KEHF SURESİ 17. Ayeti Ali Ünal Meali
Mekke döneminde inmiştir. 28. âyetin Medine döneminde indiği de rivayet edilmiştir. 110 âyettir. Sûre, adını; ilk defa dokuzuncu âyette olmak üzere, birkaç yerde geçen “kehf” kelimesinden almıştır. Kehf, mağara demektir.
وَتَرَى الشَّمْسَ إِذَا طَلَعَت تَّزَاوَرُ عَن كَهْفِهِمْ ذَاتَ الْيَمِينِ وَإِذَا غَرَبَت تَّقْرِضُهُمْ ذَاتَ الشِّمَالِ وَهُمْ فِي فَجْوَةٍ مِّنْهُ ذَلِكَ مِنْ آيَاتِ اللَّهِ مَن يَهْدِ اللَّهُ فَهُوَ الْمُهْتَدِي وَمَن يُضْلِلْ فَلَن تَجِدَ لَهُ وَلِيًّا مُّرْشِدًا ﴿١٧﴾
Ayet Transkripsiyonu ve Sade Meali
söz öbeklerinin üzerine farenizi sürükleyerek çevirilerini görebilirsiniz. Çevirileri tablo halinde görmek için buraya tıklayın
Kelime | Türkçe karşılığı |
---|---|
ve terâ | ve görürsün |
eş şemse | güneş |
izâ taleat | doğduğu zaman |
tezâveru | (ziyaret eder) uğrar, meyleder, gelir |
an kehfi-him | onların mağarasından (mağarasına) |
zâte el yemîni | sağ taraf |
ve izâ garabet | ve battığı zaman |
takrıdu-hum | onların kenarlarından, yanlarından geçer |
zâte eş şimâli | sol taraf |
ve hum | ve onlar |
fî | içinde |
fecvetin | geniş yer, mağaranın içindeki geniş saha |
min-hu | ondan |
zâlike | işte bu |
min âyâti allâhi | Allah'ın âyetlerinden, mucizelerinden |
men | kim, kimi |
yehdi allâhu | Allah hidayete erdirir, Allah'a ulaştırır |
fe | böylece, işte |
huve | o |
el muhtedi | hidayete eren kişi, hidayete ermiş kişi |
ve men | ve kim, kimi |
yudlil | dalâlette bırakır |
fe len tecide | artık bulamazsın |
lehu | onun için |
veliyyen | velî, dost, evliya |
murşiden | bir mürşid, irşad eden |
Ve güneşin doğduğu zaman mağaralarının sağ tarafından geldiğini ve battığı zaman sol taraftan onların yanlarından geçtiğini görürsün. Ve onlar, onun (mağaranın) geniş sahası içinde bulunuyorlardı. İşte bu, Allah’ın âyetlerinden (mucizelerinden)dir. Allah, kimi Kendisine ulaştırırsa, işte o hidayete ermiştir. Ve kimi dalâlette bırakırsa (kim Allah’a ulaşmayı dilemezse) artık onun için velî mürşid (irşad eden evliya) bulunmaz.
KEHF SURESİ 17. Ayeti Ali Ünal Meali
(Mağaraya girdiler ve derin bir uykuya daldılar). Onlara baksaydın görürdün ki, güneş doğduğu zaman içinde bulundukları mağaranın sağından dolaşıyor, batarken sol taraftan onları makaslıyordu; onlar ise, mağaranın tam içinde geniş bir alanda idiler. Onların bu durumu, Allah’ın âyetlerindendir. Allah kimi doğru yola iletirse doğru yolda olan sadece odur. Kimi de saptırırsa, artık onun için doğruyu gösterecek bir dost, bir sahip bulamazsın.
Ali Ünal