SAFF SURESİ 6. Ayeti Abdullah Parlıyan Meali
Medine döneminde inmiştir. 14 âyettir. Sûre, adını 4. âyette geçen “saff” kelimesinden almıştır. Saff, sıra, dizi demektir.
وَإِذْ قَالَ عِيسَى ابْنُ مَرْيَمَ يَا بَنِي إِسْرَائِيلَ إِنِّي رَسُولُ اللَّهِ إِلَيْكُم مُّصَدِّقًا لِّمَا بَيْنَ يَدَيَّ مِنَ التَّوْرَاةِ وَمُبَشِّرًا بِرَسُولٍ يَأْتِي مِن بَعْدِي اسْمُهُ أَحْمَدُ فَلَمَّا جَاءهُم بِالْبَيِّنَاتِ قَالُوا هَذَا سِحْرٌ مُّبِينٌ ﴿٦﴾
Ayet Transkripsiyonu ve Sade Meali
söz öbeklerinin üzerine farenizi sürükleyerek çevirilerini görebilirsiniz. Çevirileri tablo halinde görmek için buraya tıklayın
Kelime | Türkçe karşılığı |
---|---|
ve iz | ve ... olmuştu |
kâle | dedi |
îsâ ibnu meryeme | Meryemoğlu İsa (a.s) |
yâ | ey! |
benî isrâîle | İsrailoğulları |
in-nî | muhakkak ki ben |
resûlu allâhi | Allah'ın Resûl'ü |
ileykum | size, sizin için |
musaddikan | tasdik eden |
li mâ | şeyi |
beyne yedeyye | ellerim arasında, elimde olan, elimdeki |
min et tevrâti | Tevrat'tan, Tevrat'ta olan |
ve mubeşşiran bi | ve ... ile müjdeleyen |
resûlin | resûl |
ye'tî | gelecek |
min ba'dî | benden sonra |
ismu-hû | onun ismi |
ahmedu | Ahmed |
fe lemmâ | fakat olduğu zaman |
câe-hum bi | onlara getirdi |
el beyyinâti | beyyineler, deliller, mucizeler, ispat vasıtaları |
kâlû | dediler |
hâzâ | bu |
sihrun | bir sihirdir |
mubînun | apaçık |
Ve Meryemoğlu İsa (A.S) şöyle demişti: “Ey İsrailoğulları! Muhakkak ki ben, elimdeki Tevrat’ta olan herşeyi tasdik eden ve benden sonra gelecek, ismi Ahmed olan Resûl ile müjdeleyen, size (gönderilmiş) Allah’ın Resûl’üyüm.” Fakat onlara beyyineler (mucizeler, deliller) getirdiği zaman onlar: “Bu apaçık sihirdir.” dediler.
SAFF SURESİ 6. Ayeti Abdullah Parlıyan Meali
Ve vaktiyle Meryem oğlu İsa şöyle demişti: “Ey İsrailoğulları! Şüphesiz ki ben, size gönderilen Allah'ın peygamberiyim. Tevrattan geriye kalmış, hakikat adına ne varsa, hepsini doğrulamak ve benden sonra gelecek olan, Ahmed adındaki bir peygamberi müjdelemekteyim.” Ama ne vakit ki, O müjdelenen peygamber, onlara açık belgelerle gelince; “Bu apaçık bir sihirdir” dediler.
Abdullah Parlıyan