MU'MİN SURESİ 21. Ayeti Abdullah Parlıyan Meali
56 ve 57. âyetler hariç Mekke döneminde inmiştir. 85 âyettir. Sûre, adını 28. âyette geçen “mü’min” kelimesinden almıştır.. Ayrıca sûre, Allah’ın sıfatlarından biri olan ve 3. âyette geçen “ğâfir” kelimesinden dolayı “Ğâfîr sûresi” diye de anılmaktadır. “Ğâfir”, bağışlayan demektir.
أَوَ لَمْ يَسِيرُوا فِي الْأَرْضِ فَيَنظُرُوا كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الَّذِينَ كَانُوا مِن قَبْلِهِمْ كَانُوا هُمْ أَشَدَّ مِنْهُمْ قُوَّةً وَآثَارًا فِي الْأَرْضِ فَأَخَذَهُمُ اللَّهُ بِذُنُوبِهِمْ وَمَا كَانَ لَهُم مِّنَ اللَّهِ مِن وَاقٍ ﴿٢١﴾
Ayet Transkripsiyonu ve Sade Meali
söz öbeklerinin üzerine farenizi sürükleyerek çevirilerini görebilirsiniz. Çevirileri tablo halinde görmek için buraya tıklayın
Kelime | Türkçe karşılığı |
---|---|
e | mi? |
ve lem yesîrû | ve dolaşmıyorlar, dolaşmadılar |
fî | ...'de, içinde |
el ardı | arz, yeryüzü |
fe | öyleyse, artık |
yanzurû | baksınlar |
keyfe | nasıl |
kâne | oldu |
âkibetu | akıbet, son |
ellezîne | onlar |
kânû | oldular |
min | ...'den |
kabli-him | onlardan önce |
kânû-hum | onlar ... idiler |
eşedde | daha şiddetli, daha kuvvetli, daha üstün |
min-hum | onlardan |
kuvveten | kuvvet bakımından |
ve âsâran | ve eserler |
fî | ...'de, içinde |
el ardı | arz, yeryüzü |
fe | böylece, artık, fakat |
ehaze-hum allâhu | Allah onları aldı, yakaladı |
bi zunûbi-him | günahları sebebiyle |
ve mâ kâne lehum | ve onlar için olmadı |
min | ...'den |
allâhi | Allah |
min | ...'den |
vâkın | bir koruyucu |
Onlar, yeryüzünde dolaşmadılar mı ki, onlardan öncekilerin akıbeti nasıl oldu, baksınlar. Onlar yeryüzünde kuvvet ve eserler bakımından, kendilerinden daha üstündüler. Fakat Allah, onları günahları sebebiyle aldı (öldürdü). Ve onlar için (onları), Allah’a karşı koruyacak hiç kimse olmadı.
MU'MİN SURESİ 21. Ayeti Abdullah Parlıyan Meali
Onlar hiç yeryüzünde dolaşıp, kendilerinden önce yaşamış olan inkârcıların sonunun ne olduğunu görmezler mi? Onlar kendilerinden daha güçlüydüler ve yeryüzünde, daha derin izler bırakmışlardı, ama Allah onları günahlarından dolayı yakaladı ve o zaman kendilerini, Allah'a karşı koruyacak bir kimse bulamadılar.
Abdullah Parlıyan