MÂİDE SURESİ 110. Ayeti Ahmet Varol Meali
Medine döneminde inmiştir. 120 âyettir. Sûre, adını 112. ve 114. âyetlerde yer alan “mâide” (sofra) kelimesinden almıştır.
إِذْ قَالَ اللّهُ يَا عِيسى ابْنَ مَرْيَمَ اذْكُرْ نِعْمَتِي عَلَيْكَ وَعَلَى وَالِدَتِكَ إِذْ أَيَّدتُّكَ بِرُوحِ الْقُدُسِ تُكَلِّمُ النَّاسَ فِي الْمَهْدِ وَكَهْلاً وَإِذْ عَلَّمْتُكَ الْكِتَابَ وَالْحِكْمَةَ وَالتَّوْرَاةَ وَالإِنجِيلَ وَإِذْ تَخْلُقُ مِنَ الطِّينِ كَهَيْئَةِ الطَّيْرِ بِإِذْنِي فَتَنفُخُ فِيهَا فَتَكُونُ طَيْرًا بِإِذْنِي وَتُبْرِئُ الأَكْمَهَ وَالأَبْرَصَ بِإِذْنِي وَإِذْ تُخْرِجُ الْمَوتَى بِإِذْنِي وَإِذْ كَفَفْتُ بَنِي إِسْرَائِيلَ عَنكَ إِذْ جِئْتَهُمْ بِالْبَيِّنَاتِ فَقَالَ الَّذِينَ كَفَرُواْ مِنْهُمْ إِنْ هَذَا إِلاَّ سِحْرٌ مُّبِينٌ ﴿١١٠﴾
Ayet Transkripsiyonu ve Sade Meali
söz öbeklerinin üzerine farenizi sürükleyerek çevirilerini görebilirsiniz. Çevirileri tablo halinde görmek için buraya tıklayın
Kelime | Türkçe karşılığı |
---|---|
iz kâle | demişti |
allâhu | Allâh (cc.) |
yâ îsâ ibne meryeme | ey Meryem oğlu İsâ (as.) |
uzkur ni'metî | nimetimi hatırla |
aleyke | senin üzerinde |
ve alâ vâlideti-ke | ve senin annenin üzerinde |
iz eyyedtu-ke | o zaman seni desteklemiştim |
bi rûhi el kudusi | Ruh'ûl Kudüs ile |
tukellimu en nâse | insanlarla konuşuyorsun |
fî el mehdi | beşikte |
ve kehlen | ve yetişkin iken |
ve iz allemtu-ke | ve sana öğretmiştim |
el kitâbe | Kitap |
ve el hikmete | ve hikmet |
ve et tevrâte | ve Tevrat |
ve el incîle | ve İncil |
ve iz tahluku | ve yapmıştın, şekil vermiştin |
min et tîni | nemli topraktan |
ke | gibi |
hey'eti | heykel, suret, şekil, biçim |
et tayri | kuş |
bi iznî | benim iznim ile |
fe tenfuhu fî-hâ | sonra onun içine üflüyordun |
fe tekûnu tayran | böylece kuş oluyordu |
bi iznî | benim iznim ile |
ve tubriu | ve iyileştiriyorsun |
el ekmehe | doğuştan kör, âmâ |
ve el ebrasa | ve alaca tenli |
bi iznî | benim iznim ile |
ve iz tuhricu | ve de çıkarıyordun |
el mevtâ | ölüler |
bi iznî | benim iznim ile |
ve iz kefeftu | ve o zaman savmıştım |
benî isrâîle an-ke | İsrail oğullarını senden |
iz ci'te-hum bi | onlara getirdiğin zaman |
el beyyinâti | beyyineler, açık deliller, apaçık belgeler |
fe kâle | o zaman dedi |
ellezîne keferû | kâfir olanlar (küfürde olanlar) |
min-hum | onlardan |
in hâzâ | bu ancak sadece |
illâ sihrun mubînun | apaçık bir sihir |
Allah (cc.) şöyle buyurmuştu; “Ey Meryem oğlu İsâ! Senin ve annenin üzerindeki nimetimi hatırla. Seni Ruhûl Kudüs ile desteklemiştim de beşikte iken de yetişkin iken de insanlarla konuşuyordun. Sana Kitab'ı, Hikmet'i, Tevrat'ı ve İncil'i öğretmiştim. Ben’im iznimle nemli topraktan kuş şeklinde heykel (suret) yapmıştın, sonra onun içine üflemiştin, böylece Ben'im iznimle bir kuş olmuştu. Ve, doğuştan kör olanı ve alaca tenliyi yine Ben'im iznimle iyileştiriyordun. Ben'im iznimle ölüleri (diriltip, kabirden) çıkartıyordun. Ve onlara apaçık belgeler getirdiğin zaman İsrailoğullarının saldırısını senden savmıştım (seni kurtarmıştım). O zaman onlardan kâfir olanlar (küfürde olanlar); "Bu ancak, sadece apaçık bir sihirdir." demişlerdi.”
MÂİDE SURESİ 110. Ayeti Ahmet Varol Meali
Allah şöyle der: 'Ey Meryem oğlu İsa! Benim sana ve annene olan nimetimi an! Hani seni Ruhu'l-Kudüs ile desteklemiştim. Beşikteyken ve erginlik çağında insanlarla konuşuyordun. Sana Kitab'ı, hikmeti, Tevrat'ı ve İncil'i öğretmiştim. Benim iznimle çamurdan kuş şeklinde bir şey oluşturuyor, sonra içine üflüyordun ve o benim iznimle kuş oluyordu. Yine benim iznimle anadan doğma körleri ve alacalıları iyileştiriyordun. Benim iznimle ölüleri diriltiyordun. Hani sen İsrailoğularına kuvvetli belgeler getirdiğinde onlardan inkar edenler 'bu apaçık bir sihirden başka bir şey değildir' demişlerdi de ben onların sana zarar vermelerini önlemiştim.
Ahmet Varol