Medine döneminde inmiştir. 176 âyettir. Sûre, özellikle kadın haklarından, onların hukûkî ve sosyal konumlarından bahsettiği için bu adı almıştır. “Nisâ” kadınlar demektir.


وَمَا كَانَ لِمُؤْمِنٍ أَن يَقْتُلَ مُؤْمِنًا إِلاَّ خَطَئًا وَمَن قَتَلَ مُؤْمِنًا خَطَئًا فَتَحْرِيرُ رَقَبَةٍ مُّؤْمِنَةٍ وَدِيَةٌ مُّسَلَّمَةٌ إِلَى أَهْلِهِ إِلاَّ أَن يَصَّدَّقُواْ فَإِن كَانَ مِن قَوْمٍ عَدُوٍّ لَّكُمْ وَهُوَ مْؤْمِنٌ فَتَحْرِيرُ رَقَبَةٍ مُّؤْمِنَةٍ وَإِن كَانَ مِن قَوْمٍ بَيْنَكُمْ وَبَيْنَهُمْ مِّيثَاقٌ فَدِيَةٌ مُّسَلَّمَةٌ إِلَى أَهْلِهِ وَتَحْرِيرُ رَقَبَةٍ مُّؤْمِنَةً فَمَن لَّمْ يَجِدْ فَصِيَامُ شَهْرَيْنِ مُتَتَابِعَيْنِ تَوْبَةً مِّنَ اللّهِ وَكَانَ اللّهُ عَلِيمًا حَكِيمًا ﴿٩٢﴾


Ayet Transkripsiyonu ve Sade Meali

ve mâ kâne li mu'minin en yaktule mu'minen illâ hataen ve men katele mu'minen hataen fe tahrîru rakabetin mu'minetin ve diyetun musellemetun ilâ ehli-hî illâ en yassaddakû fe in kâne min kavmin aduvvin lekum ve huve mu'minun fe tahrîru rakabetin mu'minetin ve in kâne min kavmin beyne-kum ve beyne-hum mîsâkun fe diyetun musellemetun ilâ ehli-hî ve tahrîru rakabetin mu'minetin fe men lem yecid fe sıyâmu şehreyni mutetâbiayni tevbeten min allâhi ve kâne allâhu alîmen hakîmen
söz öbeklerinin üzerine farenizi sürükleyerek çevirilerini görebilirsiniz. Çevirileri tablo halinde görmek için buraya tıklayın
Kelime Türkçe karşılığı
ve mâ ve olmaz, olamaz
kâne oldu, ...idi, ...dır
li için
mu'minin bir mü'min
en yaktule öldürmesi
mu'minen bir mü'min
illâ hariç
hataen hata ile, yanlışlıkla, kasıtsız
ve men ve kim
katele öldürdü
mu'minen bir mü'min
hataen hata ile, yanlışlıkla, kasıtsız
fe o zaman, o takdirde
tahrîru hürriyet verin, hür bırakın, azad edin
rakabetin bir köle
mu'minetin mü'min
ve diyetun ve diyet, bedel
musellemetun teslim edilmiş olan, teslim edilen
ilâ ...'a
ehli-hî onun ailesi
illâ hariç, istisna
en yassaddakû sadaka olarak bağışlama
fe fakat
in kâne eğer ... oldu ise
min kavmin bir kavimden
aduvvin düşman
lekum size
ve huve ve o
mu'minun mü'min
fe o zaman, o taktirde
tahrîru hürriyet verin, hür bırakın, azad edin
rakabetin bir köle
mu'minetin mü'min
ve in ve eğer, ise
kâne oldu, ... idi, ...dır
min kavmin bir kavimden
beyne-kum sizin aranızda
ve beyne-hum ve onların arasında
mîsâkun misak, kesin söz, andlaşma
fe o zaman, o taktirde
diyetun diyet, bedel
musellemetun teslim edilmiş olan, teslim edilen
ilâ ...'a
ehli-hî onun ailesi
ve tahrîru ve hürriyet verin, hür bırakın, azad edin
rakabetin bir köle
mu'minetin mü'min
fe men fakat kim
lem yecid bulamadı
fe o taktirde
sıyâmu oruç tutsun
şehreyni iki ay
mutetâbiayni birbirini takip eden, ardarda, devamlı olarak
tevbeten tövbe olarak
min allâhi Allah'tan
ve kâne ve oldu, idi, ...dır
allâhu Allah
alîmen en iyi bilen
hakîmen en iyi hüküm veren

Ve bir mü'minin, bir mü'mini öldürmesi, “hata ile olması hariç” olamaz (caiz değildir) ve kim bir mü'mini bir hata sonucu öldürürse, o zaman bir mü'min köle azad etmesi ve ölenin ailesine bir diyet teslim edilmiş olması gerekir, ancak onların, (o diyeti) sadaka olarak bağışlamaları hariç. Fakat o (hata ile öldüren) eğer, size düşman bir kavimden olup ve o mü'minse, o taktirde, bir mü'min köle azad etmesi gerekir. Ve eğer sizinle arasında anlaşma bulunan bir kavimden ise o zaman ölenin ailesine teslim edilmiş bir diyet ve bir mü'min köle azad etmesi gerekir. Fakat (bunları) yapmaya imkân bulamayan kimse ise, o taktirde tövbesinin Allah tarafından kabulu için, ardarda iki ay oruç tutsun.Ve Allah, en iyi bilendir, en iyi hüküm verendir.

NİSÂ SURESİ 92. Ayeti Mustafa İslamoğlu Meali

Ve bir mü'min başka bir mü'mini asla öldüremez; hataen olursa o başka. Bir mü'mini hata ile öldüren kişi ise, mü'min birini özgürlüğe kavuşturur ve müktulün yakınlarına diyet öder; eğer onlar diyeti bağışlarlarsa, o başka. Maktul mü'min olduğu halde size düşman olan bir topluma mensupsa, o zaman mü'min birini özgürlüğe kavuşturmak (yeterlidir). Ama o sizinle arasında anlaşma olan bir topluma mensupsa, bu durumda mü'min birini özgürlüğüne kavuşturmak ve yakınlarına diyet ödemek gerekir. Buna imkan bulamayanlar peş peşe iki ay oruç tutmalıdırlar; Allah tarafından tevbenin kabulüne bir karşılık olarak: Zira Allah her şeyi bilendir, her hükmünde tam isabet edendir.

Mustafa İslamoğlu