KEHF SURESİ 19. Ayeti Süleyman Ateş Meali
Mekke döneminde inmiştir. 28. âyetin Medine döneminde indiği de rivayet edilmiştir. 110 âyettir. Sûre, adını; ilk defa dokuzuncu âyette olmak üzere, birkaç yerde geçen “kehf” kelimesinden almıştır. Kehf, mağara demektir.
وَكَذَلِكَ بَعَثْنَاهُمْ لِيَتَسَاءلُوا بَيْنَهُمْ قَالَ قَائِلٌ مِّنْهُمْ كَمْ لَبِثْتُمْ قَالُوا لَبِثْنَا يَوْمًا أَوْ بَعْضَ يَوْمٍ قَالُوا رَبُّكُمْ أَعْلَمُ بِمَا لَبِثْتُمْ فَابْعَثُوا أَحَدَكُم بِوَرِقِكُمْ هَذِهِ إِلَى الْمَدِينَةِ فَلْيَنظُرْ أَيُّهَا أَزْكَى طَعَامًا فَلْيَأْتِكُم بِرِزْقٍ مِّنْهُ وَلْيَتَلَطَّفْ وَلَا يُشْعِرَنَّ بِكُمْ أَحَدًا ﴿١٩﴾
Ayet Transkripsiyonu ve Sade Meali
(zekâ) taâmen fel ye'tikum (fe li ye'tikum) bi rızkın min-hu ve li yetelattaf ve lâ yuş'ıranne bi-kum ehaden
söz öbeklerinin üzerine farenizi sürükleyerek çevirilerini görebilirsiniz. Çevirileri tablo halinde görmek için buraya tıklayın
Kelime | Türkçe karşılığı |
---|---|
ve kezâlike | ve böylece |
beasnâ-hum | onları dirilttik, uyandırdık |
li yetesâelû | karşılıklı birbirlerine sorsunlar diye |
beyne-hum, | aralarında |
kâle | dedi |
kâilun | diyen, söyleyen, konuşan |
min-hum | onlardan |
kem lebistum | ne kadar kaldınız |
kâlû | dediler |
lebisnâ | biz kaldık |
yevmen | bir gün |
ev | veya |
ba'da yevmin | günün bir kısmı |
kâlû | dediler |
rabbu-kum | sizin Rabbiniz |
a'lemu | en iyi, daha iyi bilir |
bi mâ lebistum | siz ne kadar kaldınız |
feb'asû | bundan sonra, artık gönderin |
ehade-kum | sizden birisi |
bi verıkı-kum | sizin gümüş (paranız) ile |
hâzihî | bu |
ilâl medîneti | şehre |
fe li yanzur | böylece baksın |
eyyu-hâ | hangisi |
ezkâ
(zekâ) |
daha temiz, en temiz
: (temiz) |
taâmen | yiyecek |
fel ye'tikum (fe li ye'tikum) | böylece getirsin |
bi rızkın | bir rızık |
min-hu | ondan |
ve li yetelattaf | ve dikkat etsin (en ince hususa kadar ifa etsin) tedbirli olsun, dikkatli olsun |
ve lâ yuş'ıranne | ve sakın sezdirmesin, hissettirmesin, farkına vardırmasın |
bi-kum | sizleri, sizi |
ehaden | birisi |
Ve böylece aralarında sorsunlar diye onları dirilttik (uyandırdık). Onlardan konuşan biri şöyle dedi: “Ne kadar kaldınız?” “Günün bir kısmı veya bir gün (kadar).” dediler. (Diğerleri de): “Ne kadar kaldığınızı Rabbiniz daha iyi bilir.” dediler. Artık sizden birisini, sizin bu gümüş paranızla şehre gönderin. Böylece en temiz yiyecek hangisi, baksın (da) ondan size bir rızık getirsin. Ve tedbirli (dikkatli) olsun. Sakın sizi bir kimseye sezdirmesin (varlığınızı hiç kimseye hissettirmesin).
KEHF SURESİ 19. Ayeti Süleyman Ateş Meali
Yine böyle onları dirilttik ki, kendi aralarında (birbirlerine) sorsunlar: İçlerinden biri: "Ne kadar kaldınız?" dedi. "Bir gün, ya da günün bir parçası (kadar kaldık)." dediler. (Fakat işin içyüzünü iyice bilmediklerinden herşeyi en iyi bilenin Allâh olduğunu ifade ettiler): "Ne kadar kaldığınızı Rabbiniz daha iyi bilir, dediler, birinizi şu gümüş (para) ile şehre gönderin, baksın, hangi yiyecek daha temiz (ve nefis) ise ondan size bir azık getirsin; fakat çok dikkatli davransın, sakın sizi birisine sezdirmesin."
Süleyman Ateş