MÂİDE SURESİ 13. Ayeti Abdullah Parlıyan Meali
Medine döneminde inmiştir. 120 âyettir. Sûre, adını 112. ve 114. âyetlerde yer alan “mâide” (sofra) kelimesinden almıştır.
فَبِمَا نَقْضِهِم مِّيثَاقَهُمْ لَعنَّاهُمْ وَجَعَلْنَا قُلُوبَهُمْ قَاسِيَةً يُحَرِّفُونَ الْكَلِمَ عَن مَّوَاضِعِهِ وَنَسُواْ حَظًّا مِّمَّا ذُكِّرُواْ بِهِ وَلاَ تَزَالُ تَطَّلِعُ عَلَىَ خَآئِنَةٍ مِّنْهُمْ إِلاَّ قَلِيلاً مِّنْهُمُ فَاعْفُ عَنْهُمْ وَاصْفَحْ إِنَّ اللّهَ يُحِبُّ الْمُحْسِنِينَ ﴿١٣﴾
Ayet Transkripsiyonu ve Sade Meali
söz öbeklerinin üzerine farenizi sürükleyerek çevirilerini görebilirsiniz. Çevirileri tablo halinde görmek için buraya tıklayın
Kelime | Türkçe karşılığı |
---|---|
fe bimâ nakdi-him | ve de onların bozmalarından dolayı, sebebi ile |
mîsâka-hum | onların misâkları, misâklarını |
leannâ-hum | onları lanetledik |
ve cealnâ | ve yaptık, kıldık |
kulûbe-hum | onların kalplerini |
kâsiyeten | kaskatı, karanlık, afetlerle dolu |
yuharrifûne | tahrif ederler, mânâlarını bozarlar |
el kelime | kelime |
an mevâdıı-hi | onu yerlerinden |
ve nesû | ve unuttular |
hazzan | bir pay, bir hisse (bir öğüt) |
min mâ zukkirû bi hi | onunla uyarıldıkları şeyden (nasihat edilen, hatırlatılan) |
ve lâ tezâlu | ve zail olmaz, sürekli, devamlı olur, devam eder |
tettaliu | muttali olursun, maruz kalırsın |
alâ hâınetin | hiyanete |
min-hum | onlardan |
illâ kalîlen | çok azı hariç |
min-hum | onlardan |
fa'fu an-hum | yine de onları affet |
vasfah | ve musamaha göster, hoşgör |
inne allâhe | muhakkak ki Allâh (c.c.) |
yuhıbbu | sever |
el muhsinîne | muhsinleri |
Misaklarını bozmaları sebebiyle biz de onları lânetledik, kalplerini de (kapkaranlık) yaptık. Onlar, kelimeleri yerlerinden tahrif ederler (değiştirirler). Nasihat olundukları şeylerden nasiplerini almayı unuttular. Onlardan pek azı hariç, devamlı onların hainliklerine maruz kalırsın. Yine de onları affet ve hoşgör. Muhakkak ki Allah muhsinleri sever.
MÂİDE SURESİ 13. Ayeti Abdullah Parlıyan Meali
Daha sonra verdikleri sözü bozmaları sebebiyle onları lanetledik, kalplerini katılaştırdık; öyle ki şimdi onlar vahyedilmiş sözleri, asıl bağlamlarından kopararak çarpıtıyorlar ve onlar akıllarından çıkarmamaları emredilen şeylerin çoğunu unutmuşlardır. İçlerinden pek azı müstesna, onlardan devamlı hainlik görürsün. Ama onları bağışla, yaptıklarını affet ve aldırma şüphe yok ki, Allah iyilik yapanları sever.
Abdullah Parlıyan