Mekke döneminde inmiştir. 53 âyettir. Sûre, adını 38. âyette geçen “Şûrâ” kelimesinden almıştır. Şûrâ, danışma demektir.


وَمَن يُضْلِلِ اللَّهُ فَمَا لَهُ مِن وَلِيٍّ مِّن بَعْدِهِ وَتَرَى الظَّالِمِينَ لَمَّا رَأَوُا الْعَذَابَ يَقُولُونَ هَلْ إِلَى مَرَدٍّ مِّن سَبِيلٍ ﴿٤٤﴾


Ayet Transkripsiyonu ve Sade Meali

ve men yudlili allâhu fe mâ lehu min veliyyin min ba'di-hi ve terâ ez zâlimîne lemmâ râevu el azâbe yekûlûne hel ilâ meraddin min sebîlin
söz öbeklerinin üzerine farenizi sürükleyerek çevirilerini görebilirsiniz. Çevirileri tablo halinde görmek için buraya tıklayın
Kelime Türkçe karşılığı
ve men ve kim, kimse
yudlili dalâlette bırakır
allâhu Allah
fe böylece, o taktirde
mâ lehu onun için ... yoktur
min veliyyin bir velî, bir dost
min ba'di-hi ondan sonra (bundan sonra)
ve terâ ve görürsün
ez zâlimîne zalimler
lemmâ ... olduğu zaman
râevu gördüler
el azâbe azap
yekûlûne diyorlar, derler
hel var mı?
ilâ meraddin geri dönüşe
min sebîlin bir yol

Ve Allah kimi dalâlette bırakırsa, o taktirde onun için, bundan sonra bir velî (dost) yoktur. Zalimleri, azabı gördükleri zaman: “(Dünyaya) geri dönüşe bir yol var mı?” derken görürsün.

ŞÛRÂ SURESİ 44. Ayeti Harun Yıldırım Meali

Allah, kimi saptırırsa, artık bundan sonra onun hiç bir velisi yoktur. Azabı gördükleri zaman, o zalimleri bir görsen: “Geri dönmeye bir yol var mı?” derler.

Harun Yıldırım