SEBE SURESİ 14. Ayeti Celal Yıldırım Meali
Mekke döneminde inmiştir. 54 âyettir. Sûre, adını 15. âyette geçen “Sebe’ ” kelimesinden almıştır. Sebe’ (Seba), Yemen’de bulunan bir bölgenin ya da bir kabilenin adıdır.
فَلَمَّا قَضَيْنَا عَلَيْهِ الْمَوْتَ مَا دَلَّهُمْ عَلَى مَوْتِهِ إِلَّا دَابَّةُ الْأَرْضِ تَأْكُلُ مِنسَأَتَهُ فَلَمَّا خَرَّ تَبَيَّنَتِ الْجِنُّ أَن لَّوْ كَانُوا يَعْلَمُونَ الْغَيْبَ مَا لَبِثُوا فِي الْعَذَابِ الْمُهِينِ ﴿١٤﴾
Ayet Transkripsiyonu ve Sade Meali
söz öbeklerinin üzerine farenizi sürükleyerek çevirilerini görebilirsiniz. Çevirileri tablo halinde görmek için buraya tıklayın
Kelime | Türkçe karşılığı |
---|---|
fe | o zaman, artık |
lemmâ | ... olduğu zaman |
kadaynâ | karar verdik, hükmettik |
aleyhi | ona, onun üzerine |
el mevte | ölüm |
mâ delle-hum | onlara delâlet (delillik) etmedi, ortaya çıkarmadı |
alâ | üzerine |
mevti-hi | onun ölümü |
illâ | sadece, ancak, ...'den başka |
dâbbetu el ardı | dabbetul ard, erda adı verilen bir nevi ağaç kurdu |
te'kulu | yiyor |
minseete-hu | onun bastonu, asası |
fe | o zaman, artık |
lemmâ | ... olduğu zaman |
harra | yere kapandı (yere düştü) |
tebeyyenet | beyan oldu, belli oldu, açığa çıktı |
el cinnu | cinler |
en lev kânû | eğer ... olsaydılar |
ya'lemûne | bilirler |
el gaybe | gayb |
mâ lebisû | kalmazlardı |
fî | içinde |
el azâbi | azap |
el muhîni | muhîn, alçaltıcı, aşağılayıcı |
Onun ölümüne hükmettiğimiz zaman ölümünün ortaya çıkmasına, sadece bastonunu yiyen bir ağaç kurdu delil (sebep) oldu. Ancak yere kapandığı zaman, (ölümü) cinlere belli oldu (cinler, onun öldüğünü o zaman anladılar). Eğer gaybı bilmiş olsalardı, muhîn (alçaltıcı) azabın içinde kalmazlardı.
SEBE SURESİ 14. Ayeti Celal Yıldırım Meali
Ne vakit ki Süleyman'a ölümü hükmettik; (çalıştırdığı) cinlere onun ölümünü ancak değneğini yiyen ağaçkurdu gösterdi. Süleyman (ölmüş vaziyette) yere kapanınca, şu gerçek ortaya çıktı ki, eğer cinler gaybı bilmiş olsalardı, o horlayıcı, aşağılayıcı azâbın içinde kalmazlardı.
Celal Yıldırım