Medine döneminde inmiştir. 176 âyettir. Sûre, özellikle kadın haklarından, onların hukûkî ve sosyal konumlarından bahsettiği için bu adı almıştır. “Nisâ” kadınlar demektir.


وَإِذَا جَاءهُمْ أَمْرٌ مِّنَ الأَمْنِ أَوِ الْخَوْفِ أَذَاعُواْ بِهِ وَلَوْ رَدُّوهُ إِلَى الرَّسُولِ وَإِلَى أُوْلِي الأَمْرِ مِنْهُمْ لَعَلِمَهُ الَّذِينَ يَسْتَنبِطُونَهُ مِنْهُمْ وَلَوْلاَ فَضْلُ اللّهِ عَلَيْكُمْ وَرَحْمَتُهُ لاَتَّبَعْتُمُ الشَّيْطَانَ إِلاَّ قَلِيلاً ﴿٨٣﴾


Ayet Transkripsiyonu ve Sade Meali

ve izâ câe-hum emrun min el emni ev el havfi ezâû bi-hi ve lev reddû-hu ilâ er resûli ve ilâ uli el emri min-hum le alime-hu ellezîne yestenbitûne-hu min-hum ve lev lâ fadlu allâhi aleykum ve rahmetu-hu le itteba'tum eş şeytâne illâ kalîlen
söz öbeklerinin üzerine farenizi sürükleyerek çevirilerini görebilirsiniz. Çevirileri tablo halinde görmek için buraya tıklayın
Kelime Türkçe karşılığı
ve ve
izâ câe-hum onlara geldiği zaman
emrun bir emir, iş, durum, haber
min ...'den
el emni eminlik, güvenlik
ev veya
el havfi korku
ezâû açıkladılar, ifşa edip yaydılar
bi-hi onu
ve lev ve eğer, olsa
reddû-hu onu ilettiler
ilâ ...'e
er resûli resûl, elçi
ve ilâ ve ...'e
uli el emri emir sahipleri, Allah'tan emir alanlar
min-hum onlardan, kendilerinden
le alime-hu mutlaka onu bilirlerdi
ellezîne onlar, olanlar
yestenbitûne-hu onun (o işin) batınını, iç yüzünü, gerçeğini araştırırlar
min-hum onlardan, onların arasından
ve lev lâ ve eğer olmasaydı
fadlu fazlı
allâhi Allah
aleykum sizin üzerinize
ve rahmetu-hu ve onun rahmeti
le elbette, mutlaka
itteba'tum tâbî oldunuz, uydunuz
eş şeytâne şeytan
illâ hariç
kalîlen biraz, pek az

Ve onlara emniyet veya korku haberi geldiği zaman onu açıklarlar (yayarlar). Ve eğer, onu (o haberi) Resûl'e ve kendilerinden olan ulûl emre iletselerdi (herkese açıklamasalardı), onlardan, onun (o haberin) iç yüzünü araştıranlar mutlaka (gerçeği) bilirlerdi.Ve Allah'ın fazlı ve rahmeti üzerinize olmasaydı, pek azınız hariç mutlaka şeytana uyardınız.

NİSÂ SURESİ 83. Ayeti Ahmet Tekin Meali

Onlara güven ve korkuyla, emniyet ve tehdit ile ilgili stratejik bir haber gelince bu bilgileri yayarlar. Halbuki bu tür bilgileri ilâhî hükümleri icraya, ülkeyi imara, dünya düzenini kurmaya, sağlamaya memur tek yetkili Rasulullah’a ve kendi içlerinden, başlarında bulunun ülülemre, savunma görevini yürüten yetkililere (askerî uzmanlara, emniyet ve istihbarat yetkililerine) götürselerdi, bu bilgilerden sonuç çıkarma yeteneğinde olan uzmanlar, devleti, milleti, ümmeti ilgilendiren emniyetin ve tehdidin mahiyetini anlarlar, stratejik bir değerlendirme yaparlardı. Allah’ın size lütuf ve rahmeti olmasaydı, çok azınız hariç, hepiniz şeytana, şeytan tıynetli ahlâksız azgınlara, şeytanî güçlere uyardınız, aldatılırdınız.

Ahmet Tekin