Medine döneminde inmiştir. 22 âyettir. Sûre, adını ilk âyette sözü edilen olaydan almıştır. “Mücâdele”, münakaşa etmek, tartışmak demektir.


فَمَن لَّمْ يَجِدْ فَصِيَامُ شَهْرَيْنِ مُتَتَابِعَيْنِ مِن قَبْلِ أَن يَتَمَاسَّا فَمَن لَّمْ يَسْتَطِعْ فَإِطْعَامُ سِتِّينَ مِسْكِينًا ذَلِكَ لِتُؤْمِنُوا بِاللَّهِ وَرَسُولِهِ وَتِلْكَ حُدُودُ اللَّهِ وَلِلْكَافِرِينَ عَذَابٌ أَلِيمٌ ﴿٤﴾


Ayet Transkripsiyonu ve Sade Meali

fe men lem yecid fe sıyâmu şehreyni mutetâbiayni min kabli en yetemâssâ fe men lem yestetı' fe it'âmu sittîne miskînen zâlike li tu'minû bi allâhi ve resûli-hi ve tilke hudûdu allâhi ve li el kâfirîne azâbun elîmun
söz öbeklerinin üzerine farenizi sürükleyerek çevirilerini görebilirsiniz. Çevirileri tablo halinde görmek için buraya tıklayın
Kelime Türkçe karşılığı
fe artık, fakat
men kim
lem yecid bulamaz
fe sıyâmu o zaman, o taktirde oruç tutsun
şehreyni 2 ay
mutetâbiayni ardarda, devamlı
min kabli öncesinden, daha önce
en yetemâssâ temas etmek, temas etmesi
fe artık, fakat
men kim
lem yestetı' gücü yetmez, yapamaz
fe o halde, o zaman
it'âmu doyursun
sittîne altmış
miskînen miskin, yoksul, fakir (çalışmaktan aciz, yaşlı kimse)
zâlike işte bu
li için
tu'minû îmân ediyorsunuz
bi allâhi Allah'a
ve resûli-hi ve onun resûlüne
ve tilke ve işte bu
hudûdu hudut(lar), sınır(lar)
allâhi Allah
ve li el kâfirîne ve kâfirler için vardır
azâbun azap
elîmun elîm, acıklı

Artık kim (azad edecek köle veya cariye) bulamazsa, o taktirde (eşlerine) temas etmeden önce iki ay devamlı (ardarda) oruç tutsun. Fakat kimin (oruca) gücü yetmezse, o zaman altmış miskini (çalışmaktan aciz, yaşlı kimseyi) doyursun. İşte bu, Allah’a ve O’nun Resûl’üne îmân ettiğiniz içindir. Ve bu, Allah’ın hudududur ve kâfirler için elîm azap vardır.

MUCÂDELE SURESİ 4. Ayeti Ali Ünal Meali

Buna imkân bulamayan kimse, hanımlarıyla temasta bulunmadan önce, hiç ara vermeden iki ay oruç tutmalıdır. Buna gücü yetmeyenin yapması gereken ise, altmış yoksulu (günde iki öğün üzerinden) doyurmaktır. Böyle yapın ki, (her hükmünün doğru olduğu konusunda) Allah’a ve (size yaptığı her tebliğde sadık olduğu hususunda) Rasûlü’ne tam inanıp itimat etmiş olasınız. Bunlar, Allah’ın koymuş bulunduğu sınırlardır. (Bu sınırları tanımayan, kabul etmeyen) kâfirler için ise pek acı bir azap vardır.

Ali Ünal