Mekke döneminde inmiştir. 227 âyettir. Sûre, adını 224. âyette geçen “eş-Şu’arâ” kelimesinden almıştır. “Şu’arâ” şairler demektir.


فَأَلْقَوْا حِبَالَهُمْ وَعِصِيَّهُمْ وَقَالُوا بِعِزَّةِ فِرْعَوْنَ إِنَّا لَنَحْنُ الْغَالِبُونَ ﴿٤٤﴾


Ayet Transkripsiyonu ve Sade Meali

fe elkav hıbâle-hum ve ısıyye-hum ve kâlû bi izzeti fir'avne innâ le nahnu el gâlibûne
söz öbeklerinin üzerine farenizi sürükleyerek çevirilerini görebilirsiniz. Çevirileri tablo halinde görmek için buraya tıklayın
Kelime Türkçe karşılığı
fe artık, böylece
elkav attılar
hıbâle-hum onların ipleri, iplerini
ve ısıyye-hum ve onların asaları, asalarını
ve kâlû ve dediler
bi ile, için
izzeti izzet, üstünlük
fir'avne firavun
innâ muhakkak ki biz
le elbette
nahnu biz
el gâlibûne gâlip olanlar, üstün olanlar

Böylece iplerini ve asalarını attılar. Ve “Firavunun izzeti için muhakkak ki gâlip gelenler elbette bizleriz.” dediler.

ŞUARÂ SURESİ 44. Ayeti Ömer Nasuhi Bilmen Meali

Hemen iplerini ve sopalarını atıverdiler ve dediler ki: «Fir'avun'un izzet-i hakkı için şüphe yok ki, elbette biz galip olanlarız.»

Ömer Nasuhi Bilmen