Mekke döneminde inmiştir. 54 âyettir. Sûre, adını 15. âyette geçen “Sebe’ ” kelimesinden almıştır. Sebe’ (Seba), Yemen’de bulunan bir bölgenin ya da bir kabilenin adıdır.


وَلِسُلَيْمَانَ الرِّيحَ غُدُوُّهَا شَهْرٌ وَرَوَاحُهَا شَهْرٌ وَأَسَلْنَا لَهُ عَيْنَ الْقِطْرِ وَمِنَ الْجِنِّ مَن يَعْمَلُ بَيْنَ يَدَيْهِ بِإِذْنِ رَبِّهِ وَمَن يَزِغْ مِنْهُمْ عَنْ أَمْرِنَا نُذِقْهُ مِنْ عَذَابِ السَّعِيرِ ﴿١٢﴾


Ayet Transkripsiyonu ve Sade Meali

ve li suleymâne er rîha guduvvu-hâ şehrun ve ravâhu-hâ şehrun ve eselnâ lehu ayne el kıtri ve min el cinni men ya'melu beyne yedeyhi bi izni rabbi-hî ve men yezıg min-hum an emri-nâ nuzık-hu min azâbi es saîri
söz öbeklerinin üzerine farenizi sürükleyerek çevirilerini görebilirsiniz. Çevirileri tablo halinde görmek için buraya tıklayın
Kelime Türkçe karşılığı
ve ve
li için, ...'e ait
suleymâne Süleyman
er rîha rüzgâr
guduvvu-hâ onun sabah gidişi
şehrun bir ay
ve ravâhu-hâ ve onun akşam dönüşü
şehrun bir ay
ve eselnâ ve akıttık
lehu ona
ayne pınar, kaynak
el kıtri erimiş bakır madeni
ve min el cinni ve cinlerden
men kim, kimse
ya'melu yapar
beyne yedeyhi elleri arasında, elinin altında, önünde
bi izni izni ile
rabbi-hî onun Rabbi
ve men ve kim
yezıg çıkar, sapar
min-hum onlardan
an emri-nâ emrimizden
nuzık-hu ona tattırırız
min ...'den
azâbi azap
es saîri alevli ateş, cehennem ateşi

Ve sabah gidişi ile bir aylık, akşam gelişi ile bir aylık mesafeyi kateden rüzgâr, Süleyman içindi (onun emrine vermiştik). Erimiş bakırı, kaynağından onun için akıttık. Ve cinlerden, Rabbinin izniyle onun elinin altında (emrinde) çalışanlar vardı. Onlardan kim emrimizden çıkarsa, ona alevli ateşin azabını tattırırız (tattırdık).

SEBE SURESİ 12. Ayeti Abdullah Parlıyan Meali

Süleyman'a da rüzgarı boyun eğdirdik. Sabahleyin bir aylık yol alırdı, akşamleyin de bir aylık yol. Ve erimiş bakır menbaını da, O'nun buyruğu altına sel gibi akıttık. Rabbinizin izniyle, cinlerden bir kısmı da, Süleyman'ın emrinde iş görmekte idiler. Onlardan kim, bizim emrimizden çıkıp sapacak olsa, ona çılgın ateş azabımızdan taddırırdık.

Abdullah Parlıyan