Medine döneminde inmiştir. 22 âyettir. Sûre, adını ilk âyette sözü edilen olaydan almıştır. “Mücâdele”, münakaşa etmek, tartışmak demektir.


لَا تَجِدُ قَوْمًا يُؤْمِنُونَ بِاللَّهِ وَالْيَوْمِ الْآخِرِ يُوَادُّونَ مَنْ حَادَّ اللَّهَ وَرَسُولَهُ وَلَوْ كَانُوا آبَاءهُمْ أَوْ أَبْنَاءهُمْ أَوْ إِخْوَانَهُمْ أَوْ عَشِيرَتَهُمْ أُوْلَئِكَ كَتَبَ فِي قُلُوبِهِمُ الْإِيمَانَ وَأَيَّدَهُم بِرُوحٍ مِّنْهُ وَيُدْخِلُهُمْ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِن تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ خَالِدِينَ فِيهَا رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُمْ وَرَضُوا عَنْهُ أُوْلَئِكَ حِزْبُ اللَّهِ أَلَا إِنَّ حِزْبَ اللَّهِ هُمُ الْمُفْلِحُونَ ﴿٢٢﴾


Ayet Transkripsiyonu ve Sade Meali

lâ tecidu kavmen yu'minûne bi allâhi ve el yevmi el âhiri yuvâddûne men hâdde allâhe ve resûle-hu ve lev kânû âbâe-hum ev ebnâe-hum ev ihvâne-hum ev aşîrate-hum ulâike ketebe fî kulûbi-him(u) el îmâne ve eyyede-hum bi rûhin min-hu ve yudhilu-hum cennâtin tecrî min tahti-hâ el enhâru hâlidîne fî-hâ radiye allâhu an-hum ve radû an-hu ulâike hizbu allâhi e lâ inne hizbe allâhi hum el muflihûne
söz öbeklerinin üzerine farenizi sürükleyerek çevirilerini görebilirsiniz. Çevirileri tablo halinde görmek için buraya tıklayın
Kelime Türkçe karşılığı
lâ tecidu bulamazsın
kavmen kavmi
yu'minûne îmân ederler
bi allâhi Allah'a
ve el yevmi el âhiri ve ahiret gününe (ölmeden evvel Allah'a ulaşmaya)
yuvâddûne muhabbet duyar, dostluk kurar
men kimse
hâdde haddi aştı, karşı geldi
allâhe Allah
ve resûle-hu ve onun resûlü
ve lev ve eğer, ... olsa, olsa bile
kânû oldular
âbâe-hum onların babaları
ev veya
ebnâe-hum onların oğulları
ev veya
ihvâne-hum onların kardeşleri
ev veya
aşîrate-hum onların aşiretten
ulâike işte onlar
ketebe yazdı
fî kulûbi-him(u) onların kalplerinin içine
el îmâne îmân
ve eyyede-hum ve onları destekledi
bi rûhin ruh ile
min-hu ondan, kendinden
ve yudhilu-hum ve onları dahil eder, dahil edecek
cennâtin cennetler
tecrî akar
min tahti-hâ onun altından
el enhâru nehirler
hâlidîne kalacak olanlar
fî-hâ orada
radiye razı oldu
allâhu Allah
an-hum onlardan
ve radû ve razı oldular
an-hu ondan
ulâike işte onlar
hizbu allâhi Allah'ın taraftarları
e lâ değil mi?
inne muhakkak, gerçekten
hizbe allâhi Allah'ın taraftarları
hum el muflihûne onlar felâha erenler, kurtuluşa erenler

Allah’a ve ahiret gününe (ölmeden önce Allah’a ulaşmaya) îmân eden bir kavmi, Allah’a ve O’nun Resûl’üne karşı gelenlere muhabbet duyar bulamazsın. Ve onların babaları, oğulları, kardeşleri veya kendi aşiretleri olsa bile. İşte onlar ki, (Allah) onların kalplerinin içine îmânı yazdı. Ve onları, Kendinden bir ruh ile destekledi (orada eğitilmiş olan, devrin imamının ruhu onların başlarının üzerine yerleşir). Ve onları, altından nehirler akan cennetlere dahil edecek. Onlar orada ebediyyen kalacak olanlardır. Allah, onlardan razı oldu. Ve onlar da O’ndan (Allah’tan) razı oldular. İşte onlar, Allah’ın taraftarlarıdır. Gerçekten Allah’ın taraftarları, onlar, felâha erenler değil mi?

MUCÂDELE SURESİ 22. Ayeti Abdullah Parlıyan Meali

Allah'a ve ahiret gününe inanan bir toplumun; babaları, oğulları, kardeşleri yahut akrabaları da olsa, Allah'a ve Rasulüne düşman olanlarla, dostluk ettiğini göremezsin. Onlar o kimselerdir ki, Allah onların kalplerine imanı yerleştirmiş ve Kur'ânı Kerîm ile onları desteklemiştir. Zamanı gelince onları, içlerinden ırmaklar akan cennetlere sokacak, orada ebedi olarak kalacaklardır. Allah onlardan hoşnuttur ve onlar da Allah'tan. İşte onlar Allah'tan yana olanlardır. Dikkat edin, Allah'tan yana olanlar, gerçek mutluluğa ulaşacaklardır.

Abdullah Parlıyan