NÛR SURESİ 35. Ayeti Ahmet Tekin Meali
Medine döneminde inmiştir. 64 âyettir. Adını, 35. âyette geçen “nûr” kelimesinden almıştır.
اللَّهُ نُورُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ مَثَلُ نُورِهِ كَمِشْكَاةٍ فِيهَا مِصْبَاحٌ الْمِصْبَاحُ فِي زُجَاجَةٍ الزُّجَاجَةُ كَأَنَّهَا كَوْكَبٌ دُرِّيٌّ يُوقَدُ مِن شَجَرَةٍ مُّبَارَكَةٍ زَيْتُونِةٍ لَّا شَرْقِيَّةٍ وَلَا غَرْبِيَّةٍ يَكَادُ زَيْتُهَا يُضِيءُ وَلَوْ لَمْ تَمْسَسْهُ نَارٌ نُّورٌ عَلَى نُورٍ يَهْدِي اللَّهُ لِنُورِهِ مَن يَشَاء وَيَضْرِبُ اللَّهُ الْأَمْثَالَ لِلنَّاسِ وَاللَّهُ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيمٌ ﴿٣٥﴾
Ayet Transkripsiyonu ve Sade Meali
söz öbeklerinin üzerine farenizi sürükleyerek çevirilerini görebilirsiniz. Çevirileri tablo halinde görmek için buraya tıklayın
Kelime | Türkçe karşılığı |
---|---|
allâhu | Allah |
nûru | nur |
es semâvâti | semalar, gökler |
ve el ardı | ve arz, yeryüzü |
meselu | misal, örnek |
nûri-hi | onun nuru |
ke | gibi |
mişkâtin | kandil |
fî-hâ | onun içinde vardır |
mısbâhun | misbah, lâmba |
el mısbâhu | (o) misbah, (o) lâmba |
fî | içinde |
zucâcetin | sırça (cam) |
ez zucâcetu | (o) sırça, (o cam) |
ke ennehâ | o ... gibidir |
kevkebun | yıldız |
durrîyyun | inci gibi parlayan |
yûkadu | yakılır |
min şeceratin | ağaçtan |
mubâraketin | mübarek |
zeytûnetin | yağ (zeytin ağacı) |
lâ şarkîyyetin | doğuda olmayan (bulunmayan) |
ve lâ garbiyyetin | ve batıda olmayan (bulunmayan) |
yekâdu | neredeyse, hemen hemen, kendi kendine |
zeytu-hâ | onun yağı |
yudîu | ışık verir |
ve lev | ve eğer |
lem temses-hu | ona değmez |
nârun | ateş |
nûrun alâ nûrin | nur üzerine nur |
yehdîllâhu (yehdî allâhi) | Allah hidayet eder |
li nûri-hi | onun nuruna, kendi nuruna |
men yeşâu | dilediği kimse |
ve yadribullâhul emsâle | ve Allah örnekler, misaller verir |
lin nâsi (li en nâsi) | insanlar için, isanlara |
vallâhu (ve allâhu) | ve Allah |
bi kulli şey'in | herşeyi |
alîmun | en iyi bilendir |
Allah, göklerin ve yerin nuru’dur. O’nun nuru, içinde misbah (lâmba) bulunan kandil (ışık saçan bir kaynak) gibidir. Misbah, sırça (cam) içindedir. Sırça (cam), inci gibi (parlayan) yıldız gibidir. Doğuda ve batıda bulunmayan mübarek bir ağacın yağından yakılır. Onun yağı, ona ateş değmese de kendi kendine ışık verir. Nur üzerine nurdur. Allah dilediğini nuruna hidayet eder (ulaştırır). Ve Allah, insanlara örnekler verir. Ve Allah, herşeyi en iyi bilendir.
NÛR SURESİ 35. Ayeti Ahmet Tekin Meali
Allah göklerin ve yerin hayatiyetlerini, ihyalarını sağlayan nûrudur, göklerde ve yerde yaşayanların önünü ve ufkunu aydınlatır, hidayet rehberlerini gönderir. O’nun nuru, üzerinde sabah aydınlığına benzer ışık veren bir direkteki lambaya benzer. O ışık kristal bir ampul içindedir. Kristal ampul, doğu ve batı güneşinden istifade etmeyen faydalı, bereketli zeytin ağacı gibi doğu ve batı medeniyetinden etkilenmemiş bir medeniyet ağacından yakılan, peygamberler soyundan gelen sanki inciye benzer parlayan bir yıldızdır. O ağacın mahsulünden elde edilen yağ, neredeyse yakılmasa da çevresini aydınlatır. İşte bu, nur üstüne nurdur, kat kat aydınlıktır, Muhammed’dir, Kur’ân’dır. Allah, sünnetine, düzeninin yasalarına uygun olarak, iradesinin tecellisine tâbi, akıllı ve sorumlu varlıkları nuruna ulaştıracak hidayet vesileleri, hakka yönlendirici, aydınlatıcı bilgiler veriyor. Allah işte böyle benzetmeler yaparak dini hakikatları, insani ve ahlaki değerleri insanlara açıklıyor. Her şey Allah’ın ilmi, planı, iradesi dahilinde cereyan etmektedir.
Ahmet Tekin