Mekke döneminde inmiştir. 53 âyettir. Sûre, adını 38. âyette geçen “Şûrâ” kelimesinden almıştır. Şûrâ, danışma demektir.


ذَلِكَ الَّذِي يُبَشِّرُ اللَّهُ عِبَادَهُ الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ قُل لَّا أَسْأَلُكُمْ عَلَيْهِ أَجْرًا إِلَّا الْمَوَدَّةَ فِي الْقُرْبَى وَمَن يَقْتَرِفْ حَسَنَةً نَّزِدْ لَهُ فِيهَا حُسْنًا إِنَّ اللَّهَ غَفُورٌ شَكُورٌ ﴿٢٣﴾


Ayet Transkripsiyonu ve Sade Meali

zâlike ellezî yubeşşiru allâhu ibâde-hu ellezîne âmenû ve amilû es sâlihâti kul lâ es'elu-kum aleyhi ecran illâ el meveddete fî el kurbâ ve men yakterif haseneten nezid lehu fî-hâ husnen inne allâhe gafûrun şekûrun
söz öbeklerinin üzerine farenizi sürükleyerek çevirilerini görebilirsiniz. Çevirileri tablo halinde görmek için buraya tıklayın
Kelime Türkçe karşılığı
zâlike işte bu, işte
ellezî onlar
yubeşşiru müjdeliyor
allâhu Allah
ibâde-hu onun kulları
ellezîne onlar
âmenû âmenû oldular, Allah'a ulaşmayı dilediler
ve amilû es sâlihâti ve nefsi ıslâh edici amel işlediler
kul de ki
lâ es'elu-kum sizden istemiyorum
aleyhi ona, ona karşı
ecran ecir, ücret
illâ ancak, sadece, ...'den başka
el meveddete sevgi, muhabbet, dostluk
fî el kurbâ yakınlıkta
ve men ve kim
yakterif işlerse
haseneten hasene, iyilik, sevap
nezid artırırız
lehu ona, onun için
fî-hâ onda
husnen iyilik, güzellik
inne muhakkak ki
allâhe Allah
gafûrun gafur, mağfiret eden
şekûrun şükredene karşılığını veren, şükredilen

İşte Allah’ın, âmenû olan (Allah’a ulaşmayı dileyen) ve salih amel (nefs tezkiyesi) işleyen kullarını müjdelediği budur. De ki: “Ben, ona (tebliğe) karşı bir ücret istemiyorum, yakınlıkta sevgiden başka.” Ve kim hasene işlerse onun için güzellikleri artırırız. Muhakkak ki Allah, Gafûr’dur (mağfiret eden), Şükredilen’dir.

ŞÛRÂ SURESİ 23. Ayeti Ömer Nasuhi Bilmen Meali

İşte bu, o (haber)dir ki, Allah imân eden ve sâlih sâlih amellerde bulunan kullarına tebşir eder. De ki: «Ben bunun üzerine sizden akrabalık sevgisinden başka bir ücret istemiyorum.» Ve kim bir güzellik kazanırsa onun için onda bir güzelik arttırırız. Şüphe yok ki Allah gafûrdur, şekûrdur.

Ömer Nasuhi Bilmen