MUHAMMED SURESİ 4. Ayeti Süleyman Ateş Meali
Medine döneminde inmiştir. 38 âyettir. Sûre, adını Peygamber Efendimizin, ikinci âyette geçen adından almıştır. Sûre, ayrıca yirminci âyette geçen “el-Kıtâl” kelimesinden dolayı “Kıtâl sûresi”, diye de anılmaktadır.
فَإِذا لَقِيتُمُ الَّذِينَ كَفَرُوا فَضَرْبَ الرِّقَابِ حَتَّى إِذَا أَثْخَنتُمُوهُمْ فَشُدُّوا الْوَثَاقَ فَإِمَّا مَنًّا بَعْدُ وَإِمَّا فِدَاء حَتَّى تَضَعَ الْحَرْبُ أَوْزَارَهَا ذَلِكَ وَلَوْ يَشَاء اللَّهُ لَانتَصَرَ مِنْهُمْ وَلَكِن لِّيَبْلُوَ بَعْضَكُم بِبَعْضٍ وَالَّذِينَ قُتِلُوا فِي سَبِيلِ اللَّهِ فَلَن يُضِلَّ أَعْمَالَهُمْ ﴿٤﴾
Ayet Transkripsiyonu ve Sade Meali
söz öbeklerinin üzerine farenizi sürükleyerek çevirilerini görebilirsiniz. Çevirileri tablo halinde görmek için buraya tıklayın
Kelime | Türkçe karşılığı |
---|---|
fe izâ | artık, bundan sonra ... olunca |
lekîtum | karşılaştınız |
ellezîne keferû | inkâr edenler |
fe darbe | o zaman, derhal, hemen vurun |
er rikâbi | boyunlar |
hattâ izâ | ... oluncaya kadar |
eshantumû-hum | onları güçsüz, zayıf bıraktınız |
fe şuddû | o zaman kuvvetli tutun, bağlayın |
el vesâka | bağlar |
fe | bundan sonra, artık, nihayet |
immâ | amma, ya veya, ister öyle ister böyle |
mennen | nimetlendirerek, lütfederek, lütuf olarak (bedelsiz) |
ba'du | sonra |
ve immâ | ve amma, ya veya, ister öyle ister böyle |
fidâen | fidye alarak (bedel karşılığı) |
hattâ tedaa | bırakana kadar |
el harbu | harp, savaş |
evzâra-hâ | onun ağırlıkları (silâhlar, savaş levazımatları) |
zalike | işte bu, bu |
ve lev | ve eğer, şâyet |
yeşâullâhu (yeşâu allâhu) | Allah diler |
lentasara (le intasara) | elbette intikam alırdı |
min-hum | onlardan |
ve lâkin | ve lâkin, fakat |
li yebluve | imtihan etmek için |
ba'da-kum | sizin bir kısmınız |
bi ba'din | bir kısmınız ile |
vellezîne (ve ellezîne) | ve onlar |
kutilû | öldürüldüler |
fî sebîli allâhi | Allah'ın yolunda |
fe len yudille | o taktirde, o zaman boşa çıkarılmaz |
a'mâle-hum | onların amelleri |
Artık kâfirlerle karşılaştığınız zaman onları güçsüz (zayıf) bırakıncaya kadar boyunlarını vurun. Bağlarını kuvvetlendirin (esirleri sıkıca bağlayın). Nihayet savaşı, onun ağırlıklarını (silâhlarını ve savaş levazımatını) bırakınca da onları, ister lütuf olarak (bedelsiz) veya fidye alarak (bedel karşılığı) (bırakın). İşte böyle. Ve eğer Allah dileseydi, elbette onlardan intikam alırdı. Ve lâkin (bu) sizin bir kısmınızı, diğer bir kısımla imtihan etmek içindir. Ve onlar ki Allah yolunda öldürülenlerdir, o taktirde onların amelleri boşa çıkarılmaz.
MUHAMMED SURESİ 4. Ayeti Süleyman Ateş Meali
(Savaşta) İnkâr edenlerle karşılaştığınız zaman boyunlarını vurun. Nihâyet onları iyice vurup sindirince bağı sıkıca bağlayın (onları esir alın). Ondan sonra artık ya lutfen bırakır veya karşılığında fidye alırsınız. Harb, ağırlıklarını bırakıncaya (savaş sona erinceye) kadar (böyle yaparsınız). Allâh dileseydi (kendisi) onlardan öç alırdı, fakat sizi birbirinizle denemek için (size savaşı emrediyor). Allâh, kendi yolunda öldürülenlerin yaptıkları işleri zayi etmeyecektir.
Süleyman Ateş