Medine döneminde inmiştir. 176 âyettir. Sûre, özellikle kadın haklarından, onların hukûkî ve sosyal konumlarından bahsettiği için bu adı almıştır. “Nisâ” kadınlar demektir.


مِّنَ الَّذِينَ هَادُواْ يُحَرِّفُونَ الْكَلِمَ عَن مَّوَاضِعِهِ وَيَقُولُونَ سَمِعْنَا وَعَصَيْنَا وَاسْمَعْ غَيْرَ مُسْمَعٍ وَرَاعِنَا لَيًّا بِأَلْسِنَتِهِمْ وَطَعْنًا فِي الدِّينِ وَلَوْ أَنَّهُمْ قَالُواْ سَمِعْنَا وَأَطَعْنَا وَاسْمَعْ وَانظُرْنَا لَكَانَ خَيْرًا لَّهُمْ وَأَقْوَمَ وَلَكِن لَّعَنَهُمُ اللّهُ بِكُفْرِهِمْ فَلاَ يُؤْمِنُونَ إِلاَّ قَلِيلاً ﴿٤٦﴾


Ayet Transkripsiyonu ve Sade Meali

min ellezîne hâdû yuharrifûne el kelime an mevâdıı-hi ve yekûlûne semi'nâ ve asaynâ ve isma' gayra musmeın ve râınâ leyyen bi elsineti-him ve ta'nan fî ed dîni ve lev enne-hum kâlû semi'nâ ve ata'nâ ve isma' ve unzurnâ le kâne hayran lehum ve akveme ve lâkin leane-hum(u) allâhu bi kufri-him fe lâ yu'minûne illâ kalîlen
söz öbeklerinin üzerine farenizi sürükleyerek çevirilerini görebilirsiniz. Çevirileri tablo halinde görmek için buraya tıklayın
Kelime Türkçe karşılığı
min ellezîne onlardan bir kısmı
hâdû yahudiler
yuharrifûne tahrif ederler, bozarlar
el kelime kelime
an mevâdıı-hi onun konulduğu yerden
ve yekûlûne ve diyorlar
semi'nâ biz işittik
ve asaynâ ve isyan ettik
ve isma' ve işit
gayra olmayan, ...olmaz
musmeın işiten
ve râınâ ve bize bak. (Bu kelime Arab dilinde bu anlamda olmakla beraber, yahudi dilinde "ahmak" anlamına gelmekte ve hakaret etmek için kullanılmaktadır. İkisi arasında harf farkı olmasına rağmen ses benzerliği bulunmaktadır.)
leyyen eğip bükerek
bi elsineti-him kendi dillerini, dillerini
ve ta'nan ve yererek
fî ed dîni dîn hakkında, din konusunda, dinde, dini
ve lev ve eğer olsa
enne-hum onların....olması
kâlû dediler
semi'nâ biz işittik
ve ata'nâ ve biz itaat ettik
ve isma' ve duy, işit
ve unzurnâ ve bize nazar et, bak
le kâne elbette olurdu
hayran daha hayırlı
lehum onlar için, kendileri için
ve akveme ve kavî, daha kuvvetli, daha sağlam, daha iyi, daha doğru
ve lâkin ve fakat
leane-hum(u) onları lânetledi
allâhu Allah
bi kufri-him küfürleri sebebiyle
fe artık
lâ yu'minûne îmân etmezler
illâ hariç
kalîlen pek azı

Yahudilerden, (Tevrat’taki) kelimelerin konuldukları yerleri değiştirip tahrif edenler (mânâlarını bozanlar) ve dillerini eğip bükerek ve dîni yererek: “İşittik ve isyan ettik. İşit, işitmez olası ve “râinâ” (bize bak: yahudi dilinde ahmak)” diyorlar. Ve eğer onlar, “İşittik ve itaat ettik, işit ve bize bak.” deselerdi, elbette kendileri için daha hayırlı ve daha sağlam (daha iyi) olurdu. Küfürleri sebebiyle onları lânetledi. Artık onların pek azı hariç, îmân etmezler.

NİSÂ SURESİ 46. Ayeti Ahmet Tekin Meali

Yahudiliğin takipçilerinden bir kısmı, Allah’ın kitabındaki kelimeleri, ifadeleri, aslî mânalarından uzaklaştırarak tahrif ediyorlar, değiştiriyorlar, maksadının dışında tefsir ediyorlar, gayesine aykırı te’viller yapıyorlar.
'Sözünü, tebliğini duyduk. Seni, emirlerini, kitabını, sünnetini, devletini tanımıyor, âsi davranıyoruz. Sözlerimiz kabule şâyan görülmese bile bizi de dinle.' diyorlar.
'Dinî, siyasî ve idarî otoriteni, bizim de taleplerimizi dikkate alarak, menfaatlerimizi gözetip kollayarak kullan' derken, konuşma tarzlarıyla peygambere hakaret içeren ifadeleri de çağrıştırıyorlar. Alay yollu, peygamberliğe ve dine saldırıyorlar. Keşke onlar:
'Sözünü, tebliğini dinledik. Kur’ân’a, sünnetine ve devletine itaat ediyoruz. Bizi de dinle, Kur’ân, sünnet ve ilmî esaslarla, örfün kuralları ve aklın verileriyle çalışan, sesimize kulak veren, yardım, destek ve imkân sağlayan, bize neler kazandırılabileceğinin hesabını yapabilen, ihtilâfları halleden, meseleleri zamana yayarak çözen, danışarak tedbir ile bizi yöneten hükümet ve meclis kur, bakanlar ve hâkimler tayin et.' deselerdi, kendileri için daha hayırlı, daha doğru ve sağlıklı, ayakta kalmalarını sağlayan daha mükemmel bir düzen tesis edilmiş olurdu. Fakat bile bile seni ve tebliğini inkârları, küfürleri sebebiyle Allah onlara lânet etmiştir. Azıcık bir kesimi pek az şeye iman edecekler.

Ahmet Tekin