Mekke döneminde inmiştir. 53 âyettir. Sûre, adını 38. âyette geçen “Şûrâ” kelimesinden almıştır. Şûrâ, danışma demektir.


وَجَزَاء سَيِّئَةٍ سَيِّئَةٌ مِّثْلُهَا فَمَنْ عَفَا وَأَصْلَحَ فَأَجْرُهُ عَلَى اللَّهِ إِنَّهُ لَا يُحِبُّ الظَّالِمِينَ ﴿٤٠﴾


Ayet Transkripsiyonu ve Sade Meali

ve cezâu seyyietin seyyietun mislu-hâ fe men afâ ve asleha fe ecru-hu alâ allâhi inne-hu lâ yuhıbbu ez zâlimîne
söz öbeklerinin üzerine farenizi sürükleyerek çevirilerini görebilirsiniz. Çevirileri tablo halinde görmek için buraya tıklayın
Kelime Türkçe karşılığı
ve cezâu ve ceza
seyyietin bir kötülük, bir günah
seyyietun bir kötülük, bir günah
mislu-hâ onun misli kadar
fe artık, fakat
men kim
afâ affetti
ve asleha ve ıslâh etti
fe böylece, artık
ecru-hu onun ecri
alâ allâhi Allah'a ait
inne-hu muhakkak ki o
lâ yuhıbbu sevmez
ez zâlimîne zalimler

Bir kötülüğün cezası onun misli kadar kötülüktür. Fakat kim affeder ve ıslâh ederse artık onun ecri (mükâfatı) Allah’a aittir. Muhakkak ki O (Allah), zalimleri sevmez.

ŞÛRÂ SURESİ 40. Ayeti Abdulbaki Gölpınarlı Meali

Ve kötülüğün karşılığı, ona benzer bir kötü cezâdır. Gerçekten de kim bağışlar ve barışı sağlarsa mükâfâtı, Allah'a âittir; şüphe yok ki o, zulmedenleri sevmez.

Abdulbaki Gölpınarlı