Mekke döneminde inmiştir. 53 âyettir. Sûre, adını 38. âyette geçen “Şûrâ” kelimesinden almıştır. Şûrâ, danışma demektir.


وَالَّذِينَ يُحَاجُّونَ فِي اللَّهِ مِن بَعْدِ مَا اسْتُجِيبَ لَهُ حُجَّتُهُمْ دَاحِضَةٌ عِندَ رَبِّهِمْ وَعَلَيْهِمْ غَضَبٌ وَلَهُمْ عَذَابٌ شَدِيدٌ ﴿١٦﴾


Ayet Transkripsiyonu ve Sade Meali

ve ellezîne yuhâccûne fî allâhi min ba'di mâstucîbe (mâ istucîbe) lehu huccet-hum dâhıdatun inde rabbi-him ve aleyhim gadabun ve lehum azâbun şedîdun
söz öbeklerinin üzerine farenizi sürükleyerek çevirilerini görebilirsiniz. Çevirileri tablo halinde görmek için buraya tıklayın
Kelime Türkçe karşılığı
ve ellezîne ve onlar
yuhâccûne tartışıyorlar
fî allâhi Allah hakkında
min ba'di sonradan, sonra
mâstucîbe (mâ istucîbe) icabet edilen şey
lehu ona
huccet-hum onların huccetleri, delilleri
dâhıdatun bâtıl, geçersiz
inde yanında, katında
rabbi-him onların Rabbi, Rab’leri
ve aleyhim ve onların üzerinde
gadabun gazap, öfke
ve lehum ve onları, ve onlar için vardır
azâbun azap
şedîdun şiddetli

O’na (Allah’ın) davetine icabet edildikten sonra Allah hakkında tartışanlar; onların huccetleri (delilleri), Rab’lerinin indinde bâtıldır. Onların üzerinde (Allah’ın) gazabı ve şiddetli azap vardır.

ŞÛRÂ SURESİ 16. Ayeti Tefhim-ul Kuran Meali

O'na icabet olunduktan sonra, Allah hakkında (sözde) 'deliller öne sürüp tartışanların' delilleri, Rabbleri katında geçersizdir. Onların üzerinde bir gazab vardır ve şiddetli azab onlar içindir.

Tefhim-ul Kuran