Medine döneminde inmiştir. 64 âyettir. Adını, 35. âyette geçen “nûr” kelimesinden almıştır.


وَعَدَ اللَّهُ الَّذِينَ آمَنُوا مِنكُمْ وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ لَيَسْتَخْلِفَنَّهُم فِي الْأَرْضِ كَمَا اسْتَخْلَفَ الَّذِينَ مِن قَبْلِهِمْ وَلَيُمَكِّنَنَّ لَهُمْ دِينَهُمُ الَّذِي ارْتَضَى لَهُمْ وَلَيُبَدِّلَنَّهُم مِّن بَعْدِ خَوْفِهِمْ أَمْنًا يَعْبُدُونَنِي لَا يُشْرِكُونَ بِي شَيْئًا وَمَن كَفَرَ بَعْدَ ذَلِكَ فَأُوْلَئِكَ هُمُ الْفَاسِقُونَ ﴿٥٥﴾


Ayet Transkripsiyonu ve Sade Meali

vaadallâhu (vaade allâhu) ellezîne amenû min-kum ve amilû es sâlihâti le yestahlifenne-hum fî el ardı kemâstahlefellezîne (kemâ istahlefe ellezîne) min kabli-him ve le yumekkinenne lehum dîne-hum ellezî irtedâ lehum ve le yubeddilenne-hum min ba'di havfi-him emnen ya'budûne-nî lâ yuşrikûne bî şey'en ve men kefere ba'de zâlike fe ulâike hum el fâsikûne
söz öbeklerinin üzerine farenizi sürükleyerek çevirilerini görebilirsiniz. Çevirileri tablo halinde görmek için buraya tıklayın
Kelime Türkçe karşılığı
vaadallâhu (vaade allâhu) Allah vaadetti
ellezîne amenû Allah'a ulaşmayı dileyenler, âmenû olanlar
min-kum sizden
ve amilû es sâlihâti ve salih amel (nefs tezkiyesi) işlediler
le yestahlifenne-hum onları mutlaka halife tayin edecek
fî el ardı yeryüzünde
kemâstahlefellezîne (kemâ istahlefe ellezîne) halife tayin ettiğimiz kimseler gibi
min kabli-him onlardan önce, kendilerinden önce
ve le yumekkinenne ve mutlaka sağlamlaştıracak
lehum onlara, onlar için
dîne-hum onların dîni
ellezî irtedâ ki onu seçti, razı oldu, hoşnut oldu
lehum onlar için, onlara
ve le yubeddilenne-hum ve onlara mutlaka çevirecek
min ba'di sonra
havfi-him (onların) korkuları
emnen emniyet, güven, güvenlik
ya'budûne-nî bana kul olurlar
lâ yuşrikûne şirk koşmazlar
bî şey'en bir şeyi
ve men ve kim
kefere örttü, inkâr etti
ba'de sonra
zâlike bu
fe ulâike işte onlar
hum onlar
el fâsikûne fasıklar

Allah, sizden âmenû olanlara ve salih amel (nefs tezkiyesi) işleyenlere, kendilerinden öncekileri yeryüzünde halife kıldığı gibi mutlaka onları da halife kılacağını ve onlara, onlar için razı olduğu dînlerini mutlaka sağlamlaştıracağını ve korkularından sonra (korkularını) mutlaka güvenliğe çevireceğini vaadetti. Bana kul olurlar, hiçbir şeyle (Bana) şirk koşmazlar. Bundan sonra kim inkâr ederse, işte onlar, onlar fasıklardır.

NÛR SURESİ 55. Ayeti Ahmet Tekin Meali

Allah, içinizden imanda kemale erip hâlis niyet ve amaçlarla, İslâm esaslarını, İslâmî düzeni hayata geçirenleri, iş barışı içinde bilinçli, planlı, mükemmel, meşrû, faydalı, verimli çalışarak nimetin-ürünün bollaşmasını sağlayanları, yerinde, haklı çıkışlar yaparak, düzelmeye, iyiliğe, iyileştirmeye ön ayak olanları, cârî-kalıcı hayırlar-sâlih ameller işleyenleri, kesinlikle başkalarının yerine geçirip yeryüzüne sahip ve hâkim kılacağını, onlardan öncekileri sahip ve hâkim kıldığı gibi, sahip ve hâkim kılacağını; kendilerine lâyık görerek beğenip seçtiği dinlerini, şeriatlarını, medeniyetlerini, İslâm’ı yeryüzüne yerleştirip, kök saldıracağını, kuvvetlendireceğini; güçlü ve itibarlı hale, iktidara getireceğini; korkularının ardından emniyet ve güven sağlayacağını onlara va’detti.
Onlar beni ilâh tanırlar, candan müslümanlar olarak bana bağlanırlar, saygıyla bana kulluk ve ibadet ederler. İlâhlığımda, otoritemde, mülkümde, tasarruflarımda bana hiçbir şeyi ortak koşmazlar, gizli şirke düşmezler, başka otoriteler kabul etmezler. Kimler bundan sonra, inkâr eder, küfre saplanır, bu nimetlere nankörlük ederse, işte onlar doğru ve mantıklı düşünmenin, hak dinin dışına çıkan âsilerin, fasıkların, bozguncuların, günahkârların, ta kendileridir.

Ahmet Tekin