Medine döneminde inmiştir. 22 âyettir. Sûre, adını ilk âyette sözü edilen olaydan almıştır. “Mücâdele”, münakaşa etmek, tartışmak demektir.

قَدْ سَمِعَ اللَّهُ قَوْلَ الَّتِي تُجَادِلُكَ فِي زَوْجِهَا وَتَشْتَكِي إِلَى اللَّهِ وَاللَّهُ يَسْمَعُ تَحَاوُرَكُمَا إِنَّ اللَّهَ سَمِيعٌ بَصِيرٌ ﴿١﴾

58/MUCÂDELE SURESİ-1. AYET (Meâlleri Kıyasla): Kad semiallâhu kavlelletî tucâdiluke fî zevcihâ ve teştekî ilâllâhi, vallâhu yesmeu tehâvurakumâ, innallâhe semîun basîrun.

Allah, kocası hakkında seninle tartışan ve Allah'a şikâyette bulunan kadının sözünü işitmiştir. Allah, ikinizin karşılıklı konuşmasını işitir. Çünkü Allah en iyi işiten, en iyi görendir.

الَّذِينَ يُظَاهِرُونَ مِنكُم مِّن نِّسَائِهِم مَّا هُنَّ أُمَّهَاتِهِمْ إِنْ أُمَّهَاتُهُمْ إِلَّا اللَّائِي وَلَدْنَهُمْ وَإِنَّهُمْ لَيَقُولُونَ مُنكَرًا مِّنَ الْقَوْلِ وَزُورًا وَإِنَّ اللَّهَ لَعَفُوٌّ غَفُورٌ ﴿٢﴾

58/MUCÂDELE SURESİ-2. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ellezîne yuzâhirûne minkum min nisâihim mâ hunne ummehâtihim, in ummehâtuhum illâllâî velednehum, ve innehum le yekûlûne munkeran minel kavli ve zûrâ( zûran), ve innallâhe le afuvvun gafûr(gafûrun).

İçinizden, kadınlarına zıhar edenlerin, o kadınlar anneleri değildir. Onların anneleri ancak kendilerini doğuran kadınlardır. Böyleleri, kabul edilemez bir söz ve boş bir lakırdı sarf ediyorlar. Bununla birlikte Allah, gerçekten çok affedici, çok bağışlayıcıdır.

وَالَّذِينَ يُظَاهِرُونَ مِن نِّسَائِهِمْ ثُمَّ يَعُودُونَ لِمَا قَالُوا فَتَحْرِيرُ رَقَبَةٍ مِّن قَبْلِ أَن يَتَمَاسَّا ذَلِكُمْ تُوعَظُونَ بِهِ وَاللَّهُ بِمَا تَعْمَلُونَ خَبِيرٌ ﴿٣﴾

58/MUCÂDELE SURESİ-3. AYET (Meâlleri Kıyasla): Vellezîne yuzâhirûne min nisâihim summe yeûdûne li mâ kâlû fe tahrîru rakabetin min kabli en yetemâssâ, zâlikum tûazûne bihî, vallâhu bi mâ ta’melûne habîr(habîrun).

Kadınlarına zıhar edip sonra sarf etmiş oldukları söze geri dönenler, ilişkiye girmelerinden önce, özgürlüğünü yitirmiş bir benliği özgürlüğüne kavuşturacaklardır. İşte size yöneltilen öğüt budur. Allah, yapıp etmekte olduklarınızdan gereğince haberdardır.

فَمَن لَّمْ يَجِدْ فَصِيَامُ شَهْرَيْنِ مُتَتَابِعَيْنِ مِن قَبْلِ أَن يَتَمَاسَّا فَمَن لَّمْ يَسْتَطِعْ فَإِطْعَامُ سِتِّينَ مِسْكِينًا ذَلِكَ لِتُؤْمِنُوا بِاللَّهِ وَرَسُولِهِ وَتِلْكَ حُدُودُ اللَّهِ وَلِلْكَافِرِينَ عَذَابٌ أَلِيمٌ ﴿٤﴾

58/MUCÂDELE SURESİ-4. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fe men lem yecid fe siyâmu şehreyni mutetâbiayni min kabli en yetemâssâ, fe men lem yestetı’ fe ıt’âmu sittîne miskînâ(miskînen), zâlike li tu’minû billâhi ve resûlihî, ve tilke hudûdullâh(hudûdullâhi), ve lil kâfirîne azâbun elîm(elîmun).

Özgürlüğe kavuşturma imkânını bulamayan, ilişkiye girmelerinden önce, aralıksız iki ay oruç tutacaktır. Buna da gücü yetmeyen, altmış yoksulu doyuracaktır. Bütün bunlar Allah'a ve resulüne inanasınız diyedir. Ve işte bunlar, Allah'ın sınırlarıdır. Küfre sapanlara korkunç bir azap vardır.

إِنَّ الَّذِينَ يُحَادُّونَ اللَّهَ وَرَسُولَهُ كُبِتُوا كَمَا كُبِتَ الَّذِينَ مِن قَبْلِهِمْ وَقَدْ أَنزَلْنَا آيَاتٍ بَيِّنَاتٍ وَلِلْكَافِرِينَ عَذَابٌ مُّهِينٌ ﴿٥﴾

58/MUCÂDELE SURESİ-5. AYET (Meâlleri Kıyasla): İnnellezîne yuhâddûnallâhe ve resûlehu kubitû kemâ kubitellezîne min kablihim ve kad enzelnâ âyâtin beyyinâtin, ve lil kâfirîne azâbun muhîn(muhînun).

Allah'a ve resulüne karşı gelenler, kendilerinden öncekilerin çarpılıp tepelendikleri gibi çarpılıp tepeleneceklerdir. Biz, gerçekleri apaçık gösteren ayetler indirmişizdir. Küfre sapanlar için, rezil edici bir azap vardır.

يَوْمَ يَبْعَثُهُمُ اللَّهُ جَمِيعًا فَيُنَبِّئُهُم بِمَا عَمِلُوا أَحْصَاهُ اللَّهُ وَنَسُوهُ وَاللَّهُ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ شَهِيدٌ ﴿٦﴾

58/MUCÂDELE SURESİ-6. AYET (Meâlleri Kıyasla): Yevme yeb’asuhumullâhu cemîan fe yunebbiuhum bi mâ amilû, ahsâhullâhu ve nesûhu, vallâhu alâ kulli şey’in şehîd(şehîdun).

Gün olur, Allah onların hepsini diriltir ve yapıp ettiklerini onlara haber verir. Allah onu iyice sayıp zaptetmiştir, onlarsa unutmuşlardır. Allah, her şey üzerinde tam bir tanıktır.

أَلَمْ تَرَ أَنَّ اللَّهَ يَعْلَمُ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الْأَرْضِ مَا يَكُونُ مِن نَّجْوَى ثَلَاثَةٍ إِلَّا هُوَ رَابِعُهُمْ وَلَا خَمْسَةٍ إِلَّا هُوَ سَادِسُهُمْ وَلَا أَدْنَى مِن ذَلِكَ وَلَا أَكْثَرَ إِلَّا هُوَ مَعَهُمْ أَيْنَ مَا كَانُوا ثُمَّ يُنَبِّئُهُم بِمَا عَمِلُوا يَوْمَ الْقِيَامَةِ إِنَّ اللَّهَ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيمٌ ﴿٧﴾

58/MUCÂDELE SURESİ-7. AYET (Meâlleri Kıyasla): E lem tera ennallâhe ya’lemu mâ fîs semâvâti ve mâ fîl ard(ardı), mâ yekûnu min necvâ selâsetin illâ huve râbiuhum ve lâ hamsetin illâ huve sâdisuhum ve lâ ednâ min zâlike ve lâ eksera illâ huve meahum eyne mâ kânû, summe yunebbiuhum bi mâ amilû yevmel kıyâmeti, innallâhe bi kulli şey’in alîm(alîmun).

Görmez misin ki Allah, göklerde olanları da yeryüzünde olanları da bilir. Üç kişi, aralarında fısıldaşmaya görsün, dördüncüleri O'dur; beş kişi fısıldaşmaya görsün altıncıları O'dur. Bundan az da olsalar çok da olsalar, O mutlaka onlarla beraberdir; nerede bulunurlarsa bulunsunlar. Sonra onlara, yapıp ettiklerini kıyamet günü haber verecektir. Allah her şeyi bilmektedir.

أَلَمْ تَرَ إِلَى الَّذِينَ نُهُوا عَنِ النَّجْوَى ثُمَّ يَعُودُونَ لِمَا نُهُوا عَنْهُ وَيَتَنَاجَوْنَ بِالْإِثْمِ وَالْعُدْوَانِ وَمَعْصِيَتِ الرَّسُولِ وَإِذَا جَاؤُوكَ حَيَّوْكَ بِمَا لَمْ يُحَيِّكَ بِهِ اللَّهُ وَيَقُولُونَ فِي أَنفُسِهِمْ لَوْلَا يُعَذِّبُنَا اللَّهُ بِمَا نَقُولُ حَسْبُهُمْ جَهَنَّمُ يَصْلَوْنَهَا فَبِئْسَ الْمَصِيرُ ﴿٨﴾

58/MUCÂDELE SURESİ-8. AYET (Meâlleri Kıyasla): E lem tera ilâllezîne nuhû anin necvâ summe yeûdûne li mâ nuhû anhu ve yetenâcevne bil ismi vel udvâni ve ma’siyetir resûli, ve izâ câûke hayyevke bi mâ lem yuhayyike bihillâhu, ve yekûlûne fî enfusihim lev lâ yuazzibunâllâhu bi mâ nekûlu, hasbuhum cehennem(cehennemu), yaslevnehâ, fe bi’sel masîr(masîru).

Görmedin mi şu fısıldaşmaktan yasaklananları ki, biraz sonra, yasaklanmış oldukları şeye dönüyorlar ve günah, düşmanlık, peygambere isyan konusunda fısıldaşıyorlar. Sana geldiklerinde, seni Allah'ın selamlamadığı biçimde selamlıyorlar. Kendi içlerinde ise şöyle diyorlar: "Söylediğimiz şey yüzünden Allah bize azap etse ya!" Cehennem yeter onlara. Girecekler oraya. Ne kötü dönüş yeridir o!

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا إِذَا تَنَاجَيْتُمْ فَلَا تَتَنَاجَوْا بِالْإِثْمِ وَالْعُدْوَانِ وَمَعْصِيَتِ الرَّسُولِ وَتَنَاجَوْا بِالْبِرِّ وَالتَّقْوَى وَاتَّقُوا اللَّهَ الَّذِي إِلَيْهِ تُحْشَرُونَ ﴿٩﴾

58/MUCÂDELE SURESİ-9. AYET (Meâlleri Kıyasla): Yâ eyyuhâllezîne âmenû iza tenâceytum fe lâ tetenâcev bil ismi vel udvâni ve ma’siyetir resûli ve tenâcev bil birri vet takvâ, vettekûllâhellezî ileyhi tuhşerûn(tuhşerûne).

Ey iman edenler! Aranızda fısıldaştığınız zaman, günah, düşmanlık ve resule isyan hususlarında fısıldaşmayın; hayırda erginlik/dürüstlük ve takva konusunda fısıldaşın. Huzurunda haşredileceğiniz Allah'tan sakının!

إِنَّمَا النَّجْوَى مِنَ الشَّيْطَانِ لِيَحْزُنَ الَّذِينَ آمَنُوا وَلَيْسَ بِضَارِّهِمْ شَيْئًا إِلَّا بِإِذْنِ اللَّهِ وَعَلَى اللَّهِ فَلْيَتَوَكَّلِ الْمُؤْمِنُونَ ﴿١٠﴾

58/MUCÂDELE SURESİ-10. AYET (Meâlleri Kıyasla): İnnemân necvâ mineş şeytâni li yahzunellezîne âmenû ve leyse bi dârrihim şey’en illâ bi iznillâh(iznillâhî), ve alâllâhi felyetevekkelil mu’minûn(mu’minûne).

Fısıltı, inananları kederlendirmek için ancak şeytandan gelir. Bununla birlikte o, Allah'ın izni olmadıkça inananlara hiçbir zarar veremez. Müminler sadece Allah'a güvenip dayansınlar.

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا إِذَا قِيلَ لَكُمْ تَفَسَّحُوا فِي الْمَجَالِسِ فَافْسَحُوا يَفْسَحِ اللَّهُ لَكُمْ وَإِذَا قِيلَ انشُزُوا فَانشُزُوا يَرْفَعِ اللَّهُ الَّذِينَ آمَنُوا مِنكُمْ وَالَّذِينَ أُوتُوا الْعِلْمَ دَرَجَاتٍ وَاللَّهُ بِمَا تَعْمَلُونَ خَبِيرٌ ﴿١١﴾

58/MUCÂDELE SURESİ-11. AYET (Meâlleri Kıyasla): Yâ eyyuhâllezîne âmenû izâ kîle lekum tefessehû fîl mecâlisi fefsehû yefsehıllâhu lekum, ve izâ kîlenşuzû fenşuzû yerfeillâhullezîne âmenû minkum vellezîne ûtûl ilme deracât(deracâtin), vallâhu bi mâ ta’melûne habîr(habîrun).

Ey iman edenler! Size, "Meclislerde yer açın!" dendiğinde, yer açın ki Allah da sizin için genişlik sağlasın. "Kalkın!" dendiğinde de kalkın ki Allah, içinizden inananlarla kendilerine ilim verilmiş olanların derecelerini yükseltsin. Allah, yaptıklarınızdan haberdardır.

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا إِذَا نَاجَيْتُمُ الرَّسُولَ فَقَدِّمُوا بَيْنَ يَدَيْ نَجْوَاكُمْ صَدَقَةً ذَلِكَ خَيْرٌ لَّكُمْ وَأَطْهَرُ فَإِن لَّمْ تَجِدُوا فَإِنَّ اللَّهَ غَفُورٌ رَّحِيمٌ ﴿١٢﴾

58/MUCÂDELE SURESİ-12. AYET (Meâlleri Kıyasla): Yâ eyyuhâllezîne âmenû izâ nâceytumur resûle fe kaddimû beyne yedey necvâkum sadakaten, zâlike hayrun lekum ve athar(atharu), fe in lem tecidû fe innellâhe gafûrun rahîm(rahîmun).

Ey iman edenler! Resulle gizlice konuşacağınız zaman, bu gizli konuşmanızdan önce bir sadaka verin! Bu, sizin için daha hayırlı ve daha temizdir. Eğer bu imkânı bulamazsanız bilin ki, Allah Gafûr'dur, Rahîm'dir.

أَأَشْفَقْتُمْ أَن تُقَدِّمُوا بَيْنَ يَدَيْ نَجْوَاكُمْ صَدَقَاتٍ فَإِذْ لَمْ تَفْعَلُوا وَتَابَ اللَّهُ عَلَيْكُمْ فَأَقِيمُوا الصَّلَاةَ وَآتُوا الزَّكَاةَ وَأَطِيعُوا اللَّهَ وَرَسُولَهُ وَاللَّهُ خَبِيرٌ بِمَا تَعْمَلُونَ ﴿١٣﴾

58/MUCÂDELE SURESİ-13. AYET (Meâlleri Kıyasla): E eşfaktum en tukaddimû beyne yedey necvâkum sadakâtin, fe iz lem tef’alû ve tâballâhu aleykum, fe ekîmûs salâte ve âtûz zekâte ve etîûllâhe ve resûlehu, vallâhu habîrun bi mâ ta’melûn(ta’melûne).

Gizli konuşmanızdan önce, sadakalar vermekten ürperdiniz mi? Çünkü yapmadınız. Allah size tövbe nasip etti. Artık namazı kılın, zekâtı verin, Allah'a ve resulüne itaat edin. Allah, yaptıklarınızdan haberdardır.

أَلَمْ تَرَ إِلَى الَّذِينَ تَوَلَّوْا قَوْمًا غَضِبَ اللَّهُ عَلَيْهِم مَّا هُم مِّنكُمْ وَلَا مِنْهُمْ وَيَحْلِفُونَ عَلَى الْكَذِبِ وَهُمْ يَعْلَمُونَ ﴿١٤﴾

58/MUCÂDELE SURESİ-14. AYET (Meâlleri Kıyasla): E lem tera ilâllezîne tevellev kavmen gadıballâhu aleyhim, mâ hum minkum ve lâ minhum ve yahlifûne alâl kezibi ve hum ya’lemûn(ya’lemûne).

Allah'ın kendilerine öfkelendiği bir kavmi dost edinenleri görmedin mi? Onlar ne sizdendirler ne de onlardan. Bilip durdukları halde yalana yemin ediyorlar.

أَعَدَّ اللَّهُ لَهُمْ عَذَابًا شَدِيدًا إِنَّهُمْ سَاء مَا كَانُوا يَعْمَلُونَ ﴿١٥﴾

58/MUCÂDELE SURESİ-15. AYET (Meâlleri Kıyasla): Eaddallâhu lehum azâben şedîdâ(şedîden), innehum sâe mâ kânû ya’melûn(ya’melûne).

Allah, onlar için şiddetli bir azap hazırlamıştır. Ne kötüdür onların yapmakta oldukları!

اتَّخَذُوا أَيْمَانَهُمْ جُنَّةً فَصَدُّوا عَن سَبِيلِ اللَّهِ فَلَهُمْ عَذَابٌ مُّهِينٌ ﴿١٦﴾

58/MUCÂDELE SURESİ-16. AYET (Meâlleri Kıyasla): İttehazû eymânehum cunneten fe saddû an sebîlillâhi fe lehum azâbun muhîn(muhînun).

Yeminlerini kalkan edinip Allah'ın yolundan alıkoydular. Küçük düşürücü bir azap var onlar için.

لَن تُغْنِيَ عَنْهُمْ أَمْوَالُهُمْ وَلَا أَوْلَادُهُم مِّنَ اللَّهِ شَيْئًا أُوْلَئِكَ أَصْحَابُ النَّارِ هُمْ فِيهَا خَالِدُونَ ﴿١٧﴾

58/MUCÂDELE SURESİ-17. AYET (Meâlleri Kıyasla): Len tugniye anhum emvâluhum ve lâ evlâduhum min allâhi şey’â(şey’en), ulâike ashâbun nâr(nâri), hum fîhâ hâlidûn(hâlidûne).

Onların malları da çocukları da kendilerine, Allah'a karşı hiçbir şey sağlamaz. Ateş halkıdır onlar. Sürekli kalacaklardır orada.

يَوْمَ يَبْعَثُهُمُ اللَّهُ جَمِيعًا فَيَحْلِفُونَ لَهُ كَمَا يَحْلِفُونَ لَكُمْ وَيَحْسَبُونَ أَنَّهُمْ عَلَى شَيْءٍ أَلَا إِنَّهُمْ هُمُ الْكَاذِبُونَ ﴿١٨﴾

58/MUCÂDELE SURESİ-18. AYET (Meâlleri Kıyasla): Yevme yeb’asuhumullâhu cemîan fe yahlifûne lehu kemâ yahlifûne lekum ve yahsebûne ennehum alâ şey’in, e lâ innehum humul kâzibûn(kâzibûne).

Allah onları tekrar dirilttiği gün, size yemin ettikleri gibi O'na da yemin edecekler ve bir şey yaptıklarını sanacaklar. Dikkat edin, onlar yalancıların ta kendileridir.

اسْتَحْوَذَ عَلَيْهِمُ الشَّيْطَانُ فَأَنسَاهُمْ ذِكْرَ اللَّهِ أُوْلَئِكَ حِزْبُ الشَّيْطَانِ أَلَا إِنَّ حِزْبَ الشَّيْطَانِ هُمُ الْخَاسِرُونَ ﴿١٩﴾

58/MUCÂDELE SURESİ-19. AYET (Meâlleri Kıyasla): İstahveze aleyhimuş şeytânu fe ensâhum zikrallâh(zikrallâhi), ulâike hizbuş şeytân(şeytâni), e lâ inne hizbeş şeytâni humul hâsirûn(hâsirûne).

Şeytan onları kuşattı da Allah'ın zikrini/Kur'an'ını onlara unutturdu. İşte bunlar şeytanın hizbidir. Dikkat edin! Şeytanın hizbi hüsrana uğrayanların ta kendileridir.

إِنَّ الَّذِينَ يُحَادُّونَ اللَّهَ وَرَسُولَهُ أُوْلَئِكَ فِي الأَذَلِّينَ ﴿٢٠﴾

58/MUCÂDELE SURESİ-20. AYET (Meâlleri Kıyasla): İnnellezîne yuhâddûnallâhe ve resûlehû ulâike fîl ezellîn(ezellîne).

Allah'a ve resulüne kafa tutanlar en aşağılık kişiler arasındadırlar.

كَتَبَ اللَّهُ لَأَغْلِبَنَّ أَنَا وَرُسُلِي إِنَّ اللَّهَ قَوِيٌّ عَزِيزٌ ﴿٢١﴾

58/MUCÂDELE SURESİ-21. AYET (Meâlleri Kıyasla): Keteballâhu le aglibenne ene ve rusulî, innallâhe kaviyyun azîz(azîzun).

Allah, "Ben ve resullerim mutlaka galip geleceğiz!" diye yazmıştır. Allah çok güçlüdür, Azîz'dir.

لَا تَجِدُ قَوْمًا يُؤْمِنُونَ بِاللَّهِ وَالْيَوْمِ الْآخِرِ يُوَادُّونَ مَنْ حَادَّ اللَّهَ وَرَسُولَهُ وَلَوْ كَانُوا آبَاءهُمْ أَوْ أَبْنَاءهُمْ أَوْ إِخْوَانَهُمْ أَوْ عَشِيرَتَهُمْ أُوْلَئِكَ كَتَبَ فِي قُلُوبِهِمُ الْإِيمَانَ وَأَيَّدَهُم بِرُوحٍ مِّنْهُ وَيُدْخِلُهُمْ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِن تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ خَالِدِينَ فِيهَا رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُمْ وَرَضُوا عَنْهُ أُوْلَئِكَ حِزْبُ اللَّهِ أَلَا إِنَّ حِزْبَ اللَّهِ هُمُ الْمُفْلِحُونَ ﴿٢٢﴾

58/MUCÂDELE SURESİ-22. AYET (Meâlleri Kıyasla): Lâ tecidu kavmen yu’minûne billâhi vel yevmil âhiri yuvâddûne men hâddallâhe ve resûlehu ve lev kânû âbâehum ve ebnâehum ve ihvânehum ev aşîratehum, ulâike ketebe fî kulûbihimul îmâne ve eyyedehum bi rûhin minhu, ve yudhıluhum cennâtin tecrî min tahtihâl enhâru hâlidîne fîhâ, radıyallâhu anhum ve radû anhu, ulâike hizbullâh(hizbullâhi), e lâ inne hizballâhi humul muflihûn(muflihûne).

Allah'a ve âhiret gününe inanan bir topluluğun, Allah'a ve resulüne karşı çıkanlarla sevgiye dayalı bir dostluk kurduğunu göremezsin. Bunlar onların ister babaları olsun, ister çocukları olsun, ister kardeşleri olsun, ister akrabaları olsun. Allah onların kalplerine imanı yazmış ve onları kendisinden bir ruhla desteklemiştir. Onları, altlarından ırmaklar akan cennetlere koyacaktır; sürekli kalacaklardır orada. Allah onlardan hoşnut olmuştur, onlar da Allah'tan hoşnut olmuşlardır. Allah'ın hizbi işte bunlardır. Dikkat edin, Allah'ın hizbi, başarıya ulaşanların ta kendileridir!