SEBE SURESİ 33. Ayeti Suat Yıldırım Meali
Mekke döneminde inmiştir. 54 âyettir. Sûre, adını 15. âyette geçen “Sebe’ ” kelimesinden almıştır. Sebe’ (Seba), Yemen’de bulunan bir bölgenin ya da bir kabilenin adıdır.
وَقَالَ الَّذِينَ اسْتُضْعِفُوا لِلَّذِينَ اسْتَكْبَرُوا بَلْ مَكْرُ اللَّيْلِ وَالنَّهَارِ إِذْ تَأْمُرُونَنَا أَن نَّكْفُرَ بِاللَّهِ وَنَجْعَلَ لَهُ أَندَادًا وَأَسَرُّوا النَّدَامَةَ لَمَّا رَأَوُا الْعَذَابَ وَجَعَلْنَا الْأَغْلَالَ فِي أَعْنَاقِ الَّذِينَ كَفَرُوا هَلْ يُجْزَوْنَ إِلَّا مَا كَانُوا يَعْمَلُونَ ﴿٣٣﴾
Ayet Transkripsiyonu ve Sade Meali
söz öbeklerinin üzerine farenizi sürükleyerek çevirilerini görebilirsiniz. Çevirileri tablo halinde görmek için buraya tıklayın
Kelime | Türkçe karşılığı |
---|---|
ve | ve |
kâle | dedi |
ellezîne | onlar |
istud'ifû | zaafa uğratıldılar, hakir görüldüler |
lillezîne (li ellezîne) | onlara |
estekberû | büyüklük tasladılar, kibirlendiler |
bel | hayır |
mekru | hile, tuzak |
el leyli | gece |
ve en nehâri | ve gündüz |
iz te'murûne-nâ | bize emrediyordunuz |
en nekfure | inkâr etmemizi |
bi allâhi | Allah'ı |
ve nec'ale | ve kılıyoruz, kılarız |
lehû | ona, ona |
endâden | eşler, dengi şeyler (putlar) |
ve eserrû | ve gizlediler, sakladılar |
en nedâmete | pişmanlıklar |
lemmâ | ... olduğu zaman |
raevû | gördüler |
el azâbe | azap |
ve cealnâ | ve biz kıldık, yaptık |
aglâle | halkalar, zincirler |
fî | içine, ...'e |
a'nâkı | boyunlar |
ellezîne | onlar |
keferû | inkâr ettiler, kâfir oldular |
hel | mi? |
yuczevne | cezalandırılırlar |
illâ | ancak, sadece, ...'den başka |
mâ | şey |
kânû | ... oldular |
ya'melûne | yapıyorlar |
Ve zaafa uğratılanlar (hakir görülenler), kibirlenenlere: "Hayır, (işiniz) gece ve gündüz hile idi. Bize Allah’ı inkâr etmemizi ve O’na putları eşler koşmamızı emrediyordunuz." dediler. Azabı gördükleri zaman pişmanlıklarını saklarlar (için için pişman olurlar). İnkar edenlerin boyunlarına halkalar (zincirler) geçirdik. Onlar yaptıklarından başka bir şeyle mi cezalandırılırlar?
SEBE SURESİ 33. Ayeti Suat Yıldırım Meali
Ezilenler de kibirlilere: "Hayır! İşiniz gücünüz, gece gündüz dolap! Siz daima Allah’a nankörlük etmemizi, Ona birtakım şerikler uydurmamızı bizden isterdiniz" derler. Ve böyle atışırlarken hepsi, azabı gördükleri o esnada, pişmanlıklarını içlerine atarlar... O inkârcıların boyunlarına ateşten demir halkalar takarız. Bu, yaptıklarının adil bir karşılığı değil midir?
Suat Yıldırım