MU'MİNÛN SURESİ 14. Ayeti Suat Yıldırım Meali
Mekke döneminde inmiştir. 118 âyettir. Sûre, adını birinci âyette geçen “el-Mü’minûn” kelimesinden almıştır. “el-Mü’minûn”, mü’minler demektir.
ثُمَّ خَلَقْنَا النُّطْفَةَ عَلَقَةً فَخَلَقْنَا الْعَلَقَةَ مُضْغَةً فَخَلَقْنَا الْمُضْغَةَ عِظَامًا فَكَسَوْنَا الْعِظَامَ لَحْمًا ثُمَّ أَنشَأْنَاهُ خَلْقًا آخَرَ فَتَبَارَكَ اللَّهُ أَحْسَنُ الْخَالِقِينَ ﴿١٤﴾
Ayet Transkripsiyonu ve Sade Meali
söz öbeklerinin üzerine farenizi sürükleyerek çevirilerini görebilirsiniz. Çevirileri tablo halinde görmek için buraya tıklayın
Kelime | Türkçe karşılığı |
---|---|
summe | sonra |
halaknâ | biz halkettik, yarattık |
en nutfete | bir nutfe, bir damla |
alakaten | alaka (rahim duvarına bir noktadan bağlı olan), embriyo |
fe halaknâ | sonra yarattık |
el alakate | alaka (rahim duvarına bir noktadan bağlı olan), embriyo |
mudgaten | (bir çiğnem et görünümünde) mudga, cenin |
fe halaknâ | sonra yarattık |
el mudgate | (bir çiğnem et görünümünde) mudga, cenin |
izâmen | kemik |
fe kesevnâ | sonra giydirdik (üzerini kapladık) |
el izâme | kemik |
lahmen | et |
summe | sonra |
enşe'nâ-hu | biz onu inşa ettik, şekillendirdik |
halkan | bir yaratılış |
âhara | başka, diğer |
fe | öyleyse, işte böyle |
tebârakallâhu | Allah tebarektir, mübarektir (tebâreke allâhu) |
ahsenu | en güzel |
el hâlikîne | halkedenler, yaratanlar, yaratıcılar |
Sonra da nutfeden (bir noktadan rahim duvarına bağlı) bir alaka yarattık. Sonra alakadan bir çiğnem et (görünümünde) bir mudga yarattık. Bundan sonra mudgadan kemikleri yarattık. Daha sonra kemiklere et giydirdik (üzerini et ile kapladık). Daha sonra da onu, başka bir yaratışla inşa ettik (şekillendirdik). İşte böyle Allah, Mübarek’tir, En Güzel Yaratıcı’dır.
MU'MİNÛN SURESİ 14. Ayeti Suat Yıldırım Meali
Sonra nutfeyi (rahim cidarına) yapışan bir hücreye, bunu da mudgaya, yani bir çiğnem et görünümündeki varlığa, mudgayı kemiklere dönüştürür, sonra da kemiklere et giydirip, derken yeni bir yaratılışa mazhar ederiz. İşte bak da Allah’ın ne mükemmel yaratan olduğunu bir düşün!
Suat Yıldırım