Mekke döneminde inmiştir. 54 âyettir. Sûre, adını 15. âyette geçen “Sebe’ ” kelimesinden almıştır. Sebe’ (Seba), Yemen’de bulunan bir bölgenin ya da bir kabilenin adıdır.


فَلَمَّا قَضَيْنَا عَلَيْهِ الْمَوْتَ مَا دَلَّهُمْ عَلَى مَوْتِهِ إِلَّا دَابَّةُ الْأَرْضِ تَأْكُلُ مِنسَأَتَهُ فَلَمَّا خَرَّ تَبَيَّنَتِ الْجِنُّ أَن لَّوْ كَانُوا يَعْلَمُونَ الْغَيْبَ مَا لَبِثُوا فِي الْعَذَابِ الْمُهِينِ ﴿١٤﴾


Ayet Transkripsiyonu ve Sade Meali

fe lemmâ kadaynâ aleyhi el mevte mâ delle-hum alâ mevti-hi illâ dâbbetu el ardı te'kulu minseete-hu fe lemmâ harra tebeyyenet el cinnu en lev kânû ya'lemûne el gaybe mâ lebisû el azâbi el muhîni
söz öbeklerinin üzerine farenizi sürükleyerek çevirilerini görebilirsiniz. Çevirileri tablo halinde görmek için buraya tıklayın
Kelime Türkçe karşılığı
fe o zaman, artık
lemmâ ... olduğu zaman
kadaynâ karar verdik, hükmettik
aleyhi ona, onun üzerine
el mevte ölüm
mâ delle-hum onlara delâlet (delillik) etmedi, ortaya çıkarmadı
alâ üzerine
mevti-hi onun ölümü
illâ sadece, ancak, ...'den başka
dâbbetu el ardı dabbetul ard, erda adı verilen bir nevi ağaç kurdu
te'kulu yiyor
minseete-hu onun bastonu, asası
fe o zaman, artık
lemmâ ... olduğu zaman
harra yere kapandı (yere düştü)
tebeyyenet beyan oldu, belli oldu, açığa çıktı
el cinnu cinler
en lev kânû eğer ... olsaydılar
ya'lemûne bilirler
el gaybe gayb
mâ lebisû kalmazlardı
içinde
el azâbi azap
el muhîni muhîn, alçaltıcı, aşağılayıcı

Onun ölümüne hükmettiğimiz zaman ölümünün ortaya çıkmasına, sadece bastonunu yiyen bir ağaç kurdu delil (sebep) oldu. Ancak yere kapandığı zaman, (ölümü) cinlere belli oldu (cinler, onun öldüğünü o zaman anladılar). Eğer gaybı bilmiş olsalardı, muhîn (alçaltıcı) azabın içinde kalmazlardı.

SEBE SURESİ 14. Ayeti Suat Yıldırım Meali

Süleyman’ın ölüm fermanını çıkarmamızdan sonra, cinler ve çevresindekiler onun öldüğünü, ancak dayandığı asasını bir ağaç kurdunun yemesi sonucunda, kendisinin yere yıkılmasından sonra anlayabildiler. O, yere düşünce cinler kesin olarak anladılar ki şayet gaybı bilmiş olsalardı kendilerini zelil ve perişan eden angarya işlerde devam edip gitmezlerdi.

Suat Yıldırım