NAHL SURESİ 36. Ayeti Sadık Türkmen Meali
Mekke döneminde inmiştir. 128 âyettir. Sûre, adını 68. âyette geçen “en-Nahl” kelimesinden almıştır. “en-Nahl” bal arısı demektir.
وَلَقَدْ بَعَثْنَا فِي كُلِّ أُمَّةٍ رَّسُولاً أَنِ اعْبُدُواْ اللّهَ وَاجْتَنِبُواْ الطَّاغُوتَ فَمِنْهُم مَّنْ هَدَى اللّهُ وَمِنْهُم مَّنْ حَقَّتْ عَلَيْهِ الضَّلالَةُ فَسِيرُواْ فِي الأَرْضِ فَانظُرُواْ كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الْمُكَذِّبِينَ ﴿٣٦﴾
Ayet Transkripsiyonu ve Sade Meali
söz öbeklerinin üzerine farenizi sürükleyerek çevirilerini görebilirsiniz. Çevirileri tablo halinde görmek için buraya tıklayın
Kelime | Türkçe karşılığı |
---|---|
ve lekad | ve andolsun |
beasnâ | biz beas ettik, hayata getirdik |
fî kulli ummetin | bütün ümmetlerin içinde |
resûlen | bir resûl |
eni'budûllâhe (en i'budû allâhe) | Allah'a kul olmak |
vectenibû (ve ictenibû) | ve içtinap edin, sakının |
et tâgûte | tagut, şeytan (insan ve cin şeytanlar) |
fe min-hum | artık onlardan |
men | kim, kimi |
hedallâhu (hedâ allâhu) | Allah hidayete erdirdi |
ve min-hum | ve onlardan |
men | kim, kimi |
hakkat | hak oldu, gerçekleşti |
aleyhi | onların üzerine |
ed dalâletu | dalâlet |
fe sîrû | artık dolaşın, gezin |
fî el ardı | yeryüzünde |
fanzurû (fe unzurû) | böylece bakın |
keyfe | nasıl |
kâne | oldu |
âkıbetu | akibet, son |
el mukezzibîne | yalanlayanlar, tekzib edenler |
Ve andolsun ki Biz, bütün ümmetlerin (milletlerin, kavimlerin) içinde resûl beas ettik (hayata getirdik, vazifeli kıldık). (Allah’a ulaşmayı dileyerek) Allah’a kul olsunlar ve taguttan (insan ve cin şeytanlardan) içtinap etsinler (sakınıp kurtulsunlar) diye. Onlardan bir kısmını (Resûlün daveti üzerine Allah’a ulaşmayı dileyenleri), Allah hidayete erdirdi ve bir kısmının (dilemeyenlerin) üzerine dalâlet hak oldu. Artık yeryüzünde gezin. Böylece yalanlayanların akıbetinin, nasıl olduğuna bakın (görün).
NAHL SURESİ 36. Ayeti Sadık Türkmen Meali
Ant olsun, Biz her ümmet için: “Allah’a kulluk edin ve tağuttan kaçının” diye uyaran bir elçi gönderdik. Böylelikle Allah; onlardan kimini (doğru yolda gitmek isteyenleri) doğru yola iletti, onlardan kimine (dalâleti/sapıklığı tercih edenlerin) de dalâlet üzere kalmaları hak oldu. Şimdi yeryüzünde gezin/seyahat edin de, yalanlayanların sonu nasıl olmuş bir görün!
Sadık Türkmen