Medine döneminde inmiştir. 120 âyettir. Sûre, adını 112. ve 114. âyetlerde yer alan “mâide” (sofra) kelimesinden almıştır.


إِنَّا أَنزَلْنَا التَّوْرَاةَ فِيهَا هُدًى وَنُورٌ يَحْكُمُ بِهَا النَّبِيُّونَ الَّذِينَ أَسْلَمُواْ لِلَّذِينَ هَادُواْ وَالرَّبَّانِيُّونَ وَالأَحْبَارُ بِمَا اسْتُحْفِظُواْ مِن كِتَابِ اللّهِ وَكَانُواْ عَلَيْهِ شُهَدَاء فَلاَ تَخْشَوُاْ النَّاسَ وَاخْشَوْنِ وَلاَ تَشْتَرُواْ بِآيَاتِي ثَمَنًا قَلِيلاً وَمَن لَّمْ يَحْكُم بِمَا أَنزَلَ اللّهُ فَأُوْلَئِكَ هُمُ الْكَافِرُونَ ﴿٤٤﴾


Ayet Transkripsiyonu ve Sade Meali

innâ enzelnâ et tevrâte fî- hâ huden ve nûrun yahkumu bi-hâ en nebiyyûne ellezîne eslemû li ellezîne hâdû ve er rabbâniyyûne ve el ahbâru bi mâ istuhfizû min kitâbi allâhi ve kânû aleyhi şuhedâe fe lâ tahşevû en nâse vahşevni (ve ıhşev-ni) ve lâ teşterû bi âyâtî semenen kalîlen ve men lem yahkum bi mâ enzele allâhu fe ulâike hum(u) el kâfirûne
söz öbeklerinin üzerine farenizi sürükleyerek çevirilerini görebilirsiniz. Çevirileri tablo halinde görmek için buraya tıklayın
Kelime Türkçe karşılığı
innâ enzelnâ muhakkak ki biz indirdik
et tevrâte Tevratı
fî- hâ huden ve nûrun içinde hidayet ve nur vardır
yahkumu hükmeder
bi-hâ en nebiyyûne Peygamber'ler (a.s.) onunla
ellezîne eslemû teslim olmuş olanlar
li ellezîne o kimseler için, onlar için, onlara
hâdû yahudiler
ve er rabbâniyyûne ve Rabbaniler, kendilerini Rabblerine adamış olanlar
ve el ahbâru zahidler, yahudi âlimler, hahamlar
bi mâ istuhfizû muhafaza etmeleri istenen şey ile
min kitâbi allâhi Allâh'ın (c.c.) Kitabından
ve kânû aleyhi ve onun üzerine oldular
şuhedâe şahidler
fe lâ tahşevû artık korkmayın
en nâse insanlar
vahşevni (ve ıhşev-ni) ve benden korkun
ve lâ teşterû ve satmayın
bi âyâtî âyetlerimi
semenen kalîlen az bir pahaya, değere
ve men ve kim
lem yahkum hükmetmez
bi mâ enzele allâhu Allâh'ın (c.c.) indirdiği ile
fe ulâike hum(u) o taktirde, işte onlar, onlar
el kâfirûne kâfirler

Muhakkak ki Tevrat’ı Biz indirdik, onda hidayet ve nur vardır. Kendileri (Hakk’a) teslim olmuş peygamberler, yahudilere, onunla hükmeder. Rabbanîler (kendilerini Rabb’lerine adamış olanlar) ve Ahbar olanlar da (zahidler, yahudi âlimler, hahamlar) Allah’ın Kitab’ından korumakla görevli oldukları ile hüküm verirler ve onlar, onun üzerine şahitler oldular. Artık insanlardan korkmayın, Ben’den korkun ve Benim âyetlerimi az bir değere satmayın. Ve kim, Allah’ın indirdiği ile hükmetmezse, o taktirde işte onlar, onlar kâfirlerdir.

MÂİDE SURESİ 44. Ayeti Ahmet Tekin Meali

Biz içinde hak yolu aydınlatıcı bilgiler ve nur olan Tevrat’ı indirdik. Varlıklarını Allah’a teslim eden, İslâm’ı yaşayan müslüman olan peygamberler, yahudiliğin takipçilerine, Tevrat’taki kuralları esas alarak hüküm verirler, icraat yaparlardı. Allah’ın kitabını korumakla görevlendirilmeleri sebebiyle, kendilerini Rablerine adamış olan zâhitler ve âlimler de, Allah’ın kitabından, korumaya memur edildikleri, muhafaza edebildikleri kurallarla hüküm verirler, icraat yaparlardı. Hepsi de Tevrat’ı bilen ve tebliğ eden, çözüm getiren, güvenilir örnek önderler ve doğruları konuşan şâhitlerdi.
O halde insanlardan korkmayın, benden korkun. Âyetlerimi servet, makam, mevki gibi geçici dünya menfaatlerine, birkaç pula satmayın.
Kimler Allah’ın indirdiğiyle hükmetmezler, icraat yapmazlarsa onlar, işte onlar kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına iterek örtbas edip inkârda ısrar eden kâfirlerin ta kendileridir.

Ahmet Tekin