NİSÂ SURESİ 119. Ayeti Harun Yıldırım Meali
Medine döneminde inmiştir. 176 âyettir. Sûre, özellikle kadın haklarından, onların hukûkî ve sosyal konumlarından bahsettiği için bu adı almıştır. “Nisâ” kadınlar demektir.
وَلأُضِلَّنَّهُمْ وَلأُمَنِّيَنَّهُمْ وَلآمُرَنَّهُمْ فَلَيُبَتِّكُنَّ آذَانَ الأَنْعَامِ وَلآمُرَنَّهُمْ فَلَيُغَيِّرُنَّ خَلْقَ اللّهِ وَمَن يَتَّخِذِ الشَّيْطَانَ وَلِيًّا مِّن دُونِ اللّهِ فَقَدْ خَسِرَ خُسْرَانًا مُّبِينًا ﴿١١٩﴾
Ayet Transkripsiyonu ve Sade Meali
söz öbeklerinin üzerine farenizi sürükleyerek çevirilerini görebilirsiniz. Çevirileri tablo halinde görmek için buraya tıklayın
Kelime | Türkçe karşılığı |
---|---|
ve le udillenne-hum | ve mutlakla onları dalâlette bırakacağım |
ve le umenniyenne-hum | ve mutlaka onları emaniyyeye (kuruntuya) düşüreceğim |
ve le âmuranne-hum | ve mutlaka onlara emredeceğim |
fe | böylece |
le yubettikunne | mutlaka kesecekler, yaracaklar |
âzâne | kulaklar |
el en'âmi | hayvanlar |
ve le âmuranne-hum | ve mutlaka onlara emredeceğim |
fe | böylece, öyle ki |
le yugayyirunne | mutlaka değiştirecekler |
halka | yarattı |
allâhi | Allah |
ve men | ve kim |
yettehızi | edinir |
eş şeytâne | şeytan |
veliyyen | veli, dost |
min dûni | ... ‘den başka |
allâhi | Allah |
fe kad | artık ... olmuştur |
hasira | hüsrana uğradı |
husrânen | hüsranla |
mubînen | apaçık, açıkça |
Ve onları mutlaka dalâlette bırakacağım. Ve onları, mutlaka emaniyyeye (kuruntuya) düşüreceğim ve mutlaka onlara emredeceğim. Böylece onlar, mutlaka davarların kulaklarını kesecekler ve onlara emredeceğim, öyle ki mutlaka, Allah'ın yarattığını değiştirecekler. Ve kim, Allah'tan başka, şeytanı dost edinirse artık o, apaçık bir hüsranla hüsrana uğramıştır.
NİSÂ SURESİ 119. Ayeti Harun Yıldırım Meali
“Andolsun ki onları saptıracağım ve muhakkak onları kuruntulara düşüreceğim. Elbette onlara emredeceğim de kesinlikle hayvanların kulaklarını yaracaklar. Elbette onlara emredeceğim de muhakkak ki Allah’ın yarattığını değiştirecekler.” Her kim Allah’ı bırakıp ta şeytanı veli edinirse muhakkak apaçık bir hüsran ile hüsrana düşmüştür.
Harun Yıldırım