KEHF SURESİ 29. Ayeti Abdullah Parlıyan Meali
Mekke döneminde inmiştir. 28. âyetin Medine döneminde indiği de rivayet edilmiştir. 110 âyettir. Sûre, adını; ilk defa dokuzuncu âyette olmak üzere, birkaç yerde geçen “kehf” kelimesinden almıştır. Kehf, mağara demektir.
وَقُلِ الْحَقُّ مِن رَّبِّكُمْ فَمَن شَاء فَلْيُؤْمِن وَمَن شَاء فَلْيَكْفُرْ إِنَّا أَعْتَدْنَا لِلظَّالِمِينَ نَارًا أَحَاطَ بِهِمْ سُرَادِقُهَا وَإِن يَسْتَغِيثُوا يُغَاثُوا بِمَاء كَالْمُهْلِ يَشْوِي الْوُجُوهَ بِئْسَ الشَّرَابُ وَسَاءتْ مُرْتَفَقًا ﴿٢٩﴾
Ayet Transkripsiyonu ve Sade Meali
söz öbeklerinin üzerine farenizi sürükleyerek çevirilerini görebilirsiniz. Çevirileri tablo halinde görmek için buraya tıklayın
Kelime | Türkçe karşılığı |
---|---|
ve kulil hakku (ve kul el hakku) | ve de ki hak |
min rabbi-kum | Rabbinizdendir |
fe men şâe | bundan sonra dileyen kimse |
fe li yu'min | artık inansın |
ve men şâe | ve dileyen kimse |
fe li yekfur | artık inkâr etsin |
innâ | muhakkak ki biz |
a'tednâ | hazırladık |
li ez zâlimîne | zalimler için, zalimlere |
nâren | bir ateş |
ehâta | ihata etti, sardı, kapladı |
bi-him | onları |
surâdiku-hâ | onun (çadırı), onun üstten ve yanlardan saran kenarları |
ve in | ve eğer |
yestegîsû | yağmur isterler |
yugâsû | yağmur yağdırılır |
bi mâin | su ile, sıvı ile, mai ile |
ke | gibi |
el muhli | erimiş maden (demir, bakır vs.) |
yeşvî el vucûhe | yüzü kavurur |
bi'se eş şerâbu | ne kötü içecek |
ve sâet | ve ne kötü |
murtefekan | arkadaş, dost, destek, yardım |
De ki: “Hak Rabbinizdendir.” Bundan sonra artık dileyen inansın ve dileyen inkâr etsin. Muhakkak ki Biz, zalimler için kenarları, onları (kâfirleri) ihata eden (saran, kaplayan) bir ateş hazırladık. Ve eğer onlar yağmur isterlerse (ateşe karşı), erimiş maden gibi koyu ve kaynar, yüzleri kavuran bir su yağdırılır. Ne kötü bir içecek ve ne kötü bir dost (yardımcı).
KEHF SURESİ 29. Ayeti Abdullah Parlıyan Meali
De ki: Gerçekleri içeren bu Kur'ân, Rabbinizden gelmiştir. Artık dileyen inansın, dileyen inkâr etsin. Şüphe yok ki biz, zalimlere öyle bir ateş hazırladık ki, etrafındaki alev duvarlar onları çepeçevre kuşatır. Susayıp su istedikleri zaman kaynamış katran gibi bir su ikram edilir de, bu su yüzlerini bile kavurur gider. Ne kötü bir sudur o, ne kötü bir dayanacak koltuktur orası.
Abdullah Parlıyan