İSRÂ SURESİ 51. Ayeti Ali Ünal Meali
26,32,33 ve 57. âyetler ile 73-80. âyetler Medine döneminde, diğerleri Mekke döneminde inmiştir. 111 âyettir. Sûre, adını ilk âyetin konusu olan “İsrâ” olayından almıştır. “Geceleyin yürütmek” anlamına gelen “İsrâ”, Mîrac yolculuğunda, Hz. Peygamberin bir gece, Mekke’den Kudüs’e götürülmesini ifade eder. Sûrenin diğer bir adı da “Benî İsrâil Sûresi”dir.
أَوْ خَلْقًا مِّمَّا يَكْبُرُ فِي صُدُورِكُمْ فَسَيَقُولُونَ مَن يُعِيدُنَا قُلِ الَّذِي فَطَرَكُمْ أَوَّلَ مَرَّةٍ فَسَيُنْغِضُونَ إِلَيْكَ رُؤُوسَهُمْ وَيَقُولُونَ مَتَى هُوَ قُلْ عَسَى أَن يَكُونَ قَرِيبًا ﴿٥١﴾
Ayet Transkripsiyonu ve Sade Meali
(angada) ileyke ruûse-hum ve yekûlûne metâ huve kul asâ en yekûne karîben
söz öbeklerinin üzerine farenizi sürükleyerek çevirilerini görebilirsiniz. Çevirileri tablo halinde görmek için buraya tıklayın
Kelime | Türkçe karşılığı |
---|---|
ev | veya |
halkan | yaratılış |
mim mâ (min mâ) | şeyden |
yekburu | büyür, büyük olur, büyüyen (bir şey) |
fî sudûri-kum | gönlünüzde, içinizde, hayalinizde |
fe se yekûlûne | o zaman diyecekler |
men | kim |
yuîdu-nâ | bizi geri çevirir, çevirecek |
kulillezî (kul ellezî) | de ki o |
fetara-kum | sizi yarattı |
evvele | ilk, evvelce |
merratin | kere, defa |
fe se yungıdûne
(angada) |
o zaman, bunun üzerine sallayacaklar
: (salladı) |
ileyke | sana |
ruûse-hum | onların başları, başlarını |
ve yekûlûne | ve derler, diyecekler |
metâ | ne zaman |
huve | o |
kul | de |
asâ | umulur ki, belki, muhtemel |
en yekûne | olmak, olması |
karîben | pek yakın, yakın |
“Veya gönlünüzde büyüyen (daha büyük ve çok kuvvetli, güçlü olarak hayal ettiğiniz) başka bir yaratılış olsun. O zaman da bizi, kim (hayata) geri çevirecek?” diyecekler. “Sizi ilk defa yaratan.” de! Bunun üzerine sana başlarını (alaylı bir tarzda) sallayarak: “O, ne zaman?” diyecekler. De ki: “(Onun) yakın olması muhtemeldir.”
İSRÂ SURESİ 51. Ayeti Ali Ünal Meali
“İsterse, yeniden yaratılmanız aklınızca imkânsız gibi görünen bir başka madde: (her ne olur ve neye dönerseniz dönün yine diriltileceksiniz.)” Bu defa, “İyi de,” diyeceklerdir, “bizi yeniden hayata iade edecek kimmiş?” De ki: “Sizi ta baştan belli hususiyetlerle kim yaratmışsa O!” Bu sefer, güya hayret etmiş gibi alaylı alaylı başlarını sana doğru sallayacak ve “Pekiyi, ne zaman?” diye soracaklardır. De ki: “Belki de pek yakında!”
Ali Ünal