekke döneminde inmiştir. 123 âyettir. Sûre, adını içinde söz konusu edilen Hûd peygamberden almıştır.


فَلَوْلاَ كَانَ مِنَ الْقُرُونِ مِن قَبْلِكُمْ أُوْلُواْ بَقِيَّةٍ يَنْهَوْنَ عَنِ الْفَسَادِ فِي الأَرْضِ إِلاَّ قَلِيلاً مِّمَّنْ أَنجَيْنَا مِنْهُمْ وَاتَّبَعَ الَّذِينَ ظَلَمُواْ مَا أُتْرِفُواْ فِيهِ وَكَانُواْ مُجْرِمِينَ ﴿١١٦﴾


Ayet Transkripsiyonu ve Sade Meali

fe lev lâ kâne min el kurûni min kabli-kum ûlû bakıyyetin yenhevne an el fesâdi fi el ardı illâ kalîlen mimmen (min men) enceynâ min-hum vettebea (ve ittebea) ellezîne zalemû mâ utrifû
(teref)
fî-hi ve kânû mucrimîne
söz öbeklerinin üzerine farenizi sürükleyerek çevirilerini görebilirsiniz. Çevirileri tablo halinde görmek için buraya tıklayın
Kelime Türkçe karşılığı
fe o zaman, bu durumda
lev lâ kâne olmaz mıydı, olmasaydı
min el kurûni nesillerden (asırlardan)
min kabli-kum sizden öncekilerden
ûlû bakıyyetin bakiye sahipleri (asırlarca münkerden nehyedenler ve ma'rufla emredenler)
yenhevne nehyederler, men ederler
an el fesâdi fesat(lar)dan
fi el ardı yeryüzünde
illâ kalîlen pek azı hariç
mimmen (min men) enceynâ kurtardıklarımızdan
min-hum onlardan
vettebea (ve ittebea) ve tâbî oldular
ellezîne zalemû zulmeden kimseler
mâ utrifû
(teref)
şımartıldıkları şeyler (mal, mülk)
: (şımarıklık, ni'met ve bolluk içinde olup şımarmak)
fî-hi onun içinde, onda (o şeylerde)
ve kânû ve oldular
mucrimîne mücrimler, suçlular, günahkârlar

Bu durumda, sizden önceki nesillerden bakiye sahiplerinden (asırlarca münkerden nehyedenler ve ma’rufla emredenler) onlardan kurtardıklarımızdan pek azı dışındakilerden de bir kısmı, yeryüzünde fesattan nehyetseler (men) olmaz mıydı? Zalim olanlar, onları şımartan şeylere (mal, mülk) tâbî oldular. Ve mücrimler (suçlular) oldular.

HÛD SURESİ 116. Ayeti Celal Yıldırım Meali

Sizden önceki nesillerden akıl ve idrâk sahiplerinin yeryüzünde fitne ve fesadı yasaklamaları gerekmiyor muydu ? Onlardan kurtardığımızın pek azı ancak (bu fazileti gösterip mücâdele etmişti). O zulmedenler ise kendilerine sunulan refahın peşine düştüler, zaten onlar suçlu günahkârlar idi.

Celal Yıldırım