MÂİDE SURESİ 107. Ayeti Süleyman Ateş Meali
Medine döneminde inmiştir. 120 âyettir. Sûre, adını 112. ve 114. âyetlerde yer alan “mâide” (sofra) kelimesinden almıştır.
فَإِنْ عُثِرَ عَلَى أَنَّهُمَا اسْتَحَقَّا إِثْمًا فَآخَرَانِ يِقُومَانُ مَقَامَهُمَا مِنَ الَّذِينَ اسْتَحَقَّ عَلَيْهِمُ الأَوْلَيَانِ فَيُقْسِمَانِ بِاللّهِ لَشَهَادَتُنَا أَحَقُّ مِن شَهَادَتِهِمَا وَمَا اعْتَدَيْنَا إِنَّا إِذًا لَّمِنَ الظَّالِمِينَ ﴿١٠٧﴾
Ayet Transkripsiyonu ve Sade Meali
söz öbeklerinin üzerine farenizi sürükleyerek çevirilerini görebilirsiniz. Çevirileri tablo halinde görmek için buraya tıklayın
Kelime | Türkçe karşılığı |
---|---|
fe in usire alâ | eğer sonradan farkına varılırsa |
enne-humâ | iki kişinin ... olduğu |
istehakkâ ismen | bir günaha müstehak oldu |
fe âharâni | o takdirde diğer iki kişi |
yekûmâni | ikisi ... olur |
makâme humâ | o ikisinin yerine |
min ellezîne | o kimselerden, onlardan |
istehakka aleyhim(u) | onlara daha layık, onların üzerinde hak sahibi |
el evleyâni | daha yakın iki kişi |
fe yuksimâni | böylece, sonra iki kişi yemin ederler |
bi Allâhi | Allâh'a (cc.) |
le şehâdetu-nâ | bizim şahitliğimiz mutlaka |
ehakku | daha doğru |
min şehâdeti himâ | o iki kişinin şahitliğinden |
ve mâ'tedeynâ | ve biz haddi aşmadık |
innâ | biz mutlaka oluruz |
izen | o takdirde, aksi taktirde |
le | mutlaka |
min ez zâlimîne | zâlimlerden |
Eğer o iki kişinin bir günaha müstehak olduğunun (sonradan) farkına varılırsa, o taktirde onlara daha yakın olan hak sahiplerinden diğer iki kişi onların yerine geçer sonra Allah’a şöyle yemin ederler; “Bizim şahidliğimiz onların şahidliğinden mutlaka daha doğrudur, haktır ve biz haddi aşmadık. Aksi takdirde, o zaman biz mutlaka zalimlerden oluruz.”
MÂİDE SURESİ 107. Ayeti Süleyman Ateş Meali
Eğer onların bir günâh işledikleri (yalan söyleyip hakkı gizledikleri) anlaşılırsa; (o iki şâhidin), haklarına tecâvüz etmek istediği kimselerden (mirâsçılardan, ölüye yakınlıklarından ve durumu daha iyi bildiklerinden dolayı şâhidliğe) daha lâyık olan iki kişi, onların yerine geçer. Allah'a (şöyle) yemin ederler: "Mutlaka bizim şâhidliğimiz, onların şâhidliğinden daha doğrudur, biz (hakka) tecâvüz etmedik, yoksa biz elbette zâlimlerden oluruz" (derler).
Süleyman Ateş