Medine döneminde inmiştir. 120 âyettir. Sûre, adını 112. ve 114. âyetlerde yer alan “mâide” (sofra) kelimesinden almıştır.


إِذْ قَالَ اللّهُ يَا عِيسى ابْنَ مَرْيَمَ اذْكُرْ نِعْمَتِي عَلَيْكَ وَعَلَى وَالِدَتِكَ إِذْ أَيَّدتُّكَ بِرُوحِ الْقُدُسِ تُكَلِّمُ النَّاسَ فِي الْمَهْدِ وَكَهْلاً وَإِذْ عَلَّمْتُكَ الْكِتَابَ وَالْحِكْمَةَ وَالتَّوْرَاةَ وَالإِنجِيلَ وَإِذْ تَخْلُقُ مِنَ الطِّينِ كَهَيْئَةِ الطَّيْرِ بِإِذْنِي فَتَنفُخُ فِيهَا فَتَكُونُ طَيْرًا بِإِذْنِي وَتُبْرِئُ الأَكْمَهَ وَالأَبْرَصَ بِإِذْنِي وَإِذْ تُخْرِجُ الْمَوتَى بِإِذْنِي وَإِذْ كَفَفْتُ بَنِي إِسْرَائِيلَ عَنكَ إِذْ جِئْتَهُمْ بِالْبَيِّنَاتِ فَقَالَ الَّذِينَ كَفَرُواْ مِنْهُمْ إِنْ هَذَا إِلاَّ سِحْرٌ مُّبِينٌ ﴿١١٠﴾


Ayet Transkripsiyonu ve Sade Meali

iz kâle allâhu yâ îsâ ibne meryeme uzkur ni'metî aleyke ve alâ vâlideti-ke iz eyyedtu-ke bi rûhi el kudusi tukellimu en nâse fî el mehdi ve kehlen ve iz allemtu-ke el kitâbe ve el hikmete ve et tevrâte ve el incîle ve iz tahluku min et tîni ke hey'eti et tayri bi iznî fe tenfuhu fî-hâ fe tekûnu tayran bi iznî ve tubriu el ekmehe ve el ebrasa bi iznî ve iz tuhricu el mevtâ bi iznî ve iz kefeftu benî isrâîle an-ke iz ci'te-hum bi el beyyinâti fe kâle ellezîne keferû min-hum in hâzâ illâ sihrun mubînun
söz öbeklerinin üzerine farenizi sürükleyerek çevirilerini görebilirsiniz. Çevirileri tablo halinde görmek için buraya tıklayın
Kelime Türkçe karşılığı
iz kâle demişti
allâhu Allâh (cc.)
yâ îsâ ibne meryeme ey Meryem oğlu İsâ (as.)
uzkur ni'metî nimetimi hatırla
aleyke senin üzerinde
ve alâ vâlideti-ke ve senin annenin üzerinde
iz eyyedtu-ke o zaman seni desteklemiştim
bi rûhi el kudusi Ruh'ûl Kudüs ile
tukellimu en nâse insanlarla konuşuyorsun
fî el mehdi beşikte
ve kehlen ve yetişkin iken
ve iz allemtu-ke ve sana öğretmiştim
el kitâbe Kitap
ve el hikmete ve hikmet
ve et tevrâte ve Tevrat
ve el incîle ve İncil
ve iz tahluku ve yapmıştın, şekil vermiştin
min et tîni nemli topraktan
ke gibi
hey'eti heykel, suret, şekil, biçim
et tayri kuş
bi iznî benim iznim ile
fe tenfuhu fî-hâ sonra onun içine üflüyordun
fe tekûnu tayran böylece kuş oluyordu
bi iznî benim iznim ile
ve tubriu ve iyileştiriyorsun
el ekmehe doğuştan kör, âmâ
ve el ebrasa ve alaca tenli
bi iznî benim iznim ile
ve iz tuhricu ve de çıkarıyordun
el mevtâ ölüler
bi iznî benim iznim ile
ve iz kefeftu ve o zaman savmıştım
benî isrâîle an-ke İsrail oğullarını senden
iz ci'te-hum bi onlara getirdiğin zaman
el beyyinâti beyyineler, açık deliller, apaçık belgeler
fe kâle o zaman dedi
ellezîne keferû kâfir olanlar (küfürde olanlar)
min-hum onlardan
in hâzâ bu ancak sadece
illâ sihrun mubînun apaçık bir sihir

Allah (cc.) şöyle buyurmuştu; “Ey Meryem oğlu İsâ! Senin ve annenin üzerindeki nimetimi hatırla. Seni Ruhûl Kudüs ile desteklemiştim de beşikte iken de yetişkin iken de insanlarla konuşuyordun. Sana Kitab'ı, Hikmet'i, Tevrat'ı ve İncil'i öğretmiştim. Ben’im iznimle nemli topraktan kuş şeklinde heykel (suret) yapmıştın, sonra onun içine üflemiştin, böylece Ben'im iznimle bir kuş olmuştu. Ve, doğuştan kör olanı ve alaca tenliyi yine Ben'im iznimle iyileştiriyordun. Ben'im iznimle ölüleri (diriltip, kabirden) çıkartıyordun. Ve onlara apaçık belgeler getirdiğin zaman İsrailoğullarının saldırısını senden savmıştım (seni kurtarmıştım). O zaman onlardan kâfir olanlar (küfürde olanlar); "Bu ancak, sadece apaçık bir sihirdir." demişlerdi.”

MÂİDE SURESİ 110. Ayeti Şaban Piriş Meali

Allah der ki: -Ey Meryemoğlu İsa, sana ve annene verdiğim nimetimi hatırla! Hani seni Rûhu’l Kudüs (Cebrail) ile desteklemiştim. Beşikteyken de yetişkinken de insanlarla konuşuyordun. Sana, Kitabı, hikmeti, Tevratı ve İncil’i öğretmiştim. Benim iznim ile çamurdan kuş şeklinde bir şey yapmış, sonra da ona üflemiştin de, o da benim iznim ile kuş oluvermişti. Yine benim iznim ile körü ve alacalıyı iyileştiriyor, iznimle ölüleri diriltiyordun. İsrailoğullarının elini senin üzerinden çekmiştim. Onlara belgeleri getirdiğinde, Onlardan inkarcı olanlar: -Bu apaçık bir sihirden başka bir şey değildir, demişlerdi.

Şaban Piriş