Mekke döneminde inmiştir. 128 âyettir. Sûre, adını 68. âyette geçen “en-Nahl” kelimesinden almıştır. “en-Nahl” bal arısı demektir.


وَلَقَدْ نَعْلَمُ أَنَّهُمْ يَقُولُونَ إِنَّمَا يُعَلِّمُهُ بَشَرٌ لِّسَانُ الَّذِي يُلْحِدُونَ إِلَيْهِ أَعْجَمِيٌّ وَهَذَا لِسَانٌ عَرَبِيٌّ مُّبِينٌ ﴿١٠٣﴾


Ayet Transkripsiyonu ve Sade Meali

ve lekad na'lemu enne-hum yekûlûne innemâ yuallimu-hu beşerun lisânu ellezî yulhıdûne
(elhade)
ileyhi a'cemiyyun ve hâzâ lisânun arabiyyun mubînun
söz öbeklerinin üzerine farenizi sürükleyerek çevirilerini görebilirsiniz. Çevirileri tablo halinde görmek için buraya tıklayın
Kelime Türkçe karşılığı
ve lekad ve andolsun ki
na'lemu biz biliyoruz, biliriz
enne-hum onların olduğunu
yekûlûne diyorlar
innemâ sadece, yalnız, fakat, mutlaka, şüphesiz
yuallimu-hu ona öğretiyor
beşerun bir beşer, bir insan
lisânu lisan (konuşma dili)
ellezî ki o
yulhıdûne
(elhade)
yöneliyorlar, isnad ediyorlar, dil uzatıyorlar
: (yöneldi, dil uzattı)
ileyhi ona
a'cemiyyun yabancı, acemi, Arapça olmayan
ve hâzâ ve bu
lisânun lisan (konuşma dili)
arabiyyun Arapça
mubînun apaçık, açıkça

Ve andolsun ki Biz, onların: “Fakat O’nu (Kur’ân-ı Kerim’i), ona şüphesiz bir beşer (insan) öğretiyor.” dediğini biliyoruz. Ona isnad ettikleri kişinin lisanı acemidir (Arapça değildir). Bu (Kur’ân-ı Kerim) lisanı ise apaçık Arapça’dır.

NAHL SURESİ 103. Ayeti Muhammed Esed Meali

Hiç kuşkusuz onların, "Ona (bütün) bunları mutlaka bir insan öğretiyor!" dediklerini pekala biliyoruz. Oysa, onların karalamak amacıyla ima ettikleri kimsenin dili bütünüyle yabancı bir dil olduğu halde, bu mesaj (hem kendisi) açık olan, (hem de gerçeğin özünü) apaçık gösteren Arapça bir söylemdir.

Muhammed Esed