Mekke döneminde inmiştir. 52 âyettir. İçinde Hz. İbrahim'den ve ailesinden söz edildiği için bu adı almıştır.


اللّهِ الَّذِي لَهُ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الأَرْضِ وَوَيْلٌ لِّلْكَافِرِينَ مِنْ عَذَابٍ شَدِيدٍ ﴿٢﴾


Ayet Transkripsiyonu ve Sade Meali

allâhi ellezî lehu fî es semâvâti ve mâ fî el ardı ve veylun li el kâfirîne min azâbin şedîdin
söz öbeklerinin üzerine farenizi sürükleyerek çevirilerini görebilirsiniz. Çevirileri tablo halinde görmek için buraya tıklayın
Kelime Türkçe karşılığı
allâhi Allah
ellezî o ki
lehu onundur
şeyler, ne varsa
fî es semâvâti göklerde, semalarda
ve mâ ve şeyler, ne varsa
fî el ardı yerde
ve veylun ve vay haline, yazıklar olsun
li el kâfirîne inkâr edenler, kâfirler için, kâfirlere
min azâbin (azaplardan bir) azap
şedîdin şiddetli

O Allah ki; semalarda ve yeryüzünde ne varsa O’nundur. Şiddetli azaptan dolayı kâfirlerin vay haline.

İBRÂHÎM SURESİ 2. Ayeti Suat Yıldırım Meali

(1-3) Elif, Lâm, Râ. Bu, Rab’lerinin izniyle insanları karanlıklardan aydınlığa, azîz ve hamîd (üstün kudret sahibi ve her işi övgüye lâyık olan) Allah’ın yoluna, göklerde ve yerdeki her şeyin sahibinin yoluna insanları çıkarman için sana indirdiğimiz bir kitaptır. Kendilerini bekleyen o çetin azaptan ötürü vay o inkârcıların hallerine! Vay onlara ki, âhirete inanmalarına rağmen, bile bile dünyayı âhirete tercih ederler. İnsanları Allah yolundan çevirir de o yolu eğri büğrü göstermek isterler. İşte onlar haktan, doğru yoldan çok uzak bir sapıklık içindedirler.

Suat Yıldırım