Medine döneminde inmiştir. 120 âyettir. Sûre, adını 112. ve 114. âyetlerde yer alan “mâide” (sofra) kelimesinden almıştır.


وَلَقَدْ أَخَذَ اللّهُ مِيثَاقَ بَنِي إِسْرَآئِيلَ وَبَعَثْنَا مِنهُمُ اثْنَيْ عَشَرَ نَقِيبًا وَقَالَ اللّهُ إِنِّي مَعَكُمْ لَئِنْ أَقَمْتُمُ الصَّلاَةَ وَآتَيْتُمُ الزَّكَاةَ وَآمَنتُم بِرُسُلِي وَعَزَّرْتُمُوهُمْ وَأَقْرَضْتُمُ اللّهَ قَرْضًا حَسَنًا لَّأُكَفِّرَنَّ عَنكُمْ سَيِّئَاتِكُمْ وَلأُدْخِلَنَّكُمْ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِن تَحْتِهَا الأَنْهَارُ فَمَن كَفَرَ بَعْدَ ذَلِكَ مِنكُمْ فَقَدْ ضَلَّ سَوَاء السَّبِيلِ ﴿١٢﴾


Ayet Transkripsiyonu ve Sade Meali

ve lekad ehaze allâhu mîsâka benî isrâîle ve beas-nâ min-hum(u) isney aşera nakîben ve kâle allâhu innî mea-kum le in ekamtum(u) es salâte ve âteytum(u) ez zekâte ve âmentum bi rusulî ve azzertumû-hum ve akradtumu allâhe kardan hasenen le ukeffirenne an-kum seyyiâti-kum ve le udhılenne-kum cennâtin tecrî min tahtı-hâ el enhâru fe men kefere ba'de zâlike min-kum fe kad dalle sevâe es sebîli
söz öbeklerinin üzerine farenizi sürükleyerek çevirilerini görebilirsiniz. Çevirileri tablo halinde görmek için buraya tıklayın
Kelime Türkçe karşılığı
ve lekad ve andolsun
ehaze allâhu Allâh (c.c.) aldı
mîsâka mîsâk
benî isrâîle İsrailoğulları
ve beas-nâ ve gönderdik, görevlendirdik
min-hum(u) onlardan
isney aşera on iki
nakîben vekil, nâzır, bir topluluğu gözeten, koruyan
ve kâle allâhu ve Allâh (c.c.) dedi (buyurdu)
innî mea-kum muhakkak ki ben sizinle beraberim
le in ekamtum(u) eğer siz mutlaka ikame ederseniz
es salâte namaz
ve âteytum(u) ve verirsiniz
ez zekâte zekât
ve âmentum ve iman ettiniz
bi rusulî Resul'lerime
ve azzertumû-hum ve onlara yardım ettiniz
ve akradtumu allâhe ve Allâh'a (c.c.) borç verdiniz
kardan hasenen güzel borç
le ukeffirenne ben mutlaka örterim
an-kum sizden
seyyiâti-kum sizin günahlarınız
ve le udhılenne-kum ve mutlaka sizi dahil ederim
cennâtin cennetler
tecrî min tahtı-hâ onun altından akar
el enhâru nehirler
fe men kefere artık kim inkar eder
ba'de zâlike bundan sonra
min-kum sizden
fe kad dalle artık sapmış olur
sevâe es sebîli (Allâh'a ulaştırmak üzere) dizayn edilmiş yol

Ve andolsun ki Allah, İsrailoğulları’ndan misak almıştı. Ve onlardan on iki nâzır görevlendirdik. Ve Allahû Teâla: “Eğer namazı mutlaka ikâme ederseniz, zekât verirseniz ve resûllerime îmân edip onlara yardım ederseniz ve Allah’a (Allah için) güzel bir borç verirseniz, muhakkak ki ben sizinle beraberim ve de mutlaka sizin günahlarınızı örterim ve sizi, mutlaka altından ırmaklar akan cennetlere koyarım.” dedi. Artık, bundan sonra sizden kim inkâr ederse mutlaka sevvâ edilmiş (Allah’a ulaştırmak üzere dizayn edilmiş) yoldan sapmış olur.

MÂİDE SURESİ 12. Ayeti Hasan Basri Çantay Meali

Andolsun ki Allah İsrail oğullarından sapasağlam söz almışdı. Biz içlerinden (ve nakıyblerinden) on iki de kefil dikmişdik. Allah (onlara) demişdi ki: «Ben muhakkak sizinle beraberim. Celâlim hakkı için eğer namazı kılar, zekâtı verir, peygamberlerime inanır, onlara kuvvetle yardım eder, Allaha güzel bir ödüne ile ikraz ederseniz elbette sizden (saadır olan) kusurları örterim. Her halde sizi altından ırmaklar akar cennetlere sokarım. Artık içinizden kim bu (mîsakdan) sonra nankörlük ederse o, muhakkak dümdüz bir yolun ortasından sapmışdır».

Hasan Basri Çantay