Medine döneminde inmiştir. 38 âyettir. Sûre, adını Peygamber Efendimizin, ikinci âyette geçen adından almıştır. Sûre, ayrıca yirminci âyette geçen “el-Kıtâl” kelimesinden dolayı “Kıtâl sûresi”, diye de anılmaktadır.


مَثَلُ الْجَنَّةِ الَّتِي وُعِدَ الْمُتَّقُونَ فِيهَا أَنْهَارٌ مِّن مَّاء غَيْرِ آسِنٍ وَأَنْهَارٌ مِن لَّبَنٍ لَّمْ يَتَغَيَّرْ طَعْمُهُ وَأَنْهَارٌ مِّنْ خَمْرٍ لَّذَّةٍ لِّلشَّارِبِينَ وَأَنْهَارٌ مِّنْ عَسَلٍ مُّصَفًّى وَلَهُمْ فِيهَا مِن كُلِّ الثَّمَرَاتِ وَمَغْفِرَةٌ مِّن رَّبِّهِمْ كَمَنْ هُوَ خَالِدٌ فِي النَّارِ وَسُقُوا مَاء حَمِيمًا فَقَطَّعَ أَمْعَاءهُمْ ﴿١٥﴾


Ayet Transkripsiyonu ve Sade Meali

meselu el cenneti elletî vuide el muttakûne fî hâ enhârun min mâin gayri âsinin ve enhârun min lebenin lem yetegayyer ta'mu-hu ve enhârun min hamrin lezzetin li eş şâribîne ve enhârun min aselin musaffen ve lehum fî-hâ min kulli es semerâti ve magfiratun min rabbi-him ke men huve hâlidun fî en nâri ve sukû mâen hamîmen fe kattaa em'âe-hum
söz öbeklerinin üzerine farenizi sürükleyerek çevirilerini görebilirsiniz. Çevirileri tablo halinde görmek için buraya tıklayın
Kelime Türkçe karşılığı
meselu misâli, örneği, durumu
el cenneti cennet
elletî o ki
vuide vaadedildi
el muttakûne takva sahipleri
fî hâ onun içinde, orada
enhârun nehirler
min mâin sudan
gayri olmaksızın, olmayan
âsinin (suyun kokusu) değişmiş, bozulmuş
ve enhârun ve nehirler
min lebenin sütten
lem yetegayyer kokuşmayan, bozulmayan
ta'mu-hu onun tadı
ve enhârun ve nehirler
min hamrin şaraptan
lezzetin lezzetli
li eş şâribîne içenler için
ve enhârun ve nehirler
min aselin baldan
musaffen saflaştırılmış, saf, süzülmüş
ve lehum ve onlar için
fî-hâ onun içinde, orada vardır, bulunur
min kulli bütün çeşitlerden, her çeşitten
es semerâti ürünler, meyveler
ve magfiratun ve mağfiret vardır
min rabbi-him Rab'lerinden
ke gibi
men kimse, kişi
huve o
hâlidun ebedî olan, devamlı kalacak olan
fî en nâri ateşin içinde, ateşte
ve sukû ve sulandılar, içirildiler
mâen su
hamîmen kaynar halde
fe o zaman, böylece, bu sebeple
kattaa parçalandı
em'âe-hum onların bağırsakları

Takva sahiplerine vaadedilen cennetin durumu şudur ki; içinde kokusu değişmeyen sudan nehirler, tadı bozulmayan sütten nehirler, içenlere lezzet veren şaraptan nehirler ve saf (süzülmüş) baldan nehirler bulunur. Onlar için orada her çeşit meyve bulunur ve (onlar için) Rab’lerinden mağfiret vardır. (Bunların durumu), ateşte devamlı kalacak olan ve hamîm (sıcak kaynar su) içirilen, bu sebeple bağırsakları parçalanan kimsenin durumu gibi midir?

MUHAMMED SURESİ 15. Ayeti Kadri Çelik Meali

Takva sahiplerine vaat edilen cennetin (özgün) örneği; içinde bozulmayan sudan ırmakların, tadı değişmeyen sütten ırmakların, içenler için lezzet veren şaraptan ırmakların ve süzme baldan ırmakların varlığıdır. Orada onlar için meyvelerin her türlüsünden ve de rablerinden bir mağfiret vardır. Hiç (böyle mükâfatlanan bir kişi), ateşin içinde ebedi olarak kalan ve derken bağırsaklarını parça parça koparan kaynar sudan içirilen kimse gibi olur mu?

Kadri Çelik